Ölümsüz ağaca hürmet

Zeytine hürmetim çok; bilmiyorum neden. Yunan mitolojisinde barış ve bilgelik tanrıçası Athena’dan armağandır; meyvesi sofraları süsler, yağı hem şifadır hem de geceleri aydınlatandır. Dalı barışı simgeler. Bir güvercinin gagasındaysa o dal, tufanın bittiğini müjdeler. Hep iyilik ve güzellik, hep sağlık ve şifa, hep zevk ve lezzet gelir ondan.

‘Ölümsüz ağaç’ denir zeytine. Küsebilir, kırılabilir ama öyle kolay kolay ölmez. Ağaç ölümsüz de… Öldürmeye kalkıyorlar işte! Toprağın altına göz dikip, toprağın üstünü zehir ediyorlar.

“Zeytine hürmetim çok; bilmiyorum neden” dedim ama binlerce neden sayılabilir sanki.

Bir fındık öyledir; çoluk-çocuk, genç-yaşlı, varlıklı-yoksul bütün ahali katılır hasada. Bir meyve, bir tarım ürünü olmanın çok ötesindedir; kültür yaratmıştır etrafında ve bölgesinde yaşamın ta kendisidir. Bir de zeytin böyledir. Zeytin tam bir karasevdadır.

Onca itiraza rağmen geçen yaz zeytinlikler madencilik faaliyetlerine açıldı. Sanki bir iklim değişikliği sorunumuz yokmuş gibi… Sanki kuraklık, sel, heyelan, don çiftçileri zora sokmuyormuş gibi… Sanki toprağın zehirlenmesinde, suyunun sağılmasında bir sıkıntı yokmuş gibi… Sanki adı bir türlü konulmayan uzamış ekonomik krizimiz ve fiyat pahalılığı derdimiz yokmuş gibi… Sanki yerin üstü, altından daha değersizmiş gibi…

*Haftasonunu Çanakkale’nin Ayvacık ilçesinde geçirdim. Adatepe, Küçükkuyu, Paşaköy, Yeşilyurt, Hacılar Yaylası… Burası en çok madencilik ruhsatı verilen Kazdağları’nın etekleri…

Çok değerli kadın girişimci Melike As’ın davetiyle zeytin hasadına katıldım. Hacılar Yaylası’nda bu eşsiz meyveyi ağaçtan indirmek için köylülerle birlikte toplandık. Köylülerin getirdiği azığa, üreticinin getirdiği kahvaltılıkları ekledik yer sofrasında ekmeği bölüştük. Yere değemeden toplanan meyvelerden yaprakları ellerimizle ayırdık. Koştura koştura fabrikaya gittik; erken hasadın ilk yağını alıp içtik, elimize-yüzümüze sürdük. Çiftçinin, köylünün sadece işi değil zeytincilik, yaşamının ta kendisi. Bunu bir kez daha neşesiyle, zorluğuyla, bağlılığıyla, şenliğiyle gördük.

Ziraat mühendisi olan Melike As uluslararası organik sertifikalı ve ödüllü Mavras’ın kurucu ortağı. Diğer ortak ise eşi Mehmet Betil. Melike As’ın aile kökleri Girit’e uzanıyor ve beş kuşaktır zeytin işindeler. Madencilik faaliyetlerine açılan zeytinliklerdeki ağaçların taşınarak korunacağı söylenmişti. Bu gerçekten yapılabilir mi? Soruyoruz.

Melika As “Hayır” diyor çok net bir biçimde, “Özellikle bu bölgede zeytinliklerin yarısı çatalağaçtır. Bu ağaçları söküp başka bir yere taşımanız mümkün değildir.”

Türkiye zeytin üretiminde İspanya ve Yunanistan’ın ardından üçüncü sırada yer alıyor. Tüm dünyada zeytinyağına ilgi artarken, Uzakdoğu’da artan talep pazarı birkaç katına çıkaracakken ekonomi stratejileri açısından da zeytinliklere kıyılması yanlış. Peki bu kadar yanlış üst üste binmişken neden zeytin ağaçlarını taşımak gibi çılgınca fikirler ortaya atılıyor? Neden tarım alanları madenciliğe ve imara açılıyor?

Kızılderili atasözünü duymuşsunuzdur: “Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.”

Zeytin de bedava değil! Küresel zeytinyağı pazarının 2022’deki büyüklüğü 22.5 milyar dolardı. Bu pazarın 2030 yılında 33 milyar doları geçmesi bekleniyor. Hadi insanların, köylülerin, çiftçilerin, geleneğin, kültürün bir kıymeti yok; paranın hatırına yok etmeyin şu zeytinlikleri.

Ne diyordu zeytin ağacı şu ünlü destanda?

“Ben herkese aitim ve kimseye ait değilim. Sen gelmeden önce de buradaydım, sen gittikten sonra da burada olacağım.”

Siz gittikten sonra da burada olacak çocuklarınızın hatırına yok etmeyin şu zeytinlikleri.