CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun serbest bırakılması için başlatılan ‘Millet İradesine Sahip Çıkıyor’ mitingi Van'da gerçekleştirildi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, miting öncesi "Van'dan Türkiye'ye önemli mesajlarımız olacak. Herkesi mitingimize bekliyoruz" açıklamasında bulundu.
Mitingde Esenyurt Belediye Başkanı ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun mesajları okundu.
İMAMOĞLU'NUN MESAJI OKUNDU
Silivri Cezaevinde tutuklu bulunan Ekrem İmamoğlu'nun mesajını CHP Van İl Başkanı Seracettin Bedirhanoğlu okudu. Mesaj şöyle:
"Van Denizi'nin kıyısındaki cesur ve kararlı yürekler merhaba. Türkiye'yi umuda kavuşturma yolunda bir durak olarak gördüğüm Silivri Cezaevi'nden hepinize en içten selamlarımı gönderiyorum. Gönlüm buluştuğumuz meydanlarla, sizlerler birlikte olmayı isterdi. Türkiye'ye hukuku çok görenler buna engel oldular. Hükümleri şimdilik buna yetse de milletimizin gönlündeki duaları, yerimizi azaltmaya güçleri yetmez.
Meydanı doldular yaşlısı, genci, kadını, genci... Van'ın asil evlatıları; cesaretiniz, umudunuz, kararlılığınız için hepinize sonsuz teşekkür ediyorum. Bize yaşatılan bu karanlık günlerden kurtulacağız. Buna yürekten inanıyorum. Adaletin, eşitliğin sesi bugün Van Denizi'nin kıyısından yükseliyor. Bu iradeyi bastırmaya çalışanlar bilsinler ki, başaramayacaklar. Türkiye'nin dört bir yanında halkın iradesine kumpas kuranlar aynı aklın temsilcileridir. Adil rekabetten kaçan, koltuklarını korumanın korumanın ihtirasıyla yanıp tutuşan, her türlü hukuksuzluğa gözlerini kırpmadan Türkiye'nin her yerinde baskıyla milleti esir almaya çalışıyor.
"AZ KALDI ZİNCİRLER KIRILACAK"
Bana ne yaptıklarını biliyoruz. Seçimi kazanamayınca nasıl AK Parti adayını başkan yapmaya çalıştıklarını, Van'a neden kayyım atadıklarını biliyoruz. Az kaldı zincirler kırılacak. Milletin iradesini çiğneyenler gidecek ve bizim dallarımız yeşerecektir.
İstanbul'un kaderi, Van'ın kaderi birdir. Bize, İstanbul'a, bana Türkiye'nin her türlü kumpası kuranların ilk hangimize saldırdığını biliyorsunuz. Esenyurt Belediye Başkanımız Ahmet Özer, hukuksuz kumpaslar yüzünden cezaevindedir. Van'ın evladı, ülke için yıllarca çalışmış, evlatlatımızın eğitimini vermiş, Türkiye'nin demokratikleşmesi, Esenyurt ve Van'ın gelişmesi için çalışmış başkanımızın özgürlüğüne kavuşmasını sabırsızlıkla bekliyoruz. Bu garabet düzen hepimizin ortak mücadelesiyle sona erecektir. Barışa, umuda, Türkiye'nin geleceğine birlikte yürüyeceğiz.
“Sevgili kardeşlerim; bizim bu millete hizmet etmek, onun sesine ses olmak, çocuklarımıza, gençlerimize umutlu bir gelecek sunmak için çıktığımız yolu, diplomamı iptal ederek, cezaevine koyarak durdurmaya çalışıyorlar. Ama bilmedikleri bir şey var: Biz yola ikbal derdiyle değil, bu ülkeye, bu millete olan bağlılığımız ve sorumluluk duygumuzla çıktık. Hak yemeyen, hakkını yedirmeyenler olarak, milletin hakkını da kimseye yedirmemek için çıktık. Cezaevi, mücadele azmimizi kırmak bir yana, adil ve müreffeh Türkiye’yi var etme yolundaki kararlılığımızı arttırmıştır. Zindanda bulunduğum süreci, Türkiye’nin geleceği için çalışmakla değerlendiriyorum.
