İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne (İBB), Beşiktaş Belediyesi'ne yönelik ve Büyükçekmece Belediyesi'ne yönelik soruşturmalar kapsamında bir operasyon daha düzenlendi. Aralarında Büyükçekmece Belediye Başkanı Hasan Akgün, Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı Hakan Bahçetepe, Avcılar Belediye Başkanı Utku Caner Çaykara, İBB İştiraki İSFALT Müdür Burak Korzay, eski CHP milletvekili Aykut Erdoğdu, CHP PM üyesi Baki Aydöner’in de aralarında bulunduğu 47 isim hakkında 4 farklı soruşturma dosyası kapsamında gözaltı kararı verildi.

Operasyon ve gözaltıların ardından CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Düzce mitinginin ertelenmeksizin yapılmasına karar verdi. Düzceliler Özel'in kürsüye çıkmasından önce alanda toplanmaya başladı. Özgür Özel miting öncesi İBB Özel Kalem Müdürü Kadriye Kasapoğlu’nun Düzce’de bulunan ailesini ziyaret etti.

ÖZGÜR ÖZEL: GÜN GELCEK HIRSIZLAR, UĞURSUZLAR, DARBECİLER HESAP VERECEK

Mitingde konuşan Özgür Özel dikkat çeken mesajlar verdi. Özel şunları söyledi:

"Biz bugün bütün zulümlere karşı Düzce'nin vicdanına sığınmaya, yapılanları anlatmaya geldik. 19 Mart darbesinden sonra Türkiye'nin dört bir yanı ayağa kalktı. Biz Saraçhane'de, siz memleketlerinizde mücadele verdik. Sabahın erken saatinde kayyım diye kalkanlar karşılarında milleti buldular.

Türkiye'nin bütün demokratları bir otokrata karşı birleştik. Kaleler geride kaldı. Varsa bir kalem bu millete feda olsun. Küsenlere küstürenlere inat omuz omuzayız. Biz kazanacağız. İyilik kazanacak, kötülük kaybedecek. Zaman zaman bir slogan 'Aman diyorum yapmayın, yanlış anlaşılmasın.' Diyorlar ki 'Gün gelecek devran dönecek AK Parti hesap verecek.' Buradan söylüyorum; 'Evet gün gelecek hesap dönecek ama hırsızlar, uğursuzlar, darbeciler hesap verecek.

Düzce'den bütün AK Partililere şunu söylüyorum; AK Parti üyesi olmak, oy vermek, onun döneminde işe girmiş olmak... Bunlardan kimse endişe etmesin. Bizim derdimiz bu ülkenin güzel insanlarıyla değil. Haksızlık yapan düşünsün, sizi kucaklıyoruz.

Ekrem İmamoğlu ile sandıkta yarışmaktan korkanlar demokrasi tarihimize kara bir leke sürdüler. Bir darbeye kalkıştılar. Darbe bu kez savcı cübbesiyle geldi. 18 Mart'ta Ekrem Başkan İstanbul'da iftar sofrasındayken 31 yıl önce kendisine verilen diplomayı iptal ettirdiler. Buradan diplomayı veren ve iptaline direnen İşletme Fakültesi'nin dekan ve hocalarına teşekkür ediyoruz. Ancak onlar iptal etmeyince üniversitenin yönetini toplayıp diplomayı iptal ettiklerini unutmadık. Onu yapanlardan hesabını er geç soracağız."

'DİPLOMASIZ ERDOĞAN' SLOGANLARI ATILDI

Mitingde "Diplomasız Erdoğan" sloganı attıran özel şöyle devam etti:

"Sayın Erdoğan; etme bulma dünyası. Sen 31 yıl önce gidilmiş, bol bol fotoğraf çektirilmiş, mezuniyet törenine katılınmış, namusluca alınmış diplomaya dil uzatınca Düzce'de 'Ekrem'in diplomasını sorgulayanın ben de diplomasını sorgularım' diyenler sana sesleniyor.

