Programın Motamot çözüm metni: 

Selver Gözüaçık:
“Menteşe'nin Belediye Başkanı Sayın Gonca Köksal karşımızda. Gonca Hanım, Sayın Başkan, günaydın.”
Gonca Köksal: “Günaydınlar Selver Bey, merhabalar.”

S.G: “Keşke daha güzel bir günde bağlansak da sizinle oradan turizmi konuşsak, tatili konuşsak, komşularınızı konuşsak, Masadağı'nı konuşsak, Arasta Çarşısı'nı konuşsak çok isterdim. Onlara da bakarız gerçi, ama onlara gelmeden aslında sizin de bir yerel yönetici olduğunuzu, bulunduğunuz bölgede turizm tesisleri, oteller ve daha birçok sorumluluk alanınız olduğunu düşünerek size önce Bolu'yu sormak isterim. Birçok ihmal göz önünde, bunu görüyoruz, farkındayız, hissediyoruz ve 76 canımızı kaybettik. Deyip pası size atayım, daha çok sorum olacak.”

Bursa'da barajlardan sevindiren haber
Bursa'da barajlardan sevindiren haber
İçeriği Görüntüle

G.K: “Evet, öncelikle Kartalkaya'da canını çok acı bir şekilde kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum. Ama bu mesajları paylaşırken artık utanıyorum. Artık benim içim yanıyor. Gönül buna bu lafları söyleyip geçmeye asla razı değil. Bu işleri yapan birileri var, bu projeleri çizen birileri var, bu inşaatı yapan müteahhitler var, burayı işleten insanlar var, burayı denetlemesi gereken kurumlar var. Burada ihmal her neredeyse her kimdeyse, tabii ki bilemiyoruz, bir an önce bu sorumluların ortaya çıkması gerekiyor, gereken hesabın verilmesi gerekiyor. Bu acıyı asla hafifletmez, çok büyük bir acı. İnsanlar gerçekten sessiz tatili için evlatlarıyla orada keyifli zamanlar geçirmeye gidiyorlar ve böyle bir acı son kabul edilebilir bir şey değil. Gerçekten içimiz acıyor, çok daha yüksek sesle, yüksek tepkiler göstermek gerektiğini düşünüyorum.”
S.G: “Haklısınız, bence de öyle olmalı, öyle yapılmalı. Bu sadece tabii işin en üzücü tarafı, ya çocuklarımız, ya yani baktım hikayeleri, siz ne kadar okudunuz bilmiyorum, ama bahsederken bile sesim titriyor. Çok fazla sorumlu olan insan var burada, başta o otelin sahibi olmak üzere, işletmecisi, sahip kim, beni ilgilendirmiyor, sadece orada olan bu insanlara en iyi şekilde hizmet vermekle yükümlü olan insan. 1978 senesinde açılan, daha sonra defalarca tadilat gören bir otelden bahsediyoruz Sayın Başkan. Menteşe'de nasıldır mesela? Siz şimdi dün mesela Tanju Özcan isyan etti. Siz denetliyor musunuz yoksa Turizm Bakanlığı mıdır? Nasıl yürüyor bu işler? Sizden talep mi gelmesi gerekiyor? Siz başkan olarak bu konuya hakim birisi olarak size özellikle geneldeki uygulamayı sormak istiyorum.”
G.K: “Yani afetlerle ilgili yerel yönetimlerin ciddi sorumlulukları var, ama biz büyükşehir belediyesi olan bir iliz. Biz merkeziyiz, büyükşehrin itfaiyesi tabii ki bizde, büyükşehrin itfaiyesi sorumlu bu işlerden. Depremde biraz daha ilçe belediyelerinin sorumluluğu fazla diyebilirim, ama yangın konusunda biz de tamamen büyükşehrin itfaiyesi sorumlu. Denetimlerden onlar sorumlu. Siz de denetimleri onlar yapıyorlar. Tabii onlar yapıyorlar, ama bundan sonra farklı bir işbirliği geliştireceğiz. Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ahmet Aras'la da dün bu olayın üstüne tekrar bir görüşme yaptık. İlçe belediyelerini de işin içine alarak, biliyorsunuz çok fazla turistik ilçemiz var, Fethiye'de, Marmaris'te, Bodrum'da özellikle çok fazla otel var. İnsanların çok yoğun olarak kullandığı kalabalık mekanlar buralar. Burada ayrıca yeni bir denetim yapılması gerektiği,”
S.G: “Bu seferberlik şeklinde başlayacak mısınız Sayın Başkan?