Ülkemizi hak ettiğine kavuşturma yolunda, Van için büyük planlarımız vardır. Biz Van’ı, bir sınır kenti olarak görmüyoruz. Aksine, bulunduğu coğrafyada bir ufuk kenti olarak görüyoruz. Van sadece doğunun incisi değil, geleceğin merkezidir. İnşallah millet iradesi kararını verip, bizlere emaneti devrettiğinde, Van Türkiye’nin uluslararası ticaret merkezlerinden biri olacaktır. Van, ülkemiz için düşündüğümüz ticaret yolları ve sanayi entegrasyonu modelinin baş şehirlerinden bir tanesidir. Geçmişin ve geleceğin ticaret yollarının üzerinde bulunan Van, sanayiyle de buluşunca, Türkiye’nin lokomotif şehirlerinden biri haline gelecektir. Gençlerimiz için Van’da istihdam oluşacak, Van’ın Türkiye’ye kattığı ekonomik değer, Van’a hizmet için kullanılacaktır. Türkiye, büyük bir ülkedir; Van, büyük bir şehirdir. Biz, Van’ın hak ettiği payı, ilgiyi ve hizmeti almasını sağlayacak, Vanlıların yüzünü güldüreceğiz.”
Sizlere, iradenize sahip çıktığınız, bu onurlu mücadelede dimdik durduğunuz için tekrar yürekten teşekkür ediyorum. Hiç mahsun olmayın, umudu diri tutun, haklı bir mücadelenin sonunda ferah günlere kavuşacağız. Hep birlikte, özgür ve adil bir Türkiye’yi inşa edeceğiz.
O güne dek hepinizi Allaha emanet ediyorum. Ekrem İmamoğlu.”
ÖZGÜR ÖZEL: MİTİNG YAPMAYA DEĞİL EYLEM YAPMAYA GELDİK
İmamoğlu'nun mesajının ardından Özgür Özel Van halkına seslendi. Özel şunları söyledi:
"Bugün bu meydanda miting yapmaya değil barışın ve adaletin sesini duyurmaya, umudunu haykırmaya, baskılara, zulme, kayyıma, halkın iradesini tanımayanlara, darbecilere, cuntacılara karşı eylem yapmaya geldik. Artık o eski siyaset dönemleri, kaleler bitmiştir. 'Orası benim kalem, burası benim tapulu malım' dönemi bitmiştir.
Konya'ya gidince kimi diyor ki 'Özgür Özel AKP'nin kalesine gitti'. Kale yok artık. Tüm şehirler artık bu milletin, bu halkın, kardeşliğin kalesi. CHP'nin kaleleri Van'a feda olsun.
Biz demokrasiye inanmış bir gelenekten geliyoruz. Van'da oyumuzun arttığı da oldu çok düştüğü de oldu. Millet karar verdi 5 vekilin beşini de aldık. Millet karar verdi hiç milletvekili de çıkaramadık. Belediye başkanı çıkardık, belediyesiz de kaldık. Hiçbir zaman hatayı Vanlılarda bulmadık, kusuru kendimize yükledik. Bir parti olarak değil 'Türkiye İttifakı' ile geldik. Bu ittifak sandığı savunan ittifaktır. 'Önce demokrasiyi kurtaralım, sonra yarışırız' diyen ittifaktır. Halkın, milletin sesini duyan ve eninde sonunda kazanacak olan ittifaktır. Demokrasi budur. Kazananın yönettiği, kaybedenin sırasını beklediği rejimdir.
"VALİ EFENDİ VALİLİĞİNİ BİL!"
Emniyet tedbirlerine sözüm yok ama valinin siyasetine sözüm var. Van'ın iradesine kayyım atanmış kişi bu meydana gelinmemesi için, 'gelinirse şöyle olur böyle olur' diye örtülü tehditler, mesaj vermeler... Vali efendi, valiliğini bil oturduğun yerde otur. Ve sayın Abdullah Zeydan ve Neslihan Şedal seçildiklerinde Van'ın kendi iradesine sahip çıkan duruşuna daha ilk gün 'Mazbatayı vermeyeceğiz, ikinci partiye vereceğiz' diye hazırlığa giriştiler. O gün Vanlılar bu hazırlığa itiraz ederken bu arkamda duran kardeşlerimiz sizinle mücadele ettiler, o mazbatayı söke söke aldılar. Biz kazandığımız seçimde kazanmayı, kaybettiğimiz seçimde saygı duymayı biliriz. Ama biz milletin iradesine kayyım atanmasına geçit vermedik, vermeyiz.
