DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, PKK'nın açıklamasında yer alan Lozan Antlaşması tartışmalarına ilişkin TELE1 ekranlarında açıklamalarda bulundu.
Doğan da Bakırhan gibi düzenlemelerin bayram sonrasına bırakılmamasını belirtti. Doğan, Lozan ifadesinin sorulması üzerine muhatabın kendileri olmadığını belirterek "Keşke yollar açılsa 2013'te olduğu gibi Öcalan'a gidilse de sorular sorulabilse" dedi.
Doğan'ın açıklamaları şöyle:
"Biz onların sözcüsü değiliz. Biz onların adına konuşamayız. Bizim böyle bir bağımız da yok ayrıca. Ne hiyerarşik olarak ne organik olarak böyle bir bağımız yok. Bunu savunmacı bir refleksle söylemiyorum. Bir hakikati ortaya koymak için söylüyorum. Ama bizim çeşitli bağlarımız var. Nedir o çeşitli bağlarımız? Biz aynı seçmen grubunda mesela ben Şırnak bölgesi milletvekiliyim. Bana oy veren insanların çocukları, kardeşleri, anneleri, babaları, bu savaşta ya yaşamını yitirmiş ya PKK dolayısıyla suçlanarak hapiste ya da dağda. Türkiye'de böyle bir gerçek var. Bu gerçeği görmeden bu gerçeği yadsıyarak bunu yok sayarak bunu anlamlandırmaya çalışmayarak meseleyi doğru tespit edemez doğru okuyamayız.
LOZAN TARTIŞMALARINA YANIT
O yüzden hiçbir ayrım gözetmeksizin dün de söylediğimiz gibi daha önce yaptığımız açıklamada da söylediğimiz gibi biz tüm bu çatışmalı süreçte hakikaten yaşamını yitirmiş herkesi anmak, onların ortak kederini yüreğimizde taşıdığımızı, bu hatırayı koruyacağımızı, tekrar vurgulamak için Merkez Yürütme Kurulu'muzu dün ilk defa saygı duruşuyla başlattık.
Şimdi bunun özellikle altını burada tekrar niye çiziyorum biliyor musunuz çok ciddi bir sorumluluk bu. Bir vebal sözünü ettiğimiz şey acının gözyaşının dili rengi yok derken öyle klişe bir sözü tekrar etmek için söylemiyoruz. Hakikaten dili, rengi yok. Çok eve ateş düştü. Çok insanın canı yandı. Çok ölüm gördük. Çok keder gördük. Artık bunları yaşamamak için hakikati olduğu gibi görüp tanımlayıp kabul edip bununla yüzleşerek yeni yol ve yöntemleri konuşmalıyız. Herkes bugüne kadar belki kurduğu cümleleri, isteyerek ya da istemeyerek belki kırıp döktüklerini onarabilmenin telaşına bile kapılsa epey yol kat ederiz.
Şimdi niye Lozan. 100. yılı dolayısıyla Lozan hem dünyada hem Türkiye'de çokça tartışıldı. Mesela tartışılmadı mı? Biz de takip ettik. Siz de gazeteci olarak takip etmişsinizdir. Lozan tartışılmıyor mu tartışılıyor. Ben burada bunu bir tespit olarak görüyorum. Hangi koşullarda doğdu? Neden doğdu? Bir ret ve inkar politikası tespiti yapıyor PKK. Öcalan da bu tespiti yapıyor ve biz de bu tespiti yapıyoruz. Niye biz bir ret ve inkar politikası tespiti yapıyoruz? Çünkü diyoruz ki ne ret olsun artık ne de isyan olsun. Ne inkar olsun ne isyan olsun. Ne imha olsun ne isyan olsun. Ne devlet taviz veriyormuş gibi algılansın ne örgüt teslim oluyormuş gibi algılansın. Bu kalıplardan çıkalım. Yoksa bizim Türkiye Cumhuriyeti'nin ortak vatanda demokratik cumhuriyet ve demokratik ulus paradigması diyor Öcalan.
