Haber

İmamoğlu: İktidar Demirtaş ve içerideki diğer siyasileri koz olarak kullanmak istiyor

Tutuklu CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu, Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın AİHM kararına rağmen tutukluluklarının devam etmesine ilişkin, "İktidar hem onları hem de içerideki diğer siyasileri koz olarak kullanmak istiyor. İktidar istiyor ki, yarın yürütülecek müzakerelerde elinde daha fazla koz olsun" dedi.

Silivri'deki Marmara Cezaevi'nde tutuklu bulunan İBB Başkanı ve CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu, T24'ten gazeteci Murat Sabuncu ile avukatları üzerinden bir söyleşi gerçekleştirdi.

1 Ekim'de TBMM'nin yeni yasama yılı açılış resepsiyonunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın muhalefet liderleriyle verdiği fotoğraf üzerinden yaşanan tartışmalara ilişkin soruya İmamoğlu, şu yanıtı verdi:

"Türkiye öyle bir siyasi şiddete ve kamplaşmaya sahne oluyor ki TBMM çatısı altında ülkenin Cumhurbaşkanı ve muhalif parti liderlerinin bir poz vermesi bile artık çok garip karşılanıyor. Bu fotoğrafın olması değil, bugüne kadar bu buluşmaların olmaması büyük talihsizliktir. Biz veya diğer muhalefet partileri değil bunun sorumlusu. Yıllardır ülkeyi geren, muhaliflere hakaret ve tehditlerle saldıran kişi bizi bu hale getirdi. Bu fotoğrafın 15-20 gündür tartışılıyor olması, bizlere demokrasimizin kalitesine dair çok şey gösteriyor. Türkiye’yi demokrasi değil, demokrasi karşıtları yönetiyor.

“HER TÜRLÜ RİYA VE SAMİMİYETİSİZLİK…”

Bu fotoğraf, kendini yalnız ve güçsüz hisseden bir iktidarın bugüne kadar hiç değer vermediği, yok saydığı, düşmanlaştırdığı, en kötü hakaretleri sarf ettiği muhalif siyasi partiler üzerinden meşruiyet arayışına mecbur kalma halidir. Muhalif liderlerle resim vermek için gösterilen bu büyük gayret, fotoğraf karelerini tek tek kayda geçirme gayretindeki saray fotoğrafçılarının istedikleri fotoğrafları yakalama çabası bize ortada bir mizansen olduğunu gösteriyor. İktidarın yıllar boyunca, daha düne kadar vatan haini, terörist gibi galiz ifadelerde bulunduğu; en üst perdeden öfke ve nefret diliyle hitap ettiği liderlere siyasette hiç rastlanmamış bir dille saldırdığını hatırlamak gerekir. Bu 'iki yüzlü, çıkarcı ve her yol mübahtır' anlayışı ile yürütülen siyasetin, ihtiyaç duyulan noktada her türlü riya ve samimiyetsizliği uyguladığını tespit etmemiz gerekiyor.

Sosyal medya üzerindeki tartışmalara gelince... Bir fotoğraf verilmesinin dahi toplumda oluşturduğu negatif bakışın, normal olması gereken medeni bir ortama dahi tepkili hale gelmenin tek sorumlusu, siyasette el sıkmayı, nezaketi, centilmenliği bir tarafa bırakmış olan Cumhurbaşkanı ve iktidar anlayışıdır. Ben toplumun bu fotoğrafa verdiği tepkiyi, kendinden olmayana düşmanlığın, ülkenin yaşadığı kutuplaşmanın, devletin kurumları ve yargı üzerinden yapılan her türlü siyaset ve hukuk dışı saldırıların sorumlusu olan iktidara karşı yapılmış bir uyarı ve protesto olarak görüyorum.

Tabii ben tutuklu bulunduğum için sosyal medyaya erişemiyorum, olanları ancak kısıtlı bir şekilde takip edebiliyorum. Biz siyasi anlayışımız gereği kurumsal olarak da siyaseten de sosyal medyada kimseyi kimseye karşı kışkırtmıyoruz. Yaşananı ise gerginlik olarak adlandırmıyorum. Münferit yorumlar üzerinden mahkeme kurup bizi yargılamaya girişenlereyse dostane bir uyarıda bulunayım: Siyaset hassasiyetle yapılan bir iştir. Bir de böylesine kritik bir süreç içerisindeyken, milletin geleceği adına herkesin ihtimamla davranması gerekiyor.

"DEM PARTİ, 19 MART’TAN BU YANA BİZLERE YAPILAN HUKUKSUZLUĞU DİLE GETİRİYOR"

DEM Parti, 19 Mart’ta başlayan demokrasiyi rafa kaldırma sürecinin başından beri bizlere yapılan hukuksuzluğu dile getiriyor. İktidarla yoğun bir müzakere süreci içinde oldukları bir dönemde bu tavırları oldukça değerlidir. Biz de yıllardır başta Sayın Demirtaş ve Sayın Yüksekdağ’ın tutukluluğu olmak üzere, onlara yapılan hukuksuzluklara karşı duruyoruz ve bu sebeple her seçim döneminde iktidar tarafından 'terör destekçiliğiyle' suçlanıyoruz. Biz yeni değil, yıllardır Sayın Demirtaş ve Sayın Yüksekdağ’ın özgür kalması gerektiğini ifade ediyoruz. Yanlış anlaşılmasın, biz hukuksuzluk kime yapıldı, diye bakmayız. Bizim savunduğumuz, Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığı, millet iradesi ve hukukun üstünlüğüdür. Savunmaya da devam edeceğiz. Haksızlıklara karşı durmak yalnız CHP’nin değil, ülkemizdeki bütün demokratların görevidir."

İmamoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bizim bahsettiğimiz dayanışma hattı, Türkiye’nin geleceğini düşünen bütün demokratların ortak bir mücadele yürüterek ülkemizi koruması meselesidir. Genel Başkanımız mitinglerde demokratlara çağrılar yapıyor. Neden? Çünkü millet egemenliğinin kurtuluşu tüm demokratların kendi iradesine sahip çıkmasından geçiyor.

Bazı vatandaşların bu fotoğrafta bulunan muhalif parti liderlerine kızdığını da duyuyorum. Kızacak bir şey yok. Bu fotoğraf, iktidarın çaresizliğinin karesidir. Sayın Davutoğlu’nu genel başkanlık yaptığı partiden ihraç eden, Sayın Babacan’a parti kurdu diye 'ümmeti bölüyor' gibi ne dinimize ne de siyasi ahlaka sığan ifadeler sarf eden, DEM Partilileri yıllardır terörle suçlayan kişi bugün meşruiyet arama yolunda böyle bir fotoğrafa ihtiyaç duyuyorsa bu ancak iktidardakilerin çaresizliklerinin ifadesidir.

Ne dedik? 'Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz.' Ve bu söze tamamen sahip çıkarak mücadele veriyoruz. Bu fotoğrafı yargılamak bir kenara dursun, Genel Başkanımızın 'Muhalefete muhalefet etme dönemi bitmiştir' sözüne sahip çıkan bir yerde duruyorum. Fakat görüyorum ki geçmişte ittifak içerisinde olduğumuz bazı dostlar, sosyal medyadaki münferit yorumları haddinden fazla ciddiye alarak bize yönelik hiç hak etmediğimiz ifadelerde bulunuyorlar.

Kendilerine samimiyetle sesleniyorum: CHP’nin Genel Başkanı, MYK’sı, Parti Meclisi, Cumhurbaşkanı adayı bellidir. Sosyal medyada gördüğünüz yorumlar üzerinden bizi hedef almak siyaseten çok kolay olabilir. İstediğiniz sözü söyleyebilir, istediğiniz siyaseti tercih edebilirsiniz. Biz, Türkiye’nin gördüğü en büyük siyasi kuşatmaya karşı mücadele ediyoruz. Bu mücadeleyi tercih ediyoruz. Bu mücadeleyle yaşıyoruz. Millet herkesi tercihlerine göre değerlendirecektir."

“DEMİRTAŞ VE YÜKSEKDAĞ’I PAZARLIK İÇİN İÇERİDE TUTUYORLAR”

HDP eski Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın AİHM karırına rağmen tahliye edilmemelerine yönelik soruya İmamoğlu, şöyle yanıt verdi:

"Sayın Demirtaş ve Sayın Yüksekdağ dün de içeride olmamalıydı, bugün de. Her ikisi de siyasi faaliyetlerinden, yaptıkları konuşmalardan dolayı cezaevine konuldu. 2013’te başlayan çözüm süreci bitmeseydi cezaevine de konulmayacaklardı, hepimiz biliyoruz. 2013-2015 arasında suç sayılmayan fiiller 2015’ten sonra yasa, kanun değişmediği halde iktidar ve yargı tarafından suç sayılmaya başladığı için içeri atıldı Sayın Demirtaş ve Yüksekdağ. Devir değişince, daha önce suç sayılmayan fiiller suç sayılır oldu. Hadi olan oldu, deyip bugüne bakalım, diyelim. Biz bugün neyi konuşuyoruz? Meclis’te kurulan komisyon neyi konuşuyor? Örgütle görüşmeyi başlatanlar neyi konuşuyor? Silahlı terör örgütü mensuplarının, örgüt kurucularının ceza almamasını...

Madem böyle bir süreç başlayacak, daha ne demeye Sayın Demirtaş’la Sayın Yüksekdağ içeride tutulur ki? Herhalde kimse PKK mensuplarını serbest bırakıp siyasetçileri içeride tutmayı düşünmüyordur. Bu olmayacağına göre niye bırakmıyorlar Sayın Demirtaş’la Sayın Yüksekdağ’ı? Hem de AİHM kararlarına rağmen. Niye bırakmadıklarını söyleyeyim. İktidar hem onları hem de içerideki diğer siyasileri koz olarak kullanmak istiyor. İktidar istiyor ki, yarın yürütülecek müzakerelerde elinde daha fazla koz olsun. Örgütle, DEM Parti’yle yürüteceği pazarlıklarda kullanmak için içeride tutuyorlar Demirtaş’la Yüksekdağ’ı. Çünkü samimi değiller, çünkü tutarlı değiller, daha da kötüsü ciddi değiller...

İnsanların günlerini, gecelerini, yakınlarıyla geçirecekleri saatleri, sağlıklarını kendi siyasi hesapları için çalıyorlar. Bir gün bile cezaevinde olmaması, haklarında soruşturma bile açılmaması gereken binlerce insan var cezaevinde. Hepsi bu iktidarın siyasi hesapları yüzünden. Siyasi hesapları için her şeyi yapabilen, istediğini cezaevine atıp, istediğinin suçunu görmezden gelebilen bir iktidar var bugün ülkemizde."