İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, İSKİ Bağcılar ve Güngören Çevre Projesi temel atma töreninde konuştu. İmamoğlu'nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
"Milletimize hizmet ediyoruz, siyasi şapkalarımızı geride bırakırız ve hizmete dair milletimizin yanına koşar bir oluruz. Ama ne yazık ki bugünkü atmosferde bunu engelleme konusunda, bunu milletin kültüründen uzaklaştırmaya dönük çok enteresan bir ortam yaşıyoruz. Hem dil ile, hem tavır ile ve ısrar ile de bunun karşısında olmaya, dile getirmeye gayret ediyorum. Bu milletin hiçbir unsurla ayrışmaya, kutuplaşmaya tahammülü olamaz. Bu milletin en büyük gücü birlikte olabilmek. 86 milyonun gücü de oradan geliyor. 16 milyon İstanbullunun da huzuru oradan geliyor. Bizim bu atmosferimizi bozmaya, bunu kendi siyasi menfaatine taşımaya ve buradan oy devşirerek, insanları birbirine düşmanlaştırarak, birbirinden uzaklaştırarak buradan seçim kazanma gibi menfaat peşinde koşanların artık dönemi bitti, bitiyor. Bitireceğiz. Bu sona ermeli ki evlatlarımız huzur bulsun."
"Çocuklarımıza, gençlerimize güçlü bir gelecek hazırlamak için birlik ve beraberliğimizin harcını karmaya başladık. Yakında birlikte bu binayı inşa edeceğiz. Bu çok yakındır."
"Cumhurbaşkanlığı koltuğu da milletindir, belediye başkanlığı koltuğu da milletindir. Büyükşehir belediye başkanlığı da milletindir. Millet büyüktür. Bir kişi değil millet büyüktür. Milletin büyüklüğünü kabul ederseniz bu gönülden yaparsınız. Bağcılar ve Güngören belediye başkanları da buraya davet edilmiştir ama gelmeme tercihini kullandılar."
"Halkımıza verdiğimiz sözü yerine getiriyoruz. Çok büyük zorluklarla yerine getiriyoruz. Bu zor koşullarda dahi temel atma törenlerine devam etmek, açılışlar yapmak, projeleri bitirmek kolay iş değil. Bazı engellemelere, özellikle bir kısım dış krediler için bir imzayı bile bizden esirgemelerine rağmen iş yapıyoruz. Türkiye'nin neresinde olursa olsun son 1 buçuk yıl içerisinde 'seçim bitti, bir rahatlayalım' değil, 'İstanbul'un hizmete ihtiyacı var, ihmal edilmiş sorunları var, çözü bulmalıyız' diyerek buralarda yaptığımız temel atmaları, açılışları, tam da halkımıza verdiğimiz sözü yerine getirmek adına yapmaya devam ediyoruz.
"HANGİ ENGEL OLURSA OLSUN DURMAYACAĞIZ"
Görevimizi alnımızın akıyla yapmaya devam etmek kararlılığı İstanbulluların yaşam kalitesini yükseltmek, yaşam alanlarını güvenli hale getirmek, daha sağlıklı bir şehirde yaşamalarını sağlama prensiplerini içeriyor. Hangi engel olursa olsun durmayacağız. Bizi yıldırmak için neler yapıyorlar neler... Gece yarısı ihbarlar, gece yarısı tehditler... Ama yargı ama başka kavramlar üzerinden. Ama biz bu şehre ve bu ülkeye hizmet konusunda kararlıyız. Başımızı ancak öne milletimize olan sözümüzü yerine getirmemek eğdirir. Bizim başımızı baskıcı kavramlarla yıldırmak üzerine yalanla, iftirayla başımızı öne eğdirecek hiçbir güç anasının karnından doğmadı.
ERDOĞAN'A SLOGAN YANITI
('Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz' sloganı üzerine) Bunu da 70'li yıllardaki bir solcu, mücadeleci bir gencin sözlerine atıfta bulunmuş sayın cumhurbaşkanı hatırlatalım bu Alman Brecht'e ait bir sözdür. Yani tabi biraz kitap okumakla okumamak arasındaki bir kavramla ilişki konu bu."
DEPREM TWEETİ YANITI
"Dün tweet atıyor sayın cumhurbaşkanı. Bizi suçlamaya ya da bizi halkın önüne koyarak 'Oradaki yerel yönetimler ne yapıyorlar?' diye cümleler kuruyorlar. Şaşkınca birkaç kez okudum. Bu ülkeyi 99 depreminden sonra deprem hayatına girmiş olan çünkü İstanbul'da yaşanan deprem hepimize depremi hissettirdi. 2002'de bu ülkede iktidar olan bir akıl, bir anlayış. Ege Denizi sallanınca bu tehdit üzerinden 'Biz çalışıyoruz, eksikliklerimizi gidereceğiz, yan yana durmalıyız, birlikte çalışmalıyız' diyebilirsiniz. Biz de alkış atarız, sosyal mecralarda beğeni atarız. Burada bile bizi köşeye sıkıştırma anlayışı. Neresi bu? Devletin en üst makamı. Biz birlikte üretelim diyoruz, Devletin en üst makamı 'bu bizden değil' diyor.
