Türkiye'de çok sayıda gazeteci, siyasetçi ve aydına yönelik kumpas ve itibar suikastlarına önderlik eden, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) firari elebaşı Fethullah Gülen bugün ABD'de öldü. 

Trump'tan Putin görüşmesinde dikkat çeken çağrı Trump'tan Putin görüşmesinde dikkat çeken çağrı

Gülen'in terör örgütü tarafından tertip edilen kumpas davalarından biri de 'Ergenekon' isimli davaydı. 27 Nisan 2012'de başlayan ve TELE1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ'ın da sanık olarak yargılandığı bu kumpas davasında, toplam 274 sanık suçsuz yere yargılandı. 

Yanardağ, dönemin FETÖ'cü hakimlerine karşı tarihi bir savunma yaparak, kendisi ve diğer sanıklara yapılan siyasi operasyonu gözler önüne sermişti. 

İşte Yanardağ'ın savunmasından öne çıkanlar: 

-Ben tekrar esas hakkında mütaalayı okuyunca, bu savunmanın ve ortaya koyduğum delillerin hiçbirinin dikkate alınmadığını, savunmam sırasında çürütülmüş olan iddiaların tekrarlandığını, dolayısıyla bu iddianameyi hazırlayanların aslında bir önyargıyla hareket ettiğini gördüm. Çünkü bu iddianame herhangi bir hukuk metni olmaktan uzaktır. Bu iddianame son derece ideolojik bir yaklaşımla -tırnak içinde belirtiyorum bunu-. Yeni bir Türkiye projesi oluşturmaya çalışan ama bunu çok beceriksizce yapan, kavramları, Türkçeyi doğru kullanamayan bir metin. Bu iddianame bir tarih hesaplaşma, bir ideolojik mücadele metni olarak hazırlanmış. Esas olarak da cumhuriyetin tasfiyesi ve yerine yeni bir rejimin inşa edilmesi çabalarının somut bir ifadesi olarak önüme getirilmiş metinle karşı karşıya olduğumu görüyorum.

"BU HUKUK METNİ DEĞİL"

-Bu iddianamede 28 Şubat dönemi değerlendiriliyor, bu davanın konusu değil. Bu iddianemede 27 Mayıs tartışılıyor, bu davanın konusu değil. Bu iddianamede insanlığın ve cumhuriyetin bütün ilerici birikimiyle ideolojik bir mücadele yürütülmeye çalışılıyor. Ve esas olarak insanlığın ilerici birikimin ve cumhuriyetin kazanımlarının tasfiye edilerek yeni bir rejimin inşa edilmesinin çerçevesi çizilmeye çalışılmış. Bu iddianameye göre emperyalizme karşı çıkmak, gericilikle mücadele etmek, cumhuriyetin kazanımlarını savunmak, cumhuriyeti aşmak ve Türkiye'yi daha ileri bir topluma doğru taşımak, suç. Ben bu iddianamenin mantığına, esasına, temeline, arkasındaki ideolojik yığınağa itiraz ediyorum. Bir hukuk metni değil. Dolayısıyla böyle anlaşılmalı ve böyle değerlendirilmelidir.

"BÜTÜN TELEFON İRTİBATLARI SUÇ GİBİ GÖSTERİLİYOR"

-14.03.2008 tarihinde benim, Ahmet Tuncay Özkan ile bir telefon kaydım olduğu belirtiliyor. Tuncay Özkan ile ben 5 yıla yakın aynı televizyon kanalında birlikte çalıştım. Benim, Tuncay Özkan ve kanaldaki diğer çalışanlarla telefon irtibatımın olması son derece normal. Bütün bu telefon irtibatları bir suç gibi gösteriliyor. 

Şöyle bir bölüm var: Teknik takibe alınmış Tuncay Bey. Orada, "Merdan'cım şu işe biraz müdahil olun" demiş. Merdan Yanardağ da şunu söylüyor: AKP'nin kapatılma davası mı? Tamam ben şimdi haber merkezine ineceğim zaten. 

Durum şu: AKP hakkında bir kapatma davası açılmış. Biz de Türkiye'de yaygın izlenen kanallardan biriyiz. Belli ki bizim haber merkezimiz bu haberlerde yetersiz kalmış ve takviye edilmesi lazım. Tuncay Özkan da kanalın genel yayın danışmanlığını sürdüren birisi. Benden bir ricada bulunuyor çünkü program yapıyorum orada. Yayın kurulu üyesiyim. Haber merkezine iniyoruz ve katkıda bulunmaya çalışıyoruz. AKP'nin kapatma davası ile bu telefon konuşmasının arasında nasıl bir ilişkisi var anlayamadım. Zaten tarih belli. Böyle bir soruşturma açılmış ve sürdürülüyor. Dolayısıyla biz de bir televizyon kanalının haber merkezindeyiz, haber yapıyoruz. 

