Vera Rubin gözlemevinin görüntüleyeceği iki bulutsu da hem amatör hem de profesyonel astronomlar tarafından daha önce sayısız kez görüntülendi. Ancak daha önce kullanılan teleskoplar, dar görüş alanları nedeniyle sahnenin yalnızca küçük bir kısmını kaydedebiliyordu. Rubin Gözlemevi’nin sunduğu geniş açılı görüntü ise bu gökcisimlerini tek karede, bu kadar ayrıntılı ve zengin bir içerikle yakalayan ilk örnek olma özelliğini taşıyor.
DAHA ÖNCE HİÇ GÖRMEMİŞTİK
Gözlemevi inşaatının bilim sorumlusu ve California Üniversitesi’nden fizikçi Dr. Steven Ritz, “Daha önce bu kadar çok nesneyi, bu derinlikte ve tek seferde bu şekilde görmemiştik. Bu, gerçekten yeni ve aynı zamanda oldukça etkileyici bir görüntü,” dedi.
Dr. Ritz, bu görsellerin insanlarda merak uyandırmasını ve 23 Haziran Pazartesi günü TSİ 18.30’da yapılacak basın toplantısına olan ilgiyi artırmasını umduklarını belirtti. Basın toplantısında gözlemevinin “İlk Bakış” olarak adlandırdığı görseller detaylı biçimde kamuoyuna sunulacak.
KARANLIK MADDE'Yİ İLK BULANLARDAN
ABD Enerji Bakanlığı ile Ulusal Bilim Vakfı’nın ortak projesi olan Rubin Gözlemevi, gökyüzünü bugüne kadar benzeri görülmemiş bir kapsamda gözlemlemeye hazırlanıyor. Şili’nin kuzeyinde, And Dağları’nın eteklerindeki Atakama Çölü’nün kıyısında yer alan tesis, yüksek rakımı ve kuru havası sayesinde gözlem için son derece uygun bir konumda bulunuyor. Gözlemevine ismi verilen Vera Rubin, evrende karanlık maddenin varlığına dair ilk kanıtları bulan öncü bir astronom olarak tanınıyor.
DAHA KEŞFEDECEK ÇOK ŞEY VAR
Gözlemevinin özel tasarımı sayesinde teleskop hem geniş hem de derin bir görüş alanına sahip. Önümüzdeki 10 yıl boyunca her üç-dört günde bir tüm gökyüzünü tarayarak milyonlarca patlayan yıldızı, Dünya yakınından geçen göktaşlarını ve uzay-zamanı büken uzak galaksileri keşfetmesi bekleniyor.
Bu veriler bilim insanlarının karanlık enerji — evrenin genişlemesini hızlandıran gizemli güç — ve karanlık madde — galaksileri bir arada tutan görünmeyen madde — üzerine araştırmalar yapmasını sağlayacak. Aynı zamanda Dünya’ya çarpma riski taşıyan göktaşlarının tespiti için de önemli bir kaynak oluşturacak.