G.K: “Tabii ki, tabii ki ayrı bir çalışmaya, ayrı bir denetime başlanacak.”
S.G: “Pekala, zaten şart. Gerçi hep diyorum, baştan beri de söyledim. Yani aslında insanın kendi polisi, kendi vicdanı. Bu işi yapanlar, keşke göstermelik olarak almasalar önlemleri. O yangın alarmları mesela sadece denetlemelerde çalışmasa, yani sürekli çalışsa. O duman detektörleri sürekli ötse. İnsanların keyfe keder o duman detektörü, işte camlar, ne bileyim, işte o kötü alışkanlığı yapacağız diye, sigara içeceğiz diye. Sigara sağlığa zararlıdır bu arada söyleyeyim tekrar. O detektörlerin susturulması filan gibi şeyler, maalesef bu bireysel hata, ama genele baktığınızda genelde başka bir durumumuz var ortada gibi geliyor bana. Yani bir türlü bilinç mi bozuk, acaba bilinç mi yanlış Sayın Başkan?”
G.K: “Kesinlikle hayatı bu kadar ucuz olmamalı. Hiçbirimiz de bu kadar çaresiz değiliz. Yani ufak tefek, küçücük çıkarlar, o küçük hesaplar için, anlık şeyler için hiçbir şeyi bu kadar riske atamayız. Canımızı, hayatımızı, evlatlarımızı böyle riske atamayız. Herkes üstüne düşen sorumluluğu sonuna kadar, hatta fazlasıyla yetkilerini de aşarak o sorumluluğu ele alması gerekiyor diye düşünüyorum. Her türlü afetle ilgili, yani o binaların içinde, depremde biliyorsunuz binlerce canımızı yitiriyoruz, işte yangın olayı bu şekilde, seller aynı şekilde. Bunlar yaşandı ve yaşanacak. O yüzden ah vah demek yerine gereken önlemleri devletin tüm kurumları, tüm yetkililer, tüm teknik insanlar, bu işleri yapanlar, bitirenler, çizenler, onaylayanlar, denetleyenler, herkes bu sorumluluğu ele alması lazım.”
S.G: “Yani bir pilot ekip olamaz mıydı mesela orada? Bir pilot itfaiye ekibi. Sabah gazetesi yazmış, oradan gördüm, aklımda kaldı. Yani bir pilot ekip, herhalde bir su tankı ve bir tane itfaiye timinden oluşan, basit bir ekip. Belki de ilk etapta, gerçekten ilk etapta orada öyle bir itfaiye birimi olsa, en azından bir başlangıçta bir su sıkılırdı, daha 4 kattaki restorana. Yani bu olabilirdi. Geliyor bunu mesela, acaba şart mı koşmak lazım ya da böyle bir şart var mıdır? Mesela şart olduğu halde mi yoktu?”
G.K: “Evet, böyle bir şart yok. Ama tabii ki bunlar artık gelişen teknoloji, değişen dünya, bütün bunlara uyum sağlamak lazım. Bir şekilde onun avantajlarından dediğiniz gibi yararlanmak gerektiğini düşünüyorum. Bilinen standart, eski yöntemlere göre değil, o ileri teknolojiyi, yeni imkânları hayatımıza bir an önce tabii ki sokmamız lazım. Çok haklısınız.”
S.G: “Pekala, Gonca Hanım, siz bir şehir planlamacısı, aynı zamanda Menteşe'nin ilk kadın belediye başkanısınız. Öncelikle tebrik edeyim sizi. 9 ay geçti üzerinden, ama olsun, başarılar dileyeyim sizlere. Şimdi bir şehir planlamacısı olarak, daha önce de bir CHP'li belediye başkanı vardı sizden önce ve siz ondan devraldınız diye biliyorum, hemen hemen benzer oy oranlarıyla aldınız diye biliyorum. Eğer yanlışım varsa düzeltin. Ve şimdi işe başladınız, geldiniz, bir şehir planlamacısı olarak şehrin başına oturdunuz. İlk ne gördünüz, neler yapmaya karar verdiniz, ne kadarını yapabildiniz diye bir başlayayım ben size.”