Bunlar ne yapıyor, biraz hatırlatayım mı? 'Deprem vergilerini ne yaptınız' diye sorulduğunda 'Yol yaptık' diye cevaplayan... Afet risklerini azaltmak yerine yandaş iş adamlarına banka hesaplarını güçlendirmeye, borçlarını silmeye öncelik veren... Kur korumalı mevduat ile bütçeyi delik deşik edip 48 milyar doları bir avuç insanın cebine akıtan... Onlarca yasal düzenleme yapıp yerel yönetimlerden gücü alıp yetkileri merkezileştiren, Çevre Şehircilik Bakanlığı eliyle lüks konut edip riskli binalarda yaşayan insanları tabuta mahkum eden... Ülke genelinde bölgesel planlama yapmak yerine nüfus yoğunluğunu artırıp mal paylaşımı peşinde koşan... Devlet Planlama Teşkilatı'nı kaldırarak geleceği görmesini engelleyen, kısa vadeli çıkar hesabını merkeze alan, Anadolu'daki kentlerin gelişimini planlayıp desteklemek yerine İstanbul'u genişletip Anadolu'nun içini boşaltan, üretimi ortadan kaldıran, yeşil alanları İstanbul'da imara açıp evi başına yıkılacak vatandaşın riskli konutları dönüştürmek yerine lüks konutlar yapan ve bunun adını da 'kentsel dönüşüm' diye adlandıran... Belediy6elre 'silkeleyin' diye talimat veren... Usulsüz uygulamalarla yargıyı tacize dönüştürüp Ahmet Özer, Rıza Akpolat gibi dostlarımızı hukuksuz bir biçimde alıkoyan, esasında halkını hizmetten mahrum bırakmaya çalışan, depremi siyaset üstü konu olarak görüp bilimsel konsey kuralım, kamu kaynaklarını da bunun için kullanalım diye defalarca tarif etmiş birisi olarak onlarca çözüm, güçlendirme, büyük dönüşümlere imza attığımızı ve bu süreci yok sayan bir zihniyet ne yazık ki dün akşam tweet atarak ev sahibin bastırıyor, halkımızı üzüyor.
Bu karanlık dönem bitiyor. Yepyeni bir sayfa açılıyor. Bu zorlu günler geçiyor, hep beraber yaşıyoruz. Türkiye'miz hızlı bir başlangıca hazırlık yapıyor. Milletimiz yeni bir başlangıca hazırlanıyor."
"ERKEN SEÇİM MİLLETİN TALEBİDİR"
Açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan İmamoğlu şunları söyledi:
"Bizim gündemimiz milletin gündemi. Açıkçası milletin ekonomiyle olan büyük sınavı... Hem emeklilerin durumu, hem asgari ücretlinin durumu. Bu ülkenin birçok sorunu var. Yani sadece ekonomiden bahsedersek bile yarım saat liste yaparız. Yerel yönetimlerin sorununu konuşsak sayfalar dolar. Aynı şekilde eğitimden mi başlasak? İşte büyük bir haksızlık ve hukuksuzluğun mağduru haline geldiğimiz yargıdan mı? Adalet sisteminden mi bahsetsek?
Ya da yargının siyasallaştırılmasıyla ilgili siyasetin ortaya koyduğu, bugünkü iktidarın ortaya koyduğu düzeni mi bahsetsek? Yargısı süreci devam eden dosyalarda gizlilik kararı varken 'Turpun büyüğü heybede' diyerek bir dosyanın içeriğini bildiğini, hatta sonucunu bildiğini ima eden Cumhurbaşkanının sözlerinden mi bahsetsek? Düşürülemeyen enflasyondan mı bahsetsek? Bizim bütün bu konular milletin gündemi. Hiçbiri suni değil, hepsi gerçek. Ama şöyle bir şey ifade edebilirim, onların gerçekleri kendi yaşam alanlarında.
Milletin gündemini suni olarak görebilirler. Çünkü milletin gerçek gündemiyle bağ kuracak hiçbir ilişkileri kalmadı. Bütün bu feryatları, insanın şikayetlerini duymaya asla bir fırsatları yok. Çünkü pazara inemiyorlar, sokağa çıkamıyorlar. Ben bugün gene pazar gezeceğim. İki gün önce gezdim, dört gün önce gezdim. İnsanlarımızı orada dinliyorum. Bir tek görüntüleri var mı? Çıkın bakın. Burada medya mensuplarısınız.