"DÜNÜN MAĞDURU ERDOĞAN BUGÜNÜN ZALİMİ OLMUŞTUR"

19 Mart sabahı Ekrem Başkan'ın kapısına dayandılar. İstanbul'un iradesine sabahın köründe darbe yaptılar, gözaltı yaptılar. Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken Ekrem Başkan'a atılan bu iftiralardan yargılandı. Ama bir gün evine sabah polis yollamadılar, çoluğunun çocuğunun, eşinin yanından alıp emniyete götürmediler, nezarette tutmadılar, yargılamayı tutuklu yapmadılar. Yargılandı, ceza aldı yine tutuklanmadı. Kesinleşene kadar beklediler. Kesinleşince bile polis göndermediler. Davulla zurnayla cezaevine gönderdiler. Türkiye'nin dört bir yanından ziyaretine geldiler. Ve kendi dedi ki; 'Pınarhisar'ı milletimizle kucaklaşmak için medreseye çevirdik'. Bir şiir albümü çıkardı, yolladı. Albüm bütün Türkiye'de satıldı, kimse engellemedi. Oysa Ekrem Başkan'ın sosyal medya hesaplarına kadar engel getiriyorlar. Ziyaretlere engel oluyorlar. Dünün mağduru Erdoğan bugünün zalimi olmuştur.

Henüz iddia var, iddianame var. İftira var, kanıt yok. cezaevi var, yargılama yok. Olsa karar yok. Kesinleşme yok. Ama suçluymuş gibi resimlerine, posterlerine, afişlerine yasak getiren; onun resminden bile korkan bir anlayış var. Afişleri toplamakla bir sonraki cumhurbaşkanını bu gençlerin gönüllerinden sökemezsiniz.

Ta oradan sesleniyor. Diyor ki; 'Hak, hukuk, adalet.' Ellerinde hiçbir delil yok. Tam 8 aydır başsavcı Ekrem Başkan'dan bir suçlu yaratmaya, olmayan deliller, tanıklar yaratmaya çalışıyor. Biz de buna karşı mücadele ediyoruz. Daha dün yaşanan bir olayı hepinize anlatacağım ve Tayyip Erdoğan ve sayın Adalet Bakanı'ndan yanıt bekleyeceğim.

CEZAEVİNDEKİ TUTUKLUYU ADLİYEYE GETİRİP 'DÜZGÜN İFADE VER' DEMİŞLER

Dün Kandıra Cezaevi'ne bir milletvekilimiz, bir tutuklu arkadaşımızı ziyarete gider. Sorar, 'Cezaevinde yok.' Nasıl yok? Sorunca 'Mahkemeye gitti.' Mahkemesi yok, avukatı aranır. Avukatın haberi yok. Avukat fırlar Çağlayan Adliyesi'ne gider. Savcıya gidince 'Biz çağırdık, ifade vermek istemeyince geri yolladık' der. 'Benim niye haberim yok?' Cevap yok. Arkadaşımızı Kandıra Cezaevi'nden Çağlayan Adliyesi'ne getirip bir odada başsavcı, iki savcı, avukat yok. Katip yok. 'Benim avukatım nerede?' 'Yanında rahat konuşamıyorsun, iyi ifade vermiyorsun, bak bazıları konuştu. Başkasına iftira attı çocuğuna kavuştu. Senin eşin, dostun, akraban var. Gel onları da düşün. Düzgün bir ifade ver, evine dön.' Diyor ki; 'Olmayan şeyi nasıl söyleyeyim? Ekrem Başkan'a, arkadaşlarıma nasıl iftira atayım?' deyince 'Dön o zaman cezaevine' diyorlar. 12, 13 yaşında çocuğuyla kadınları tehdit edenler bir daha 20 sene kimsenin yüzünü göremezsin diyenler, yargılama yapmıyorlar. Savcılık yapmıyorlar. Kul hakkı yiyorlar. Kul hakkına giriyorlar. Bu insanlara attıkları iftira ve haksızlık tarih önünde yapılmış en büyük kötülüklerden biridir. Bu yapılanları yanınıza kar bırakmayacağım. 

"BANA DİYOR Kİ MÜCADELE EDERSEN SENİ YERİNDEN EDERİM"

Bana diyor ki; CHP'nin genel başkanına... 'Meydanlardan çekil, sokaktan çekil, partine git otur. Sokağa çıkarsan, meydana çıkarsan, mücadele edersen seni de yerinden ederim' diyor. Buradan tehdidi yapanlara, sokaktayız diye evlat katillerini üstümüze salanlara bugün bile bu meydanda saldırı olacak diye sırf katılımı düşürmek için sahte ihbarlar yapanlara, huzuru bozanlara diyorum ki; 'Ben iki emekli öğretmenin oğluyum. Yatılı okulda büyümüş, boğazından geçen her lokma ya devletin anama babama verdiği maaşla ya da karavanadan çıkanla olmuş. Bu çocuk normalde bu kadar koca koca adamların tehditlerinden belki korkardı. Eğer oturduğu koltuk Gazi Mustafa Kemal'in koltuğu olmasaydı... 

