Haber

AAAF'den Türkiye'ye Alevilere hakaret eden Al Jazeera çalışanını yargılama çağrısı

Avrupa Arap Alevileri Federasyonu (AAAF), Alevilere yönelik çirkin ifadelerle gündeme gelen Al Jazeera İstanbul ofisi çalışanı Amal Zaamta'ya tepki gösterdi.

Al Jazeera İstanbul ofisi çalışanı Amal Zaamta Alevilere yönelik nefret söylemi ve hakaret içeren ifadeleriyle gündeme geldi. Amal Zaamta bir videoda, "Aleviler İslam, Hristiyanlık, Mecusîlik, Yunan felsefesi ve hatta Zerdüştlük gibi bir karışımdır. Öğrencileri önce şarap içmekle, sahabelere lanet okumakla ve Sünnilere kin duymakla başlar. En sonunda Alevi tarikatının esaslarını inceler ve Ali’ye ibadet edenlerden olur. Bu nedenle İbn Teymiyye onları tekfir etmiş ve onlarla savaşmayı vacip görmüştür. Hatta birbirlerinin kadınlarıyla zina etmeyi mübah gördükleri de söylenir. Eğer inançları buysa, Sünnîler gibi bir İslam toplumunda varlıkları sorun oluşturabilir" dedi.

Avrupa Arap Alevileri Federasyonu'ndan bu ifadelere tepki geldi. Konuya ilişkin yapılan açıklamada şunlar denildi:

"Avrupa Arap Alevileri Federasyonu olarak, El Cezire’nin İstanbul bürosunda görev yapan Amal Zaamta tarafından hazırlanıp yayımlanan ve Alevi toplumunu hedef alan nefret içerikli videoyu şiddetle kınıyoruz. Bu video, yalnızca bir topluluğa yönelik çirkin bir karalama değil; aynı zamanda nefret suçunun, ayrımcılığın ve olası kitlesel şiddet eylemlerinin önünü açabilecek bir provokasyondur.

"ALEVİLERE KARŞI AYRIMCILIK VE ŞİDDET SİYASİ SEÇENEK GİBİ SUNULMAKTA"

Söz konusu içerikte: Alevi inancı köksüz ve gayrimeşru gösterilmekte, 'Şarap içmek, sahabelere lanet okumak, Sünnilere kin duymak” gibi iftiralarla toplum aşağılanmakta, 'Birbirlerinin kadınlarıyla zina etmeyi mubah görürler' iftirasıyla ahlaka saldırılmakta, İbn Teymiyye’nin sözleri hatırlatılarak Alevilere karşı savaş açmanın 'vacip' olduğu ima edilmekte, 'Eğer sen devlet başkanı olsaydın Alevilerle nasıl davranırdın?' sorusu üzerinden, Alevilere karşı ayrımcılık ve şiddet bir siyasi seçenek gibi sunulmaktadır. Bu söylemler, tarihte defalarca yaşanmış katliamları akla getiren, tehlikeli bir zihniyetin günümüzdeki tezahürüdür. Bu nefret dilinin doğrudan sonucu, toplumsal barışın zehirlenmesi, önyargıların beslenmesi ve şiddetin meşrulaştırılmasıdır.

TÜRKİYE'YE YARGILAMA ÇAĞRISI

Türkiye Cumhuriyeti Yetkililerine Çağrımız Cumhuriyet Başsavcılığı, TCK 216 kapsamında Amal Zaamta hakkında derhal soruşturma başlatmalı ve yargı sürecini işletmelidir. RTÜK, bu nefret söylemini yayan içerik hakkında ivedilikle yaptırım uygulamalıdır. TİHEK, olayı ayrımcılık ve nefret suçu kapsamında derhal incelemelidir. Tüm yetkili kurumlar, Alevi yurttaşların güvenliğini sağlamak için önleyici ve caydırıcı tedbirler almalıdır. Uluslararası İnsan Hakları Kurumlarına Çağrımız Bizler, Avrupa Arap Alevileri Federasyonu olarak, bu olayı yalnızca Türkiye’nin iç meselesi değil, uluslararası insan hakları çerçevesinde takip edilmesi gereken bir nefret suçu olarak görüyoruz. Bu nedenle: Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi (UNHRC), Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiserliği, Avrupa Birliği Temel Haklar Ajansı (FRA), Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International), İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch), başta olmak üzere tüm uluslararası insan hakları kuruluşlarını göreve çağırıyoruz. Bu tür nefret söylemleri yalnızca Alevilere değil, insanlık onuruna karşı işlenmiş bir suçtur.

Sessizlik, bu suça ortaklıktır. Bu nedenle: Deliller toplanarak savcılıklara ve ilgili kurumlara suç duyuruları yapılmalıdır. Ulusal ve uluslararası kamuoyuna güçlü, ortak bir ses verilmelidir. İnsan hakları savunucuları ve demokratik kitle örgütleri bu olaya kayıtsız kalmamalıdır.

Unutulmamalıdır ki, bir topluluğa yönelen nefret, eninde sonunda bütün topluma yönelir. Bu nedenle bu mesele yalnızca Alevilerin değil, eşitlik, özgürlük ve adalet isteyen herkesin meselesidir.

Talebimiz Net Amal Zaamta derhal yargılanmalı ve sınır dışı edilmelidir. Türkiye Cumhuriyeti, yurttaşlarının onurunu ve güvenliğini korumakla yükümlüdür. Biz, Avrupa Arap Alevileri Federasyonu olarak, bu nefret suçunu en sert şekilde kınıyor, ulusal ve uluslararası tüm kurumları harekete geçmeye çağırıyoruz. Sessizlik, suça ortaklıktır. Biz susmayacağız."