G.K: “Evet, şehir plancısıyım, dediğiniz gibi. Belediyecilikte aslında yeni değilim, son 10 senedir belediye meclis üyeliği görevini üstlendim. Bu dönemde de tabii birçok görev aldım, birliklerde şehrimizi temsil ettim, işte İmar Komisyonu başkanlığı, komisyonlarda görev aldım. Eğitimim de zaten dediğiniz gibi Mimar Sinan Şehir Bölge Planlamayı bitirdim. Daha sonra ODTÜ'de Kentsel Politika Planlaması ve Yerel Yönetimler yüksek lisans programına başladım ve Muğla Üniversitesi'nde sosyolojide yine Muğla'nın kentsel city ile ilgili bir tez yazarak yüksek lisansımı da tamamladım. Evet, gördüğümüz ve müdahale etmemiz gereken bazı şeyler vardı, ama o kadar değişik bir dönemde bu işin başına geldik ki, biliyorsunuz 31 Mart'ta elde ettiğimiz güzel başarı, aslında Muğla'daki, Türkiye'deki yeni bir sürecin de başlangıcı oldu. Belki birazdan değiniriz, belediyeler üstünde ciddi anlamda bir ekonomik baskı var. İşte vergi borçları, SGK borçları ya da görüyoruz kayyum atamaları. Hem siyasi hem ekonomik anlamdaki baskılar inanılmaz derece arttı bu son 9 ayda. Hepimizin takip ettiği gibi, yani hayallerimiz var, başka bir vizyonumuz var, yapmamız gereken şeyleri çok iyi biliyoruz, ama bunun için bize bir bütçe lazım, bir hareket alanı lazım, kaynak lazım ve bir hareket alanı lazım. Karar alıp aksiyon alabiliyor olmamız lazım, ama maalesef bu sürecin başından beri bir şekilde”
S.G: “Kararı alıp aksiyona geçemiyoruz diyorsunuz.”
G.K: “Evet, bağlanmaya çalışıyor, maalesef içinde olduğumuz süreç böyle. Yani örneğin”
S.G: “Peki sizin Menteşe olarak sorayım size, Menteşe Belediyesi olarak yani sıkıntı, ekonomik sıkıntı, SGK borcu, bunlarda durumunuz nedir? Onları da öğrenmiş olalım.”
G.K: “Maalesef var yani, ama örneğin SGK'dan size bahsedeyim. SGK İl Müdürümüzle görüştük, dedi ki biz güncel ödemeleri yapacağız, geriye dönük borcumuzdan ne kadar ödersek bütçemiz kesinti yapılmaz. İşte şu kadar öderseniz yapılmayacak, bu ödemeleri fazlasıyla yapıyor olmamıza rağmen bir gün bir bilgilendirme yazısı, bundan sonra %40 kesinti uygulanacaktır belediyemize bir yazı geldi ve bir anda tabii ki bizim planlarımızın dışına çıktı, farklı önlemler almamız gerekti, aldık onları da bir şekilde.”
S.G: “Ne yapıyorsunuz, mahsup ediyor musunuz, arazi mi veriyorsunuz, ne yapıyorsunuz? Birçok öyle konular konuşuluyor ya, siz nasıl önlüyorsunuz?”