"SENDEN Mİ KORKACAĞIZ?"

Bugün CHP mağdurların, mazlumların, ezilenlerin tek umududur. O yüzden bu partiye, bu partinin cumhurbaşkanı adayına, 15.5 milyon oyla gösterdiğimiz adayımız Ekrem İmamoğlu'na, partinin kurumsal kimliğine, genel başkanına saldırılar, kumpaslar kurmaktadırlar. Ancak karşılarında bir santim geri adım atacak, bir santim eğilecek, bir kelime eksik konuşacak kimse yoktur. Bilirim ki biz bir santim eğilirsek millete bunlar diz çöktürecek. Buna izin vermeyeceğiz.

Kayseri'de taşınma kavgasında nakliyeci bıçaklandı
Kayseri'de taşınma kavgasında nakliyeci bıçaklandı
İçeriği Görüntüle

Ne Ekrem Başkan'ı bırakırız. Ne Cumhuriyet Halk Partisi'ni. Biz Kuvay-ı Milliye'yiz. Savaş meydanlarından geliyoruz. Senden mi korkacağız?

"BÜTÜN TÜRKİYE'NİN GÖZÜNÜN İÇİNE BAKARAK SESLENİYORUM..."

Patron millettir. Millet ne söylerse o olur. Milletin kafasını karıştırmak için attığınız iftiralara karşı benim bir teklifim var. Bütün Türkiye'nin gözünün içine bakarak sesleniyorum... Biz adayımıza, belediye başkanlarımıza, arkadaşlarımıza güveniyoruz, kefiliz. Eğer siz de savcınıza güveniyorsanız hodri meydan! Mahkemeyi TRT'den canlı yayınlayın. Millet iftirayı da duysun cevabını da duysun.

OPERASYONA İLK TEPKİ

Bundan sonra elbette zor günler olacak ama bir taraftan bugün sabah kalktık, televizyonları açtık. 6'ya 10 kala il başkanının telefonuyla uyandım ve yeni operasyon dalgasından haberdar olduk. Operasyonu cumartesi yapıyorlar. Niye? Borsa düşmesin, dolar fırlamasın diye. Borsa, dolar, yatırımcı ne ister? Güven, huzur, hukuk devleti ister. Yaptığın işe güveniyorsan neden çarşamba öğlen değil de cumartesi sabah yapıyorsan. Yaptığın iş kanuni olsa, savunulacak tarafı olsa hafta sonu sabahın köründe çıkıp da bu operasyonları yapmazsın.

Bugün Büyükçekmece Belediye Başkanımız Hasan Akgün, Gaziosmanpaşa Belediye Başkanımız Hakan Bahçetepe, Avcılar Belediye Başkanımız Utku Caner Çaykara, Seyhan Belediye Başkanımız Oya Tekin, Ceyhan Belediye Başkanımız Kadir Aydar, önceki dönem milletvekilimiz Aykut Erdoğdu, PM üyemiz Baki Aydöner ve çok sayıda arkadaşımıza 3 aydır tuttukları, iftiraya zorladıkları, 'Şu isimleri ver ki seni bırakalım' dedikleri birisi onların dediği iftiraları atmış, kendisi serbest kalmış. Bakın, Düzce'den Türkiye'ye ilan ederiz ki; bu iftiraları atan kişi Aziz İhsan Aktaş. Bizim bu belediyelerimizde, örneğin Adana'dakilerde seçimden önce almış, seçimden sonra bizim başkanlar bıraktırmış. Ama bu kişi bu belediyelerde bu ihaleleri aldı diye belediye başkanlarımızı içeri alıyorlar. Bakın, Yargıtay'ın THY'nin, TBMM'nin ihalesini bu almış. Devlet Hava Meydanları'nın, Elektirik Üretimi Anonim Şirketi'nin ihaleleri bu almış. Trabzon Büyükşehir AK Parti'de, Şanlıurfa geçen dönem AK Parti'de, YRP'de, yeniden AKP'de. Bahçelievler Belediyesi, 20 farklı ildeki kamu hastaneleri, Haliliye, Isparta Belediyesi, Pamukkale Üniversitesi, Uludağ Üniversitesi... Hepsinin ihaleleri bu kişide ama bizim belediye başkanlarımıza 'Neden bu kişi ihale almış?' diyorlar. 