Gündemde bir süreç, pek çok tartışma var. Ben 'Kürt sorunu vardır' deyince birileri kızıyor ya, Kürt sorunun varlığını kabul etmeden çözeceklerini sanıyorlar ya... Kürt sorunu tam da budur. Manisa'da belediye başkanı seçiliyor gidiyor yönetiyor. Osmaniye'de Devlet Bey'in memleketinde seçiliyor yönetiyor. Rize'de Tayyip Bey'in memleketinde kendini yönetenleri halk seçiyor. Van'a gelinde, Diyarbakır'a gelince, Batman'a gelince, Mardin'e gelince 'Siz belediye başkanı seçemezsiniz, seçerseniz de yönettirmeyiz' diyor. İşte Kürt sorunu bu.
"OVACIK'TA YAPILAN DA AHMET ÖZER'E DE YAPILAN AYNI ŞEYDİR"
Sadece DEM'in değil geçen dönem 49 belediyeye kayyım atadılar. Şu ana kadar 145 kez Kürt'ün iradesine kayyım atadılar. Bizim de 3 belediyemize kayyım atadılar. Bunlardan biri Türkiye'nin en büyük ilçesi Esenyurt'un seçilmiş başkanı Ahmet Özer'dir. Ovacık'ta yapılan da Ahmet Özer'e de yapılan aynı şeydir. Ahmet Özer'in suçu Esenyurt'u bir Kürt olarak kazanmaktır. Kürt'ün iradesine de başarısına da tahammül yoktur.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER İLE ANISINI ANLATTI
Sırrı Süreyya Önder ile özel bir hukukumuz vardı. Benim odanın önünden geçerken daldı içeri sarıldı. İki üç ay önce cezaevinde son ziyaretimi yapmıştım. 'Hoş geldin' dedim, 'Otur', 'Yok' dedi. 'Racondur, cezaevinde ziyaret edene cezaevinden çıkınca ziyarete gidilir. Ama seninle çay içersem bizim DEM'liler beni mahveden. Önce bir kendi partime gideyim, sonra gelip çay içeyim. İşte o Sırrı Süreyya Önder'in sırrını bir kez de burada hatırlatayım. 'Bir Cumhuriyet Şarkısı' filmini izle dedi. İzledim. 'Atatürk nasıl anlatılmış?' '3 kere ağladım' dedim. 'Sana bir sır vereceğim, namusuna emanettir. Ben ölene kadar söylemeyeceksin. O filmin senaryosunu ben yazdım' dedi. 'Niye afişe yazmadın?' dedim. O zaman tabi Sırrı Bey'in resmini okşamıyorlardı zulmediyorlardı, onu şeytanlaştırıyorlardı. Terör örgütü övmekten ceza veriyorlardı. Dedi ki; 'Beni yazarsak filmin emekçisinin emeğine yazık olur. Filmi kötülerler. Bu sende dursun ben ölünce söylersin' dedi.
Sırrı Bey Ahmet Özer'in durumuna ilişkin şöyle derdi; 'Bu ülkede Kürtler her şey oluyor. Bakan olabilir, başbakan olabilir, cumhurbaşkanı da olabilir, genel kurmay başkanı da olabilir. Kürtler bir tek Kürt olamıyor. Kürt Kürtlüğünü söylerse o zaman ona huzur vermiyorlar' dedi. Bu meydana huzur bulmaya, kucaklaşmaya geldik.
"EKREM BAŞKAN'A HAZIMSIZLIKTAN KAYYIM ATAMAK İSTEDİLER"
19 Mart günü aynı darbenin bir benzeri bu sefer Türkiye'nin en bilindik metropolüne yapıldı. 1 milyon 100 bin farkla İstanbul'u kazanan Ekrem Başkan'a hazımsızlıktan, 'İstanbul'u kazanan Türkiye'yi kazanır lafına, kendi lafına inanıp İstanbul'un iradesine kayyım atamak istediler. Terör soruşturması açtılar. Suç Batı'daki Kürtleri belediye meclislerine koyarak yönetimde söz sahibi yapmak. Böyle yazmışlar. Eğer bu suçsa bu suçun tamamını bütün CHP'liler hep birlikte üstleniyoruz. Bu darbeye, hem terör yaftasına hem de mali konularla ilgili iftiralara elbette inanmadık. Millet inanmadı. Millet bu konularda gözünü kulağını açtı, dinlemeye çalıştı. Yandaş kanallardan dünya kadar yalana, iftiraya hep bir ağızdan büyük bir mücadeleyle direndik ve doğruları anlatmaya çalıştık. Bu darbe girişimi olduğunda koştuk Saraçhane'ye gittik 7 gün 7 gece o binadan ayrılmadan kayyım ihtimaline direndik. Orada tek başına dursak başaramazdık. Dedik ki, eylem yasağına rağmen, tarihi yarımadaya giden köprüler kaldırılmış vapur seferleri durdurulmuş metro istasyonları kapatılmış ama demokrasiye iradesine sahip çıkan milyonlar, 7 gün Saraçhane'ye geldiler direndiler. Darbeyi geri püskürttüler. Helal olsun demokrasiyi savunanlara. O günden sonra, köprüyü geçip 7 gün orada miting yaptıktan sonra Maltepe'de 2.2 milyon kişiyle tarihin en büyük mitingini yapıp Anadolu'ya geçtik.