G.K: “Taksitlendirme için, taksitlendirme için bazı gayrimenkullerimizi gösterdik, teminat olarak. Ama tabii ki bir takasa da girmeyi planlıyoruz. Çünkü geçmişe dönük yüksek faizler ödemeye devam edeceğiz ya da değilse bir takasa, gayrimenkul takasına da gireceğiz gibi görünüyor. Onun da meclis kararlarını hazırlıyoruz. Yani dediğim gibi birçok hayalimiz varken, hayata geçirmemiz gereken şeyleri çok iyi bilirken, biraz bu dönemde elimiz kolumuz bağlandı, ama hiç pes etmedik, her şeye bir çözüm getirdik. Temel belediyecilik hizmetlerimizi layığıyla yürütmeye devam ediyoruz, bunun yanında da yeni projelerimizle tabii ki tasarruf önlemlerini biraz daha artırarak ve yeni gelir kaynakları yaratmaya çalışarak kendimizi rahatlatmanın bir yolunu bulduk diyelim. Hiçbir bahane üretmedik, inanın devletin yapması gereken kamu kaynaklarıyla yapılması gereken herşeyi üstlendik. her şeye rağmen üstlendik. İşte Milli Eğitim'in okullarının ihtiyaçları olur, Okul Aile Birlikleri geliyor, olmuyor çünkü eksikleri var, belediyeye geliyorlar, onları karşılamaya çalışıyoruz. İnanın Diyanet'in camilerinden, cami temizliklerinden tadilatlarından, boyasından badanasından tutun da sağlık bakanlığının sağlık ocaklarına kadar kadar her yere, yani ulaşabildiğimiz, gücümüzün yettiği her yere ulaşmaya çalışıyoruz. Tabii ki bu arada biliyorsunuz inanılmaz bir ekonomik sıkıntının milletçe içindeyiz. Yani sadece temel belediyecilik hizmetleri asla yeterli değil, ekonomik anlamda vatandaşımızı rahatlatmak, onların cebine bir miktar katkı koyabilmek için de sosyal projelerimizle de devam ediyoruz.”
S.G: “Peki, şimdi Menteşe, Muğla'nın Menteşe ilçesi, toplam nüfus tahmin ediyorum 100.000'in üzerinde, 125 civarı değil mi? Öyle bir şey olması lazım.”
G.K: “Evet 125.000 civarında nüfusumuz var.”
S.G: “Şimdi peki bu nüfusa hizmet verirken dediğiniz gibi birçok engel de var önünüzde, özellikle kaynak anlamında nelere öncelikleyebildiniz? işte hani şunu gelince, kardeşim ben bu koltuğa oturunca önce şunu yapacağım dediğiniz neleri yapabildiniz, neleri yapacaksınız bundan sonrasında diye sorayım.”
G.K: “İlk öncelikle şunu söyleyeyim, Menteşe Muğla'nın merkez ilçesi. Ben hep diyorum ki Muğla'nın kalbi. Evet, birçok turistik ilçemiz var etrafımızda, biraz böyle yaz aylarında özellikle birçok vatandaşımızın sahillere inerken kenarından geçtiği bir yer içine girmediği. Ama Menteşe aslında Muğla, Menteşe'nin ismi son 10 yılda Büyükşehir olduktan sonra Menteşe oldu. Burası aslında Muğla. Evet, Muğla o kadar özel bir alan ki, Muğla Türkiye'de ilk koruma amaçlı imar planının yapıldığı yer. Ev, kentsel sit alanının büyük oranda korunduğu bir yer. 400'den fazla tescilli yapının hala korunduğu, ayakta durduğu, o beyaz badanalı, dar sokakların kentsel sit alanında korunduğu ve hayatın hala orada içinde aktığı capcanlı bir alan. Arastamızı şu anda görüyorsunuz, şadırvan bölgemiz, bahsettiğim alanlar arkada zaten görünüyor ve bir yaylamız var. Burası Türkiye'de çıkılmayan, inilen tek yayla, Karabağlar Yaylası. Kent merkezinden çıkılan, inilen bir yayla. Evet, çıkılmıyor, iniliyor yaylamıza, ama her zaman Muğla'nın merkezinden daha serin. Orada özel bir klima, özel bir su sirkülasyonu vardır, daha serindir havası. Sulak bir bölgedir.