Türkiye'de bu ihalelere girebilen belli başlı firmalar var. En sonunda en büyük yerleri yönetenler, ihalesini alanlar CHP'den aldıysa bizim başkan suçlu oluyor, bu adam serbest kalıyor. Aylardır 'At iftirayı çık dışarıya.' Çünkü bir tek amaç var. Amaç hukuk değil. Gözünüzün içine baka baka söylüyorum; ilk dakika kaç Düzceli varsa dünya kadar da yenisi geldi herkes burada. Gözünüzün içine baka baka söylüyorum; bu başsavcı, bu savcılar diyorlar ki 'İhale dosyalarını yolla.' Bizim belediyeler bütün ihale dosyalarını yolluyor. Örneğin İBB. Bakıyor, çok bu diyor. Neden? Zaman aşımına uğramamış bütün dosyalar burada. 'Hayır' diyor, 'Bana 2019 sonrası lazım.' Düzce'nin vicdanına sesleniyorum; adalet arayan bir savcı 2019 sonrası yani Ekrem Başkan dönemine bakıp da AK Parti dönemine bakmayacağım diyorsa, 2019 öncesini 'Alın götürün' diyorsa. 'Benim işim Ekrem'in dönemi' diyorsa. Bu adam adaletin peşinde değildir, hırsızlığı peşinde değildir. Bir hırsızlık peşindedir. O da Türkiye'nin geleceğini çalmaya çalışmaktır. 

İSTANBUL'A GELİYOR: GEREKİRSE UYUMAYACAĞIZ

Bu yapılan iş bir darbedir. Darbeler yönetene yapılır, muhalefetin gözünün içine bakılır. Geçmişte bunlar darbe yaptılar, biz karşı durduk. Dedik ki, ‘Milletin getirdiğini millet götürür. Asker götüremez. Darbeci götüremez.’ Şimdi bunlar darbe yapıyorlar. Bugünkü iktidar, geleceğin iktidarına; bugünkü Cumhurbaşkanı, geleceğin Cumhurbaşkanı’na; bugünkü saray rejimi, Ekrem İmamoğlu’na darbe yapmaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugüne kadar milletten aldığı oylarla Cumhurbaşkanı’dır. Ama 19 Mart sonrası yaptığı darbeyle artık Cumhurbaşkanı değil; cuntanın başı, cunta başkanıdır. Peki ne yapacağız? Susacak mıyız, sinecek miyiz? Teslim olacak mıyız? Arkadaşlarımızı orada bırakacak mıyız? İşte ben buradan çıkıp Antalya’ya gidecekken, buradan İstanbul’a hareket ediyorum. Bugün akşam İstanbul’da bu yapılanlara karşı bütün belediyelerimizde ve ailelerle dayanışma içinde mümkün olan en büyük mücadele için İstanbul’daki arkadaşlarımızı motive edeceğim. Onlarla birlikte mücadele edeceğim. Durmayacağız. Gerekirse uyumayacağız. Bu kötülüğe teslim olmayacağız. Gençliğe Hitabe’de söylediği gibi ‘Bir gün istiklal ve Cumhuriyet’i müdafaa mecburiyetine düşersen vaziyete atılmak için içinde bulunduğun vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin.’ Biz hep beraber bu ülkeyi bir kez daha kurtarmak için yollara düşüyoruz. Var mısınız? Ben İstanbul’a doğru, siz adalete ve iktidara doğru yürüyelim arkadaşlar.”

İMAMOĞLU'NUN MESAJI OKUNDU

Mitingde, Özel'in konuşmasından önce Ekrem İmamoğlu'nun Silivri Cezaevi'nden gönderdiği mektup okundu. 

Mektubuna, “Düzce’nin güzel insanları, bu ülkeyi, canı gibi seven sevgili kardeşlerim; bugün sizlerle olamasam da aramızda duvarlar, parmaklıklar olsa da hepinizi en içten duygularımla kucaklıyorum,” sözleriyle başlayan İmamoğlu, şunları söyledi: 

“Sanıyorlar ki duvarlar, parmaklıklar bizi ayırabilecek. Sanıyorlar ki; beni tutsak ederek, zindana kapatarak sizlerle arama engel koyabilecekler. Sanıyorlar ki Ekrem İmamoğlu, bu vatana duyduğu o sonsuz sevgiyi bir zindanda kalınca unutacak, millet de o zindana kapatılınca, onun yaptığı hizmetleri unutacak. Sanıyorlar ki; hukuku kendi çıkarlarına alet ettiklerinde, bu milletin ferasetini, adalet duygusunu ortadan kaldırabilecekler. Düşünüyorlar ki, tek adam düzeni sonsuza kadar devam edecek; istedikleri zaman savcı, istedikleri zaman yargıç, istedikleri zaman ekonomist olacaklar. Ülkeyi içinden çıkılmaz uçurumlara sürükleyebilecekler. Düşünüyorlar ki, bu israf düzeni hiç bitmeyecek.

