Türk edebiyatının özgün kalemi Demet Cengiz, Su Üçlemesi’ni tamamladı. Cengiz, üçüncü romanı olan “Göl Kıyısında Leylâ -Yer Haberlerini Anlattığında” İstanbul’un karanlık sokaklarında bir genelevde başlarken kadın sömürüsünü, şiddeti, acıyı, yoksulluğu, görünmezliği kendine has zarif diliyle anlatıyor.
İnkılâp Kitabevi etiketiyle yayımlanan roman, kimlik, kader ve inanç sancılarını merkezine alırken, görünmez kadınların hikâyesine edebi bir zarafetle ışık tutuyor. Romanın editörlüğünü Türk edebiyatının usta ismi Özdemir İnce üstleniyor. Yazar, ilk iki kitabı Adımı Deniz Koydular ve İçimde Yanan Nehir’de olduğu gibi bu kez de kadının yok sayıldığı bir dünyayı anlatıyor; ancak bu kez sahne İstanbul’un karanlık sokakları ve demir parmaklıklı pencerelerle çevrili bir genelev.
ERKEĞİN ADI YOK
Demet Cengiz, “Kadının Adı Yok” diyen Duygu Asena’ya edebi bir selam gönderiyor ve bu defa hiçbir erkek karaktere isim vermiyor. Erkeksiz bir dilin, erkek egemen bir dünyadaki yankısını sorguluyor. Roman, “Birinin cehennemi ötekinin cenneti olabilir mi?” sorusunu sorarak kimlik, inanç ve varoluş üzerine sarsıcı bir yolculuğa davet ediyor.
“Göl Kıyısında Leylâ”, sert gerçekçilik ile büyülü gerçekçilik arasında ince bir çizgide yürürken, hem toplumsal hem de felsefi katmanlarıyla dikkat çekiyor. Sümer tabletlerinden esinlenen mistik detaylarıyla roman, kadim acılarla modern yalnızlık arasında köprü kuruyor.
Her biri bağımsız olarak okunabilen üçlemenin son halkası, geçmiş romanlardaki karakterleri de yeniden sahneye çıkararak edebî bir bütünlük sunuyor.
ARKA KAPAK
“İnsanın soluğunu kesecek, bizi kendimizden utandıracak kadar etkili bir roman.”
Ülker İnce
Genç bir kız elinizden tutacak ve sizi insan kalmanın imkânsız olduğu bir eve götürecek. Sadece bedenlerin değil, ruhların da rehin tutulduğu bir eve… Pencerelerin demir parmaklıklı, perdelerin kapalı, gün ışığının yasak olduğu bir geneleve…
Birinin yandığı cehennem ötekinin cenneti olabilir mi? Demet Cengiz, Göl Kıyısında Leylâ romanında varoluş acılarını, kimlik arayışlarını ve çekilen Tanrı sancılarını bir arada işliyor. Sert gerçekçiliği, büyülü gerçekçilikle harmanlayan eşsiz bir dil kullanıyor.




