Türkiye'de yaklaşık 600 bin kamu işçisini ilgilendiren toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde 2 Ağustos'ta anlaşma sağlandı. TÜRK-İş HAK-İş temsilcileriyle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, imza töreni için gerçekleştirdi. Basına kapalı gerçekleşen imza töreni sonrası, düzenlenen basın toplantısına ANKA Haber Ajansı muhabiri ve kameramanının girmesine izin verilmedi. Bakanlık yetkilileri, "ANKA’yı neden almıyorsunuz?" sorusuna, "ANKA’yı alamıyoruz, öyle söylendi” yanıtını verdi. Bunun üzerinde ANKA Haber Ajansı kameramanı salondan çıkarıldı
Muhalif kanalların beslendiği ANKA'nın toplantıya alınmaması dikkat çekti.
Medya Radar'dan Varol Ersoy konuyu yazısında kaleme aldı.
Ersoy'un yazısı şöyle:
“Türkiye’nin en büyük sorunu ne?” sorusuyla karşılaştığınızda vereceğiniz onlarca yanıt vardır…
Ama bazı yanıtlar vardır ki aslında en önemli sorunların “nedeni” o yanıtlarda gizlidir.
Bana göre bunlardan biri “haddini bilmezlik”tir.
Olayı duymamış olabilirsiniz… Anlatayım:
ANKA’YA YASAK!
Hafta sonunda iktidar ile Türk-İş ve Hak-İş arasında kamu toplu iş sözleşmesine imza atıldı ya…
Bakanlığın bahçesinde saatlerce bekleyen basın mensuplarına açıklamanın bakanlık binasının içerisinde olacağı bildirildi. Bakanlık yetkilileri, düzenlenecek basın toplantısını sadece TRT ve ajansların takip edebileceğini söyledi.
ANKA kameramanı ve muhabiri de doğal salona girdi.
Ancak kurum yetkilileri onları toplantının düzenleneceği salonun dışına davet etti.
ÖYLE SÖYLENMİŞ!
Bakanlık yetkilileri, “ANKA’yı neden almıyorsunuz?” sorusuna ise, “Öyle söylendi” yanıtını verdi.
Bunun üzerine ANKA Haber Ajansı muhabir ve kameramanı salondan çıkarıldı.
HANİ BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ?
İşte; bunun adı basın özgürlüğünü ihlaldir.
Haddini bilmeyen siyasetçilerin ve bürokratların basın özgürlüğünü ayaklarının altına almasıdır.
Halkın haber alma hakkını gasp etmektir.
Tarihe kara bir leke olarak geçen bu olaya imza atanların korkusunu ve telaşını anlıyorum.
Pek de 600 bin kamu emekçisi lehine sonuçlandığını söyleyemeyeceğimiz bir toplu sözleşmeden sonra, gazetecilerin soru sormasına fırsat vermemek için böyle bir karar aldıkları kabak gibi ortada…
İyi de bu sansürcü zihniyet, kimden, neyi saklıyor?
O toplantıya gerçek gazeteciler alınmayınca, ücretlere yapılan komik zammın sorgulanmayacağını mı düşünüyorlar?
KAMUSAL ALAN, KAMUSAL HİZMET!
Kamusal hizmet yapanlar, kamuyu ilgilendiren konularda kamuya ait alanları halka, dolayısıyla onun gözü-kulağı olan medyaya kapatamazlar.
Çalışma Bakanı ve elemanları kamusal hizmet yapmakla görevli… Yani babalarının servetini saklamıyorlar bizden; halkın vergisinden kaç lira zam yapılacağını saklıyorlar…
Bunu yaptıkları yer; bir bakanlık binası… Yani kapısından bacasına kadar kamusal bir alan…
Üstelik konu; tamamen kamuyu ilgilendiriyor!
Eee; o zaman bu kararı veren densiz, hadsiz, kendini bilmez bakan ya da adamlarının, gazetecilerin önüne çıkıp ANKA muhabirinden, kameramanından ve Türk halkından özür dilemesi gerekmiyor mu?
Haa, “Tek başına özür yeter mi?” dediğinizi biliyorum.
Yetmez…
Bir de istifalarını halkın gerçek temsilcileri olan gazetecilerin önünde açıklarlarsa…
Tadından yenmez!
Başta Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Basın Konseyi olmak üzere tüm gazeteci örgütlerini, bu densizlik konusunda harekete geçmeye davet ediyorum."





