Otomobil değil vergi satıyorlar

Çocukken bir Şahin arabamız olsa diye hayal kurardım. O zamanlar araba bir lüks değil, hayatın kolaylaşacağına dair bir umut gibiydi. Aradan otuz yıl geçti ama o hayal hâlâ birçok ailenin elinin uzağında. Çünkü Türkiye’de otomobil fiyatları artık sadece üretim maliyetiyle değil, devletin vergi iştahıyla belirleniyor.

Bir aracın çıplak fiyatı bir liraysa, ÖTV ve KDV eklendiğinde altı liraya kadar çıkabiliyor. Devlet önce ÖTV’yi alıyor, sonra onun da üzerine KDV koyuyor. Yani vergi verginin de vergisini doğuruyor. Sonuçta bir araç, fiyatının beş katına vatandaşın karşısına çıkıyor. Devletin “lüks tüketim” bahanesiyle uyguladığı bu sistem, aslında orta sınıfı araç sahibi olma hakkından uzaklaştırıyor.

Bu yükün sonucu, Anadolu yollarında hâlâ 30–40 yıllık araçların dolaşması. O eski, teneke gibi arabalar ne duble yollara ne de bugünün hızına uygun. Bir kaza olduğunda ikiye, üçe bölünüyorlar. Bir baba çocuklarını o araçla okula götürürken her frenlemede dua ediyor. Ayşe Teyze köy yolunda direksiyon sallarken, her virajda “Allah korusun” diyor. Güvenli, yeni bir otomobil almak ise artık onların değil, sadece yüksek gelir grubunun harcı.

İnsanlar çareyi yasa dışı yollarda arıyor. Gürcistan’dan araç getirip burada bir süre kullanıp sonra geri götürmek gibi yöntemler neredeyse rutin hale geldi. Çünkü yasal olanı almak mümkün değil. Bu, sadece bir vergi sorunu değil; insanları çaresizliğe iten bir düzen sorunu.

Gürcistan’da ya da Bulgaristan’da asgari ücretle çalışan bir insan, bizim zenginlerimizin bile zor alacağı araçlara sahip olabiliyor. Avrupa’da 300–500 Euro’ya alınabilen bir araba, Türkiye’de o paraya lastik bile olamıyor. Aynı gelir düzeyindeki bir Avrupalı, güvenli ve modern bir araca ulaşabiliyorken, Türk vatandaşı hâlâ geçmişin hayallerine mahkûm.

Devletin “yerli ve millî gurur” diye tanıttığı TOGG bile, vergilerle birlikte milyonluk bir araç haline geldi. Halk için üretildiği söylenen bir araca halk ulaşamıyor. Eğer devlet bu kadar ÖTV topluyorsa, bu bedelin karşılığında toplu taşımayı en azından modern, konforlu ve erişilebilir hale getirmesi gerekirdi. Fakat ne ulaşılabilir toplu taşıma var, ne de makul fiyatlı özel araç.

Bugün Türkiye’de araba sahibi olmak bir ihtiyaçtan çok, bir imkânsızlık sembolü haline geldi. İnsanlar vergi yüküyle eziliyor, güvenli ulaşım hakkından mahrum kalıyor. Kaza istatistiklerinde “araç eskiydi” notu düşülürken kimse şunu sormuyor: O insan neden yeni bir araba alamadı?

Artık mesele sadece otomobil değil, yaşam kalitesi meselesi. Devlet vatandaştan sadece vergi değil, umudunu da alıyor. Çünkü bu ülkede arabaya binmek değil, insanca yaşamak bile giderek lüks hale geliyor.