Agos yazarı, 'Yetmez ama evetçi' Baskın Oran bugün "Bu rezil kargaşada ne yazayım, Bodrum yazayım bari" başlıklı bir yazı kaleme aldı.
"Benim gibi haftada bir yazıp olayları toparlayanlar ne yapıyor bilmiyorum ama ben bu hafta ne yazacağımı şaşırdım. Çünkü her şey bulanık. Her şey mantık dışı. Her gelişme baştan sona saçma." ifadeleriyle giriş yapan Oran, yazmak için ise ilginç bir konu buldu.
Eskiden güzel Bodrum yazıları yazdığını belirten Oran, bu sene Bodrum'da dört durumun dikkatini çektiğini belirtti. Oran kadınların giydiği bikinileri yorumlamayı tercih etti:
"Eskilerden birincisi, bikinilerin alt parçasının kaybolmaya doğru gidiyor oluşu. Özellikle, arkadan bakınca. Geliyor, arkadan ortaya gelince bir “ip”e dönüşüyor, şeftaliyi ikiye bölüyor. Endamı müsait hatunlar için tamam da, olmayanlar için söylüyorum, biz İzmir’de çocukluğumuzda buna “gemeteri” derdik, ne cesaret be birader!" ifadelerini kullandı.
Oran'ın yazısının ilgili kısmı şöyle:
"Ben eskiden ne büyük zevkle Bodrum yazıları yazardım, bu sezonki raporumdur filan deyip; sitemde “raporumdur” kelimesiyle aratırsanız çıkar .
Ama Dalavera abimiz öldükten sonra hayat suyum kesildi. Dizler de iyi sayılmaz, evden pek dışarı çıkmıyorum. Sadece, o da Feyhan’ın zoruyla, akşamüstüleri önümüzdeki Paşatarlası plajına gidiyorum. Daha önce yarım saat ilerimizdeki kruz (cruise) limanına kadar yürüyüp bacakları biraz açıyorum, sonra dalga yoksa biraz sırtüstü yüzüyorum, varsa ki genellikle var, omuzuma kadar suya girip yarım saat yürüyorum, hatta bacaklarımı iyice kaldıra indire “koşuyorum”.
Bodrum bir marka. Gezme, rahatlama, eğlenme ve saire markası. Ama bak şimdi, önce yarım saat karada yürüyüp bacaklarımı açıyorum dedim ya, sinir içinde kalıyorum. Çünkü bu beş yüz metrelik yaya kaldırımını sıpalar bisiklet kaldırımına, eşşekler skutır (scooter) kaldırımına, eşşoğlueşşekler de motosiklet kaldırımına dönüştürmüş vaziyette.
Müdahale ediyorsun, kardeşim burası yaya yolu değil mi diye; ama isterseniz ne ben yine sinirleneyim ne de sizi sinirlendireyim, bu noktada bırakayım. Ana avrat içimden saydırayım, denize gelelim.
***
Bu yıl denizde dikkatimi çeken dört durum var; ikisi geçen yıl da vardı ama bu yaz arttı, üçüncüsü ile dördüncüsü ise yeni sayılır.
Eskilerden birincisi, bikinilerin alt parçasının kaybolmaya doğru gidiyor oluşu. Özellikle, arkadan bakınca. Geliyor, arkadan ortaya gelince bir “ip”e dönüşüyor, şeftaliyi ikiye bölüyor. Endamı müsait hatunlar için tamam da, olmayanlar için söylüyorum, biz İzmir’de çocukluğumuzda buna “gemeteri” derdik, ne cesaret be birader!
Eskilerden ikincisi, dövmeler! Yahu, bu dövme olayı tarihsel olarak en alt sınıfların yaptırdığı bişeydi. Geçen gün Ayı Mete abimle ilgili yazıyı yazarken hatırlamak için Nerde O Eski Mahpushaneler kitabıma baktım, ben unutmuşum o günleri, o tarihlerde hâlâ mürekkepli kalem kullanılıyormuş, koğuşa mürekkep dışarıdan getirtiliyor ama etrafa çaktırılmıyormuş çünkü mahkumlar mürekkebi dövme yaptırmak için kullanıyormuş, kapanın elinde kalıyormuş.
Bu yıl da dövmeler almış başını gitmiş vaziyette. Hani, TV’de yılan yakalayıcısı bir adam var ya, onunki gibi. Boynundan başlıyor, sanıyorsun kazak giyip öyle girmiş suya. Bazı adamlar da omuzlarını gladyatör misali boyatıp erkekliklerine erkeklik katmış. Alt sınıf derken, kültürel bakımdan söylüyorsak tarihsel geçmişe hiç aykırı değil.
Benim bir teorim var bu konuda: Bu dövme denilen pis şey yapılırken acı veren bişey ya, herhalde yaparken bir miktar uyuşturucu zerk ediyorlar; bu insanlar (şu iğrenç sigara iptilası gibi) ona müptela oluyor olabilirler. Çünkü bi yaptıran bi daha bi daha yaptırıyor, sigara üstüne sigara yakan gibi.
Yaksınlar, hatta yansınlar da, herhalde plaj kumunda sigara yetişir sanıyorlar ki, içip içip plaja atıyorlar. Yerler ve hatta deniz filtreden geçilmiyor. Bana 1 günlük diktatörlük verseler, filtreli sigara yapan fabrikaları yıktırırım.
***
“Yeni” dediğim üçüncü olaya gelince. Onlar iki tane:
Birincisi, önemli sayıda Güneydoğu Asyalıya benzer kadın ve erkekler görüyorum bu yaz.
İkincisi, çok daha ilginç, bu yaz çok sayıda kadın görüyorum boyunlarından topuklarına kadar simsiyah bir “giysi” (entari değil, tayt), ama başları açık! Entariyle ve başı örtülü giren kadınlar da var ama onlar az, bunlar başka. Merak ediyorum nereliler diye, ama tabii ki soramıyorum; galiba Suriyeli bunlar. Bu yıl Paşatarlası denizinde çok var Türkçe konuşmayan.
Başı örtülü veya açık, bu hatunların denize girmeleri benim indimde çok ama çok olumlu bir gelişme. Daha önce bu kadınlar denize girmezlerdi, giremezlerdi. Üstelik, yanlarında evlatları olduğu belli kız çocukları var, onlar münasip biçimde mayolu.
Evrim dediğimiz bu olsa gerek."
AGOS ÖZÜR DİLEDİ
Oran'ın yazısının tepki çekmesinin ardından Agos Gazetesi'nden açıklama geldi. Yapılan açıklamada yazının siteden kaldırıldığı belirtilerek özür dilendi.
Paylaşım şöyle:
"Sevgili okurlarımız, 11 Eylül 2025 tarihinde web sitemizde yayımlanan "Bu rezil kargaşada ne yazayım, Bodrum yazayım bari" başlıklı köşe yazısında yer alan ifadelerle ilgili olarak özür dileriz. Söz konusu yazıda kadınların bedenlerine ve tercihlerine yönelik kullanılan dili onaylamamız mümkün değildir. Bu yazının yayımlanması, editöryal süreçlerimizde yaşanan bir aksaklığın sonucudur. Söz konusu yazı sitemizden kaldırılmıştır. Tüm haberlerimizi her zamankinden daha titiz bir editöryal denetimden geçirmeye gayret edeceğimizden emin olabilirsiniz. Tekrar özür diliyor ve tepkileriniz için teşekkür ediyoruz. Agos Gazetesi"





