'100. Yılında Cumhuriyet: Türkiye’nin Düzeni; Dün, Bugün, Yarın’: 2. Doğan Avcıoğlu Ödülleri sahiplerini buldu.
Odunpazarı Belediyesi ve Tekin Yayınevi’nin geçen sene ilkini düzenlediği Doğan Avcıoğlu Ödül Töreni’nin bu sene ikincisi Hasan Polatkan Kültür Merkezi’nde düzenlendi.

ÖDÜL TÖRENİ ÖNCESİ PANEL
Ödül töreni öncesi panel: “100. Yılında Cumhuriyet: Türkiye’nin Düzeni; Dün, Bugün, Yarın” Sosyal bilimler alanında yazılan eserlere ödül verilen törenden önce yapılan panele Merdan Yanardağ, Gamze Yücesan Özdemir, Orhan Gökdemir, Tülay Gencer ve Barış Zeren konuşmacı olarak katıldı. 100. Yılında Cumhuriyet’in işlendiği panelin başlığı ise Doğan Avcıoğlu’nun “Türkiye’nin Düzeni” eserine atıfla “100. Yılında Cumhuriyet: Türkiye’nin Düzeni; Dün, Bugün, Yarın” oldu. Panelin moderatörlüğünü Tekin Yayınevi Genel Yayın Yönetmeni Elif Akkaya üstlendi. Ödül törenine ve öncesinde yapılan panele Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen ve Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt da katıldı. Etkinliğin açılış konuşmasını Kazım Kurt yaptı. Elif Akkaya’nın açılış konuşmasının ardından başlayan panelde ilk konuşmayı, geçen sene ilk kez verilen ödüllerde birinci olan Dr. Öğr. Üyesi Tülay Gencer yaptı.'DOĞAN AVCIOĞLU HİÇBİR ZAMAN AYDIN SORUMLULUĞUNDAN KAÇMADI'
Tülay Gencer Doğan Avcıoğlu’nun Türkiye’nin kalkınma modeliyle ilgili düşündükleri üzerine sunum yaptı. “Türkiye’nin Düzeni” kitabı üzerine konuşan Gencer, Avcıoğlu’nun Türkiye’de hâlâ güncel olduğunu vurguladı. “Doğan Avcıoğlu bir dönem unutulan bir isim. Ancak Doğan Avcıoğlu bugün aslında en çok hatırlanması gereken isimlerden biri. Bu bağlamda güncelliğini koruyor” diyen Tülay Gencer, Doğan Avcıoğlu’nun bütün hayatını kalkınma sorununa vakfettiğini anlattı. Bu bağlamda “Türkiye’nin Düzeni” kitabının da güncel olduğunu vurguladı, kitabın kendi döneminde uzun süre çok sattığını belirtti. Avcıoğlu’nun üç tip kalkınma modeli üzerinde durduğunu belirten Gencer, Avcıoğlu’nun demokratik ve bağımsızlıkçı bir kalkınma modeli önerdiğini söyledi. Gencer, Doğan Avcıoğlu’nun devrimciliğini ve nasıl bir aydın olduğunu ise şöyle anlattı: “Doğan Avcıoğlu hiçbir zaman aydın sorumluluğundan kaçmadı, Türkiye’de devrim olacağını her daim inanmış biri. Türkiye bugün Doğan Avcıoğlu çizdiği kalkınma modelinden ilerlerse başka bir şeyi konuşurduk, Türkiye kalkınırdı. Doğan Avcıoğlu iktidarı hedefliyordu. İktidar Doğan Avcıoğlu’nda kalkınmada kullanılacak bir araç.” Avcıoğlu’nun, o dönem adı tam olarak konulmamış olsa bile, Kürt sorunuyla ilgili söylediklerini kalkınmacılıkla bağdaştıran Tülay Gencer konuyla ilgili şunları söyledi: “Avcıoğlu Türkiye solunun cesaret edemediği bir şey söylüyor, Doğu’da feodalizmin adını koyuyor. Doğu kalkınmasında etnik yönün göz ardı edilmemesi gerektiğini belirtiyor Avcıoğlu. Güçlü bir ekonomide etnik kimlikler sorun olmaz.” Panelde ikinci konuşmayı akademisyen Barış Zeren yaptı. Zeren, güncel anayasa tartışmalarıyla bağlantılı şekilde 1961 Anayasası üzerine konuştu. Doğan Avcıoğlu’nun 1961 Anayasası’nı hazırlayan kurulun içinde olduğunu belirten Zeren Avcıoğlu’nun aynı zamanda 1961 Anayasası’na pek çok açıdan şerh koyduğunu söyledi. Doğan Avcıoğlu’nun koyduğu şerhlerin doğruluğunun Adalet Partisi’nin yükselişiyle beraber görüldüğünü söyleyen Zeren, Avcıoğlu paradigmasının doğru çıkmasının aynı zamanda onun toplumda tanınır olmasının nedenlerinden olduğunu belirtti.'MUSTAFA KEMAL'İN KURDUĞU, DOĞAN AVCIOĞLU'NUN AYAKTA TUTMAYA ÇALIŞTIĞI CUMHURİYET BUGÜN YIKILDI'
Panelde üçüncü konuşmayı yapan Orhan Gökdemir Mustafa Kemal’in kurduğu, Doğan Avcıoğlu’nun ayakta tutmaya çalıştığı cumhuriyetin bugün yıkıldığını vurguladı. “Biraz huzursuz olmamız gerek” diye konuşmaya başlayan Gökdemir yeni bir cumhuriyetin gerekliliğini vurguladı.