“HİÇ UMUTLANMASINLAR”

Hiç umutlanmasınlar. Bizi istedikleri kadar ‘suç örgütü’ diye yaftalasınlar. Vatandaşın bu iftiralara artık karnı tok. Vatandaş, kimin ne olduğunu gayet iyi biliyor. Bir avuç azınlığı değil, bu topraklarda yaşayan, vatan sathına yayılmış herkesi koruyup gözetenin kim olduğunu biliyor. İmamoğlu, bu israfçıları dört kere yendi, daha da yenmeye devam edecek. Bu israfçılar, her seçim döneminde ellerindeki tüm imkanları, bakanları, milletvekillerini seferber ettiler, yine de bileğimi bükemediler. Şimdi, koltuk altlarından gidiyor diye, hukuk kisvesi altında olmadık, akla hayale gelmedik hilelere başvuruyorlar. Hodri meydan. Madem tüm yargı mekanizması elinizin altında, bir an önce iddianameyi hazırlatın. Dökün ortaya her şeyi. Ne doğru ne yanlış, kim gerçeği söylüyor, kim yalanı; görsün cümle alem. Ancak, bu israfçılar da biliyor ki, ortada ne suç var ne de suç örgütü. Alnımız ak, başımız dik. Dolduramadıkları iddianameyle süreç uzadıkça uzuyor, mesnetsiz olduğu için bütün o iddialar ellerinde patlıyor.

“KORKUNUN ECELE FAYDASI YOK”

Sevgili Düzceliler; korkunun ecele faydası yok. Bakın korkuları o kadar büyük ki, neler neler yapmadılar. Önce 30 yıllık diplomamı iptal ettirdiler. Yetmedi; daha iddianame bile yokken, bizi suçlu ilan edip, zindana attırdılar. Baktılar olmuyor, sosyal medyada beni engellettiler. Sesimden, görüntümden dahi korkup, benim videolarımı, afişlerimi yasaklamaya kalktılar. O kadar panik halindeler ki, bana hapishanede görüş yasağı bile uyguluyorlar. Ama hesapları tutmadı, tutmuyor, tutmaz. Sindirmeye çalıştıkları, sesini kısmaya kalktıkları vatandaş, daha gür sesle, kükreyerek koşuyor meydanlara. Bu milleti hafife alanlar, iradesini hor görenler, çok yakında nasıl bir hata yaptıklarını acı bir şekilde anlayacaklar. Önümüz bayram. Bu vesileyle hepimizin, tüm İslam aleminin Kurban Bayramı’nı kutluyorum.  İnanıyorum ki yakında tüm bayramlarımızı hep beraber, ayrısız, gayrısız kutlayacağız. Bize yapılan bütün zulümlere, uğradığımız bütün haksızlıklara rağmen, yılmayacağız ve mutlaka başaracağız. Her şey çok güzel olacak. Ekrem İmamoğlu. Silivri Zindanı.”

MANSUR YAVAŞ: HİÇBİRİMİZİN DOKUNULMAZLIĞI YOK

Mitingde kürsüye ilk çıkan ise ABB Başkanı Mansur Yavaş oldu. Yavaş, "Ben hukukçuyum. Masumiyet karinesi diye bir şey vardır. Tutukluluk istisnadır. Daha savcılıktayken 'suç örgütü lideri' ilan ediliyor insanlar. Bu yapılanların siyasi olduğu konusunda kimsenin şüphesi yoktur. Biz hukuka davet ediyoruz. Ekrem Başkanı'mız olmak üzere tüm belediye başkanlarımızı TRT'de yargılayın. Yargılanmaktan korkmuyoruz. Bizim hiçbirimizin dokunulmazlığı yok" diye konuştu.

"Şimdi herkesi içeri atıyorlar, 'Başkasına suç atarsan serbest kalacaksın" diyorlar diyen Yavaş, "Nedir bunların verdiği ifadelerin geçerliliği?" diye sordu.

Kaynak: HABER MERKEZİ