O gün bugün çarşamba akşamları İstanbul'un bir ilçesinde, cumartesi ya da pazar günü Anadolu'nun bir köşesinde öyle CHP'nin gücüne falan bakıp değil yüzde 1.2 oy aldığımız Yozgat'a da giderek, milletvekilini az farkla kaçırdığımız Van'a koşup gelerek, Ege'ye de giderek, Ege'de de Konya'da da miting yaparak bu mücadeleyi sürdürüyoruz. Ve bütün bu meydanlardan hep birlikte haykırıyoruz; Ekrem Başkan'a, arkadaşlarımıza özgürlük istiyoruz. Ekrem İmamoğlu serbest kalmalıdır, tutuksuz yargılanmalıdır. Cesaretiniz varsa yargılama TRT'den yayınlanmalıdır. Hodri meydan!
DEMİRTAŞ'A SELAM GÖNDERDİ
Biz meydanlarda, sadece Ekrem Başkan'ı, CHP'lilerin özgürlüklerini değil hangi siyasi görüşten olursa olsun tüm siyasi tutsakların özgür bırakılmasını talep ediyoruz. Biz, Selahattin Demirtaş'ın özgürlüğünü de savunuyoruz. Bu güzel meydan, Van Demirtaş'ı ayrı sever. Başkanla birlikte 5 yıl boyunca Zeydan Başkan ona hücresinde arkadaşlık ederken Van da Selahattin Başkan'a gönlünden en çok sahip çıkan illerden biri oldu. Selam olsun Selahattin Başkan'a.
Ancak sadece Selahattin Başkan değil, Ekrem Başkan'ın tutuklu belediye başkanlarının, belediye meclis üyelerinin, Zafer Partisi Genel Başkanı Özdağ'ın, tüm siyasi tutsakların özgürlüğünü savunuyoruz. Çünkü başımızda şöyle bir şey var. Şunu hey meydanda anlattım anlatacağım; Saraçhane'ye çıktığımızda Zaferli gençler de geldi DEM'li gençler de oradaydılar. Biri Selahattin Başkan'ın biri Ümit Başkan'ın özgürlüğünü alkışlıyordu. Birininkine öbürü homurdanıyordu, öbürününkine öbürü. Ama yukarıda biri vardı. İkisinin de başkanını o almıştı. İkisi de kaybediyor hep o kazanıyordu. Bu oyunu bozmak için şöyle haykırdık; 'Kurtuluş yok yek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz.',
AKP'Lİ GENÇLERE SESLENDİ
Buradan AK Partili gençlere de sesleniyorum. Deyin ki; 'Baba' deyin, 'dede' deyin, 'Tayyip amca' deyin ne derseniz deyin. 'Sen yaşlandın, belki o yüzden kaybediyorsun. 'Ama topu kesme biz varız' deyin. Bu demokrasi meydanında AK Parti’ye de MHP’ye de ihtiyaç var. Demokrasiye ihtiyaç var. Bir tek adama, bir otokrata, bir darbeciye ihtiyaç yok. Biz darbeye karşıyız. Biz demokratik siyasetin arkasındayız.
Yaptığı darbe her birimize 27'şer bin lira yara açtı. Kundaktaki bebeğe de yatalak nineye de 86 milyona 27'şer bin lira kaybettirdi şu ana kadar. Bu darbeye harcadığı parayla çiftçilerin bankalara bütün borçları faiziyle kapanıyor ve paranın yarısı daha kalıyor. Bu parayla emeklilere 14 bin değil 30 bin lira verebiliyorsun ve bunu 10 yıl boyunca yapabiliyorsun. Bu parayla 200 tane 800 yataklı tam teşekkürlü hastane yapabiliyorsun. Bu parayla KYK'den 3 bin lira kredi verdikleri, beğendikleri Ecevit'in verdikleri krediyle 4 gram altın alınıyordu. 3 bin lirayla 1 gram altın alamıyorsun. KYK kredisini 3 bin liradan bütün öğrenciler için 30 bin liraya çıkarabiliyorsun.