'TEORİSİNİ YAPAMAYACAĞIMIZ TEK ŞEY UMUTSUZLUK'
Panelde “Laiklik olmazsa niye cumhuriyet olmaz?” sorusunu yanıtlayan Prof. Dr. Gamze Yücesan Özdemir bunca karanlığa rağmen niçin umudu yitirmemek gerektiğini anlattı: “Umutsuz muyum? Asla! Bu topraklar Doğan Avcıoğlu gibi aydınları doğuran topraklardır. Bize ve bu topraklara umutsuzluk yakışmaz. Teorisini yapamayacağımız tek şey umutsuzluktur.” Konuşmasını üç bölüme ayıran Özdemir ilk bölümde laikliğin cumhuriyetin hangi dönemlerinde parlayıp sönümlendiğini, ikinci bölümde Türkiye solunun cumhuriyetin bugüne gelişindeki rolüne, üçüncü bölümde ise devrimci laik cumhuriyetin niçin vazgeçilmez olduğunu anlattı. Erken cumhuriyet döneminde art arda yapılan devrimlerle laikliğin yıldızının parladığını söyleyen Gamze Yücesan Özdemir, Demokrat Parti için laiklikle mücadelenin komünizmle mücadele demek olduğunu söyledi. Türkiye’nin bugünkü durumunda Demokrat Partili yılların kritik olduğunu vurguladı. Özdemir Türkiye’de 1960’lar ve 1970’lerde solun güçlenmesiyle beraber laikliğin de güçlendiğini belirtti. 12 Eylül darbesiyle birlikte işçi sınıfının günlük yaşamına Türk İslâm sentezinin, tarikatlar aracılığıyla yerleştirdiğini belirten Gamze Yücesan Özdemir aynı zamanda 12 Eylül’le birlikte solun “12 Eylülcü oluruz” korkusuyla cumhuriyete ve laikliğe mesafeli olmaya başladığını aynı yıllarda emekçi mahallelerden gittiğini, güvenli alanlara çekildiğini vurguladı. Sözlerine “Devrimci laik cumhuriyet vazgeçilmezdir.” diye devam eden Özdemir şunları kaydetti: “Devrimci laik cumhuriyet vazgeçilmezdir. Vazgeçilmezdir çünkü ‘sıradan insan’ın kendi kaderini belirleme mücadelesidir.” “Laiklik ve cumhuriyet değerlerinin en çok emekçilere lazım.” olduğunu belirten Gamze Yücesan Özdemir sözlerini şöyle noktaladı: “Yarın için yine bir ‘yön’e, yine bir devrime ihtiyacımız var. Cumhuriyet kazanımlarını sosyalizme taşımaya ihtiyaç var. Doğan Avcıoğlu’nun aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyorum, cumhuriyetimizin yüzüncü yılı kutlu olsun.”'TÜRKİYE UZUNCA BİR SÜRE YÖN DUYGUSUNU KAYBETMİŞ BİR ÜLKEDİR'
Panelin son konuşmasını gazeteci Merdan Yanardağ yaptı. “Türkiye uzunca bir süre ‘yön’ duygusunu kaybetmiş bir ülkedir.” diyen Yanardağ bu aşamaya gelirken önemli iki kilometre taşı olduğunu söyledi: “Bu yön duygusunu kaybettiği iki temel tarihsel dönemeç var yakın tarihimizde. Biri 1980 darbesidir, diğeri de 1990-1991 dünyasındaki o büyük geriye savruluştur. Onun yarattığı derin bir bozulma, çürüme, bir deformasyon yaşadı Türkiye’deki aydınlar.” Geçen yüzyılda yapılan iki büyük devrime, Ekim Devrimi ve Anadolu’daki Cumhuriyet Devrimi’ne vurgu yapan Yanardağ Rusya’da ve Anadolu’da devrimin olduğu yıllarda kendisini her an feda edebilecek bir aydın toplamı olduğunu söyleyerek Jön Türkler genelinde Namık Kemal ve Şinasi’yi Anadolu’daki devrimci aydınları örneklemek için kullandı. Bugün Türkiye’de önemli bir kesimin Cumhuriyet Devrimi’ni Dersim Katliamı ve 12 Eylül üzerinden tartıştığını söyleyen Merdan Yanardağ bunun tarih okumak için doğru bir yöntem olmadığını, tarihin soğukkanlı okunması gerektiğini Fransız ve Ekim Devrimi’nden örnekler vererek açıkladı.
Kaynak: TELE1