Arşivlerinizi dökün, ajansları bir tarayın bakalım. Bugünün iktidarının, bu milletin en büyük sınav verdiği pazarlarda bir görüntüsü, bir videosu, bir fotoğrafı var mı? Adına belediye başkanı diyebilirsiniz, milletvekili diyebilirsiniz, başka makamları da sıralayabilirsiniz. O bakımdan bizim konumuz milletimizin ihtiyaçlarıdır.
Bugün ben demiyorum, 'Yeter artık' bağrışlarını, çağırışlarını milletimizle buluştuğumuz her yerde milletimiz söylüyor. Açıkçası erken seçimi talep eden de milletimiz. Bu iktidarın çözüm olamayacağını da anlatıyorlar. Biz de bunu dile getiriyoruz, şikayetlerimizi dile getiriyoruz. Bu manada erken seçim milletin talebidir. Millet de büyüktür. Bu manada biz bu sözün takipçisi olacağız. Talebimizi yenilemeye, yinelemeye devam edeceğiz.
Bir yandan Cumhurbaşkanı adaylığını açıklarken, bir hafta sonra partimizdeki yüksek kararlılık ve bu yolda ortaya koyulan güçlü adımlardan sonra seçim 2028'dedir mesajını vermek açıkçası iktidarın, hükümetin ürkekliğini ve sürece dair tedirginliğini göstermektedir."
MANSUR YAVAŞ AÇIKLAMASI
İmamoğlu, ABB Başkanı Mansur Yavaş'ın açıklamalarına ilişkin ise şunları söyledi:
"Açıkçası şu anda partimizin ortaya koymuş olduğu eğilim tarihidir. Bu bir demokratik devrimdir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti sürecinde ilk kez halk kendi partisinin adayını sandığa giderek seçme eğilimini ortaya koyma gayreti içerisindedir.
Bu konuda kararlar alınma çalışmaları içerisindedir. Bu demokratik devrimi yürekten destekliyorum, gönülden destekliyorum. Değerli Başkanımız Mansur Yavaş başkanımızın bakışı ya da görüşü farklı olabilir ama yine de biz konuşuruz. Bunlar parti içi meselelerdir.
En doğruyu buluruz, en doğru yolu buluruz. Bütün ellerimizin birlikte havaya kalktığı bir süreci birlikte tarifleriz. Tariflemek zorundayız. Ben o, bu, şu meselesinin çok ötesine bu işi koyup dediğim gibi artık milletimizin önümüzdeki 20-25 yılı umutla görmesi gerektiği bir başlangıcın arifesindeyiz.
Aksi takdirde milletimizin umutsuzluğu sadece ekonomik kayıplara değil bu ülkenin insan kaynağının kaybedilmesine ve geleceğin kaybedilmesine, fırsatların kaçırılmasına, dünyada, dünya değişirken treni kaçıran bir ülke olmanın hepimizi çok büyük bir umutsuzluğa düşüreceğini bilen birisi olarak hepimizin ellerinin birlikte ayağa kalktığı bir ortamı hayal ediyorum. Konumlanmanın ötesinde bir durum bu. O manada buluşuruz, birleşiriz, fikirlerimizi birleştiririz, çok güçlü bir şekilde iktidara yürürüz endişeniz olmasın."
"ÜLKENİN KAYBEDECEK VAKTİ KALMADI"
İmamoğlu, programdan sonra yaptığı sosyal medya paylaşımında da şu ifadeleri kullandı:
Çeyrek asırdır ülkeyi yöneten, deprem vergileriyle yol yaptığını söyleyen, ekonomiyi berbat hale getirip vatandaşları evlerini yenileyemez hale getiren, KİPTAŞ gibi İstanbul'daki kentsel dönüşümün motoru olan güce kredi verilmesini bile engelleyen, tüm yetkileri elinde tutan ama hiçbir şeyden sorumlu olmayan, yangın, sel, deprem.. tüm afetlerde ortalıklarda görünmeyen aklın, yerel yönetimleri 'silkelemeye' çalışan aklın bu ülkeye katacak, bu ülkeyi zor zamanlarda ayakta tutacak, afetlere hazırlıklı kılacak durumu kalmamıştır. Bu ülkenin başta deprem ve afetlere hazırlık olmak üzere her sorununa birlikte, hızlı, akılcı çözümler üreten yeni bir akla ihtiyacı var. Ülkenin kaybedecek vakti kalmadı. Sorunlar giderek büyüdü, milletin sabrı kalmadı. Seçim hemen şimdi.