İsrail ordusu, Gazze şehrindeki El Şifa Hastanesi çevresinde gazetecilere ait bir çadırı hedef aldı. Saldırıda beş gazeteci öldürüldü. Öldürülen gazeteciler arasında Al Jazeera muhabiri Enes El Şerif de yer aldı.
BBC Türkçe'nin aktardığına göre, Katar merkezli Al Jazeera kanalı, Enes El Şerif'in dört meslektaşıyla birlikte, "doğrudan hedef alınarak düzenlendiği anlaşılan bir İsrail saldırısında öldürüldüğünü" açıkladı. Gazze'nin kuzeyinden haberler yapan 28 yaşındaki Al Jazeera muhabiri Enes El Şerif'in, El Şifa Hastanesi bahçesinde farklı medya kuruluşlarına bağlı ekiplerle birlikte çadırlarda bulunduğu bildirildi.
İSRAİL BİR GAZETECİYİ DOĞRUDAN HEDEF ALDI
İsrail ordusu, El Cezire gazetecisi Enes El Şerif'in doğrudan hedef alındığını kabul ederek, Şerif'in "Hamas'ın terör hücresinin başı olduğunu" ileri sürdü. Şerif'i "gazeteci kılığında terörist" olarak tanımlayan İsrail ordusunun açıklamasında, "Enes El Şerif Hamas'ın terör hücresinin lideri ve İsrailli sivillerle İsrail ordusuna yönelik roketli saldırılarda sorumluluğu var" ifadeleri yer aldı.
Açıklamada, Şerif'in askeri bağlantılarına ilişkin istihbarata sahip olduklarını iddia eden İsrail ordusu, sivil kayıpların en aza indirilmesi için hassas bir operasyon yürüttüklerini öne sürdü.
Birkaç ay önce de İsrail ordusu Şerif'i hedef alan benzer iddiaları gündeme getirmişti. Şerif bu açıklamaların "karalama ve tahrik kampanyası" olduğunu söyleyerek iddiaları reddetmişti.
VASİYETİ ORTAYA ÇIKTI
Al Jazeera muhabiri Enes eş-Şerif’in, öldürülmeden önce kaleme aldığı vasiyeti yakınları tarafından yayımlandı.
Eş-Şerif'in X hesabından paylaşılan vasiyette, "Bu benim vasiyetim ve son mesajımdır. Eğer bu sözlerim size ulaştıysa bilin ki İsrail beni öldürmeyi ve sesimi susturmayı başardı. Selamünaleyküm ve rahmetullahi ve berekatühü." ifadeleri kullanıldı.
Vasiyetinde halkının sesi olmak için elinden gelen tüm gücü kullandığını belirten eş-Şerif, "Gözlerimi açtığım andan itibaren Cibaliya Mülteci Kampı’nın sokaklarında ve mahallelerinde büyüdüm. Umudum, Allah’ın ömrümü uzatması ve ailemle, sevdiklerimle birlikte asli yurdumuz olan işgal altındaki Askalan’a (Mecdel) dönebilmekti. Ancak Allah’ın takdiri ve hükmü daha önce tecelli etti." ifadelerine yer verdi.
Eş-Şerif'in vasiyetinde, şunlar kaydedildi:
"Acıyı her detayıyla yaşadım, acıyı ve kaybı defalarca tattım, buna rağmen gerçeği çarpıtmadan ve saptırmadan olduğu gibi aktarmaktan hiçbir zaman vazgeçmedim.
Allah, sessiz kalanların, katledilmemize razı olanların, nefeslerimizi kesenlerin, çocuklarımızın ve kadınlarımızın parçalanmış bedenlerinin kalplerinde en ufak bir sarsıntı yaratmayanların ve halkımıza bir buçuk yılı aşkın süredir devam eden katliamı durdurmayanların şahididir.
Filistin’i size emanet ediyorum. Müslümanların tacındaki mücevher, dünyadaki her özgür insanın kalbinin atışı olan Filistin’i… Halkına, zulme uğrayan küçük çocuklarına sahip çıkın. Onların bedenleri, İsrail’in binlerce ton bombası ve füzesiyle paramparça edildi, duvarlara saçıldı. Sizi zincirler susturmasın, sınırlar durdurmasın. Ülkenin ve halkın özgürlüğü için köprü olun, ta ki özgürlük ve onur güneşi ülkemizin üzerine doğana dek."
Eş-Şerif, kızına, oğluna, annesine ve hayat arkadaşına sahip çıkılmasını istediği vasiyetinde, şunları aktardı:
"Aileme iyi bakın. Gözümün nuru, sevgili kızım Şam’a sahip çıkın. Onu büyürken göremedim. Oğlum Salah’a destek olun, onunla birlikte yürüyemeden aramızdan ayrıldım. Sevgili anneme iyi bakın. Duasıyla vardığım yere vardım, onun duaları kalkanım, yolu aydınlatan ışığım oldu. Allah kalbine sabır versin ve ona en güzel mükafatı versin. Hayat arkadaşım, Ummu Salah'a (Beyan) da sahip çıkın. Savaş bizi uzun aylar ayırdı ama o hep sözünde durdu, dimdik durdu, kökleri sağlam bir zeytin ağacı gibi eğilmedi. Sabırla emaneti taşıdı. Beni affedin, hakkınızı helal edin, dua edin. Gazze’yi unutmayın, beni de bağışlanma ve kabul için dualarınızda unutmayın."




