Son altı ayda, dünya, hükümet karşıtı protestolarda belirgin bir artışa tanıklık etti. Türkiye'den Amerika Birleşik Devletleri'ne, Balkanlar'dan Orta Avrupa'ya ve Orta Doğu'ya, İtalya'dan Güney Kore'ye kadar geniş bir coğrafyayı kapsıyor ve her biri, hükümetin demokratik değerleri zayıflatması, yolsuzluk ve etkisiz liderlik nedeniyle halkın duyduğu hayal kırıklığını yansıtıyor. Bu eylemlerin öncüsü ise gençler ve her biri farklı nedenlerle sokağa dökülen öğrencilerin ortak talepleri "adalet" ve "eşitlik"....
Özellikle siyasi otoritelere karşı gerçekleşen bu protestolar, bir yandan otoriter yönetimlere karşı bir direniş sembolü haline gelirken, diğer yandan demokratik hakların savunulması ve toplumsal adaletin tesis edilmesi için verilen bir mücadelenin işareti niteliğinde. Protestolar aynı zamanda demokrasiye olan bağlılığın ve vatandaşların hükümetlerden hesap sorma isteklerinin de bir göstergesi olarak olumlu şekilde de değerlendirilebilir.
Türkiye’de 23 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve ekibinin tutuklanmasının ardından başlayan protestolar, ülke genelinde çeşitlenerek devam ediyor. İmamoğlu’nun gözaltına alınmasına karşı duyulan tepki, gençlerin öncülüğünde sokaklara taşındı ve Türkiye’deki eylemler, dünya çapında benzer protestolarla paralellik gösteriyor. Eylemler, otoriter yönetimlere karşı bir tepki olarak genişleyerek, Türkiye’nin dört bir yanında ve yurt dışında yankı buldu.
ABD’de Donald Trump’ın başkanlık yetkilerini genişletme girişimlerine karşı, "Ellerini Çek" sloganıyla protestolar düzenleniyor… ABD’nin 50 eyaletinde ve Kanada, Meksika gibi ülkelerde binlerce kişiyi sokağa döktü. Protestocular, Trump’ın tek adam rejimi kurmasına karşı çıkarken, sosyal güvenlik programlarının devam etmesini, göçmenler ve kırılgan grupların haklarını savunmayı talep ediyorlar.
İtalya’da Roma’da, Avrupa Birliği’nin "yeniden silahlanma planı"na karşı on binlerce kişi sokaklara çıktı. Protestocular, bu kaynağın savaş yerine eğitim ve sağlık gibi daha insani alanlara yönlendirilmesi çağrısında bulundular.
Yunanistan’da 57 kişinin hayatını kaybettiği tren kazasının ardından Yunanistan, ülke genelinde grev çağrılarıyla çalkalanıyor. İki milyon kişinin katıldığı greve, sendikalar tarafından bir başka genel grev çağrısı yapıldı.
Sırbistan’da Kasım ayında Novi Sad’daki tren istasyonunda yaşanan facianın ardından başlayan protestolar, öğrenci direnişlerine dönüşerek beş aydır devam ediyor. Öğrenciler, üniversite binalarını işgal ederek, hükümetin yolsuzluklarına karşı seslerini yükseltiyorlar.
Kuzey Makedonya’da Ülke çapında düzenlenen eylemler, gece kulübü yangınında 59 kişinin hayatını kaybetmesinin ardından başladı. Protestocular, güvenlik önlemlerinin artırılmasını ve sorumluların cezalandırılmasını talep ediyor.
İspanya’da Madrid ve Barcelona başta olmak üzere 40’tan fazla şehirde, yüksek ev kiraları ve konut krizine karşı on binlerce kişi sokaklara döküldü.
İsrail’de Tel Aviv’de uzun süredir devam eden Netanyahu hükümetine karşı protestolar, geçtiğimiz hafta da devam etti. Protestocular, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını durdurma ve esir takası anlaşması yapılması talepleriyle gösteriler düzenledi.
Güney Kore’de Başkan Yoon Suk Yeol’un sıkıyönetim ilanı sonrası, hem destekçileri hem de karşıtları başkent Seul sokaklarında toplandı. Bu protestolar, ülke genelinde büyük bir siyasi çatışmanın sembolü haline geldi.
Dünya genelindeki protestolar, gençlerin öncülüğünde büyürken, tek adam rejimlerine, otoriter yönetimlere ve sosyal eşitsizliğe karşı bir isyan anlamı taşıyor. Gençler, sadece kendi ülkelerindeki değil, küresel düzeydeki adaletsizliklere karşı da seslerini yükseltiyor. Farklı coğrafyalarda, farklı sebeplerle yapılan protestoların ortak paydası ise, daha adil bir toplum ve eşit haklar talep etmek. Bu, dünya genelinde gençlerin, "eşitlik ve adalet" için verdiği bir mücadeleyi simgeliyor.