YENİ SÜREÇ AÇIKLAMASI
Bugünlerde çok konuşulan, adına bir şey koyamadıkları, çözüm süreci bile demedikleri, barış süreci bile diyemedikleri diyemedikleri süreç süreciyle ilgili bir şey söyleyeyim; Sırrı Başkan anlattığında 'Bunun adına ne diyeceğiz' dedim. 'Bir adı yoktur' dedi. 'Nasıl ilerleyeceğiz?' dedim. 'Geçen sefer uğraştık, başımıza da iş açtık ama ben vazgeçmem devam ediyorum. Geçen sefer önce çözüm sonra barış dedik olmadı. Şimdi önce barış sonra çözüm diyoruz' dedi. Dedim ki 'Sırrı Başkan böyle olur mu? Bu işin bir garantörü var mı?' dedim. Dedi ki 'Garantörü falan yoktur. Garantörü sensin, garantörü benim. Kim sahiplenirse, bu sürecin garantörü biziz.' dedi.
"BİZ KÜRT MESELESİNİ İNKAR EDENLERDEN HİÇ OLMADIK"
Şimdi öyle günlerden geçiyoruz ki. Bu topraklar çok fırtınalardan geçti. Savaş vurdu, sel vurdu, deprem vurdu ama adaletsizliğin ve eşitsizliğin vurduğu kadar bu coğrafyayı hiçbir şey vurmadı. Bir süredir bu yeni süreç ilerliyor. Biz Kürt meselesini inkar edenlerden hiç olmadık. Bu sorunun var olduğunu savunduk. En başından beri samimi şeffaf, toplumsal mutabakata dayalı, Meclis zemininde çözülmesi gerektiğini, mağdurların, şehit ailelerinin, gazilerin, bu süreçte zarar gören herkesin ortak mutabakatıyla anaların gözyaşının dinmesini savunduk. Partimizde kendi komisyonumuzu kurduk.
Terörün bitmesi, barışın gelmesi için atılan ve atılacak samimi, kandırmaya, aldatmaya, pazarlığa yönelik olmayan her adımı destekledik, bundan sonra da desteklemeye devam edeceğiz. Bu uğurda ömrünü barış yolunda harcayan Sırrı Süreyya Önder’i şöyle bir kuvvetli alkışlayalım.
Çanakkale'de Türk ile Kürt yan yana yatıyor lafı metafor değiliz. Gidince görürüz. Onun için bu konuda adım atmayanlar, senelerce karşısında duranlar biz bir adım atınca onu mahcup edip tutarsızlığını, haksızlığını, geçmişteki zehirli dillerini hatırlatmak yerine aksine 'Atılan her adım kıymetlidir' dedik. Katkı vereceğiz, 'Biz Kürtlere devlet vadedeceğiz.' Bunu kesip biçip yalana çevirirken şöyle bir şeyi gördük. Biz Kürtleri Türkiye’yi kendi devletleri olarak, uğrunda dedelerinin can verdiği bu devleti kendi devletleri bildikleri kadar demokratik, atılması gereken hangi adım varsa bu adımların hepsini hep birlikte atacağız.
"TERÖRSÜZ TÜRKİYE'YE EVET DİYORUZ"
Biz terörün durmasını savunuyoruz. Terörsüz Türkiye’ye evet diyoruz. Bugünlerde beklenen terör örgütünün silah bıraktığı haberinin bir an önce gelmesini, silahların bırakılmasını sonuna kadar destekliyoruz. Ve ardından Meclis zemininde bugün Kürtlerin kendisini eşit hissetmediği, eksik uygulamaları düzeltecek adımların hep birlikte atılmasını, en başta kayyum uygulamasının son bulmasını, siyasi tutsakların özgür kalmasını bekliyoruz. Buna evet demeyen bu sürecin dışındadır. Gözyaşının dinmesini canı gönülden savunanlarız.
Sırrı Başkan'a sözümüz var. Bu süreç akamete uğrarsa, Kürtleri verdikleri sözleri tutmazlarsa da biz eninde sonunda iktidar olacağız, Türk ve Kürt’ün kardeşliğini mutlaka kuracağız. Son sözüm şudur. İmza kampanyasında imza atan ne diyor: İmamoğlu özgür olsun diyor, siyasi tutuklular özgür olsun diyor."