S.G: “Ha, şey gibi Artvin Yusufeli ilçesi gibi. Eski Yusufeli de öyleydi ya, etrafın her tarafına kar yağar Artvin'de, ama Yusufeli'de baharı yaşarsınız. Orası da anladığım kadarıyla öyle bir yer. Evet,”
G.K: “Evet. Hala Karabağlar Yaylamızda, merkezdeki bu gördüğünüz sit alanımız o kadar iç içe ki, 5-10 dakika mesafedeyiz. Bu arada yazın yaylaya göçülür, kışın tekrardan kent merkezine gelinir. Orada sosyal yaşam, üretim yazın devam eder. İnsanlar kendi işte yerel ürünlerini üretirler, tarhanasını, salçasını yaparlar, makarnasını kırarlar, gelirler sonra pazarda satarlar. Hala bu ilişki devam ediyor. Bu kadar özel bir alan ve korunan bir alan ve bugüne kadar görülmemiş bir alan. Biz istedik ki Muğla'nın bu yüzünü, kenarından gelinip geçilen bir yer değil, Muğla'nın gerçek değerini, sahip olduğu mirası insanlara koruyarak, yani koruma kullanma dengesini gözeterek daha görünür kılmak, daha çok tanıtmak. Ya Muğla'yı artık insanlar gelsin, görsün, içine girsin. Biz onları davet edelim. Bizim gastronomi, yani yemek kültürümüz devam eder, geleneğimiz, göreneğimiz. Burası gerçekten büyük bir hazineye sahip, birçok kişinin bilmediği. Bunu biraz daha görünür kılmak ve kültür turizminden daha büyük bir pay almak aslında amacımız. Bununla ilgili hemen tabii ki çalışmalara başladık. Bu arada Tarihi Kentler Birliği'nin de encümen üyesiyim. Yani orada olmanın da daha başka bir avantajı olacak bu.
S.G: “Sizin orası zaten hani, işte Hitit, Frig, ne ararsın bu Anadolu'nun genelinde. Hani birçok yerde rastlarız belki, ama çok eski uygarlıklara da ev sahipliği yapmış bir yer.
G.K: “Evet, yani bu kıymetin görülmesini ve kent olarak yani turizm anlamında, ticari anlamda daha fazla tabii ki kazanç sağlamak.
S.G: “Tamam, ne yapacaksınız? Neyi planladınız, nasıl yürüyecek işlem?”
G.K: “Evet, şimdi bir kültür rotası belirledik. O kültür rotası, gelen misafirlerimizi nerede indireceğiz, nereleri gezdireceğiz, bu mekanlarda yapmamız gereken değişiklikleri şu anda planlıyoruz. İşte cephe yenilemeleri, kentsel tasarım projeleri, Kurşunlu Camii çevresi, Arasta bölgesi. Burayı biraz daha parlatacak, o geçmiş değerleri biraz daha görünür kılacak somut kent meydanında görünür projeler. Şu an bunların çalışmaları içindeyiz. Çok kısa zamanda inşallah buna bir şekilde kaynağı da yaratacağız. Muğla'nın adının Türkiye'de, belki uluslararası düzeyde, dünya kenti Muğla bu arada Ahmet Başkanımızın da mottosu. Daha görünür olmak, dünyada daha tanınır olmak. Bunun için de gerekli altyapı çalışmalarına zaten başladık, çalışıyoruz şu anda. Bir şehir plancısı olarak da tabii o bakış açısının mutlaka bu alana katkısı olacaktır diye ben de tahmin ediyorum.
S.G: “Şimdi Gonca Hanımcığım, bizim sadece iki dakikamız kaldı. Vermek istediğiniz önemli bir mesaj, yani paylaşmak istediğiniz bir şey var da ben sormadıysam size lütfen onları paylaşın bizimle, ondan sonra da bitirelim.”
G.K: “Evet, vermek istediğim mesaj, her şeye rağmen, her baskıya rağmen, bazen kendimizi bir karanlığın içinde hissediyoruz milletçe, bazen çaresiz hissediyoruz. Hiçbir zaman oralara düşmeyelim diyorum. Evlatlarımız için, geleceğimiz için, memleketimiz için umutsuz olmaya hakkımız yok. Her zaman eminlikle, gayretle, inançla bu yola baş koyacağız. Herkesin de bunu yapmasını istiyorum. Evet, çok karanlık zamanlardan geçiyoruz, moralimizi bozmayacağız. Yan yana geleceğiz el ele tutuşacağız daha yüksek bir sesle. Gerekirse haykıracağız. Sorumluluğu inisiyatifi elimize alacağız bahane üretmeden.
S.G: “Efendim, çok memnun oldum sizi konuk ettiğim için, inşallah görüşmek üzere tekrar diyelim.” G.K: “Ben de çok memnun oldum Selver Bey, kolay gelsin, iyi çalışmalar diliyorum, iyi yayınlar.”

Kaynak: Bülten