-28.05.2008 tarihinde, Tuncay Özkan AYM raportörü bizim belgesel ile ilgili olarak CHP'den savunma istemiş. Bunu kaç paraya hazırladınız, n'aptınız gibi şeyler. Prodüksiyon nasıl oluşturuldu, "piyasadan bunlarla ilgili bir şey hazırlar mısın" diyor. AYM, CHP'nin Kanaltürk ile yaptığı prodüksiyon anlaşmasına ilişkin bir soruşturma yürütüyor. Bildiğim kadarıyla, Kanaltürk ile DYP ve başka partiler de benzer anlaşmalar yaptılar ve çeşitli televizyon kanalları anlaşmalar yaparlar. Mitingleri canlı yayınlamak, reklamları almak gibi... CHP ile Kanaltürk arasındaki anlaşma da böyle bir anlaşma. Bu anlaşmanın nasıl yapıldığını ve ayrıntılarını da bilmiyorum. Ancak bu anlaşmanın gereklilikleri yerine getirildi. Bu dava görüldü. AYM'de görüldü, hesaplar incelendi. Beraat kararı verildi. Hukuka aykırı hiçbir şey görülmedi. Mali soruşturma yapıldı kanalda. 1 yıla yakın maliye müfettişleri kanalda inceleme yaptılar, 5 liralık yanlış ödemeye dair bir belge ortaya konulmadı. Burada da benden talep edilen şudur: Tuncay Özkan bu ayrıntıları bilmez, bilmesi de gerekmez. Bu belgeseli kanalda çalışan en iyi belgeselcileri hazırladı. CHP'nin ödediği şeyin, piyasada karşlığı kaça olurdu? Kanaltürk abartmış mı? Ben de buna dair araştırma yaptım. Burada da telefon konuşmasında belirtildiği gibi resmi belge değil, bilgi notu olarak, CHP'nin avukatlarının talebi üzerine, CHP'ye iletilmesini sağladık. Bundan ibaret. Bu soruşturmanın bir tarafında Kanaltürk var, biz orada çalışıyoruz. Dolayısıyla AYM tarafından sonuçlandırılmış, herhangi bir usulsüzlük tespit edilmemiş bir dava, hiçbir şey olmamış gibi örgütsel bir faaliyetin kanıtı olarak buraya konulmuş. Tamamen yanlış bu, doğru değil. 

"KREDİ KARTLARIMIZI BİLE ÖDEYEMEDİĞİMİZ DÖNEMDE BANA 'GİZLİ KASA' DEDİLER"

-23.10.2008'de yapılan bir ihbarda deniyor: Tuncay Özkan'ın gizli kasası ve sağ kolunun Merdan Yanardağ olduğu, birçok gizli belgenin Merdan Yanardağ'da bulunduğu belirtilmiştir deniliyor. Yakalanarak gözaltına alındığım belirtiliyor. İş yerimde, evimde, kaldığım otelde aramalar yapıldı. Tuncay Özkan'ın bütün gizli belgeler bendeyse, bunların ortaya çıkması lazımdı. Üstelik de gizli kasasıymışım ben. Anladım ki Tuncay Özkan çok fakirmiş. Çünkü bu tarihlerde birtakım bankalara benim adıma bir soru sorulduğu takdirde, çok kolay hemen bilgi verilebilir: Kredi kartlarımızı bile ödeyemediğimiz bir dönemdir. Zorunlu kısmını bile ödeyemediğimiz ve kartlarımızın iptal edildiği bir dönemdir. Eğer gizli kasasıysak, bu kasada hiç para yok. Hiç paranın olmadığı bir kasa neden bende bunu da anlamış değilim. Temelsiz ve sahte bir ihbar bu. Ben o dönemde her hafta Kanaltürk'te '5. Boyut' isminde bir program yapıyordum, farklı kanallarda da sürdürdüm. Bu programlar en az 2 saat sürmüştür. Hangisinde bir örgütsel faaliyet, Ergenekon Terör Örgütü'yle ilgili bir etkinlik ortaya koymuşum. Bu programlar hakkında açılmış dava da yok. Yolsuzluk haberlerimiz ile ilgili İtiraz edilen davalarda dahi kaybetmedik. Açılan hakaret davalarında bile kaybettiğimiz yok.

Savunmanın devamına TELE1 YouTube kanalından ulaşabilirsiniz...
 

Kaynak: Haber Merkezi