"BAKIRHAN İSABETLİ BİR ŞEY SÖYLEDİ BUGÜN"
Eş Genel Başkanımız Tuncar Bakırhan son derece haklı ve isabetli bir şey söyledi bugün. Benim de yorumum farklı olmayacak. Sonuçta biz dün bir MYK'dan çıktık. Birlikte konuştuk tartıştık. Dolayısıyla farklı bir fikrim olmayacaktır eş genel başkanımızınkinden. Keşke yollar açılsa 2013'te olduğu gibi Öcalan'a gidilse. Mesela siz gitseniz sorularınızı sorabilseniz, sormak isteyen başka gazeteciler var bunu açıkladılar. Gitseler Lozan meselesini PKK'ya sorabilseler. Öcalan'ın burada dikkat çektiği konuları doğrudan Öcalan'a sorabilseler. Ama hani bizim bunu değerlendirmemizden ziyade siz bu kazandı yenildi buralardan çıkalım, Türkiye çıksın. Yenme veya yenilme bunun üzerinden okumamak gerekiyor.
"DÜZENLEMELERİN BAYRAMA BIRAKMADAN YAPILMASI GEREKİYOR"
Hiç bayrama da bırakmadan en seri şekilde yapılabileceklerin yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Yani şu anda mevzuata uygun davranmak bile Türkiye'de çok iş yapmak anlamına geliyor. Ne yazık ki o noktaya geldik. Keşke böyle olmasaydı. Evet Mevzuata uygun davranırsak Can Atalay'ı Osman Kavala'yı Selahattin Demirtaş'ı bırakabiliriz dediğimiz gibi mevzuata uygun davranılırsa çok şey değişebilir. Yine Meclis inisiyatifinde pek çok şey olabilir. Bunlar hızla yapılabilir şeyler. Bunlar için oturup konuşup tartışmaya bile neredeyse gerek yok. Ama Meclis orada niye oturup konuşup tartışmasın ki Meclis'in görevi bu önemli adreslerden biri olarak böyle bir sorumluluk üstlenebilir ve çok hayırlı bir iş yapmış olur. Hazır bu konu açılmış, silahlar da susma kararına ilişkin bu kadar ciddi ve önemli bir zaman dilimindeyken niye yapmıyor yapmalı. Biz Meclis'i de bu anlamda göreve davet ediyoruz ve tabii muhalefet partilerinin de burada ana muhalefet partisinin çok özel bir şekilde çağrı yapıyoruz. Her yaptığımızda bu çağrıyı bugüne kadar sürece olumlu yaklaşımlarının çok ön açıcı tarafları oldu. Bunun desteklenmesi gerekiyor. Bunun güçlendirilmesi gerekiyor ve ana muhalefet partisi de bu konuda çok daha cesur davranmalı da çok daha adımların atılması konusunda inisiyatif almakla ilgili daha cesur olmalı. Yapılacaklar belli biraz önce saydım. Cezaevi Gözlem ve İdare Kurullarının kararları, ATEK, Adli Tıp Kurumu'nun malum durumu, kayyım meselesi, şu anda içeride tutuklu olan gazeteciler, öğrenciler, belediye eş başkanları, belediye başkanları, siyasetçiler tüm bunlar nelerin yapılacağın yapılması gerektiğine ilişkin bize zaten kendiliğinden bir izlek oluşturuyor.
SİLAHLAR NE ZAMAN BIRAKILACAK?
Öte yandan gelelim silahlar nereye nasıl ne zaman bırakılacak meselesine. Şu anda teknik bir mesele gibi bu mesele. Niye teknik diyeceksiniz bir kere bunu ilgili kurumların yanıtlaması gerekiyor. Birincisi yine burada ilgili muhataplardan biri örgütün kendisi. Örgütün lideri olarak Öcalan ve tabii ki ilgili devlet kurumlarının güvenlik bürokrasisinin yanıt vermesi gereken konu. Ama yasal olarak yapılacaklara dair biz siyasiler sorumluluk almalıyız. Niye sorumluluk almalıyız? Sözünü ettiğiniz militanlar mesela PKK'lı militanlar çoğu Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı çoğu değil büyük çoğunluğu Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları bunlar. Ne olacak peki? Ne olacak sorusunu biz de sahada çok sık duyuyoruz. Bu soru hepimizin hemhal olduğu bir soru. Bu soruya yanıt vermek yanıtlar üretmek buna ilişkin çalışmalar yapmak hukuki çalışmalar yapmak yasal birtakım düzenlemeleri konuşmak. Tam da bunları yapmamız gereken bir zaman bu zaman. Çünkü bunları konuşmaktan çekinmemek gerekiyor Buna ihtiyacımız var."