CHP Lideri Özgür Özel, Marmara Cezaevi'nde Ekrem İmamoğlu ile görüştükten sonra kameraların karşısına geçti.
Özel, yeni dalga operasyonlarına ilişkin, "Bu zulme ne diyorsunuz şimdi? Ne bekliyorsunuz? Ne yapıyorsunuz yani ne, bunu yapmanın size faydası ne? İçiniz mi soğuyor? İntikam mı alıyorsunuz? Bu hırs kime? Bu kin kime?" diyerek tepki gösterdi.
Erdoğan'ın anayasa çağrısına da yanıt veren Özel, "Anayasa tanımayan biri ile kendi iktidarı için anayasayı çiğneyen biri ile oturup da şu arkada yarattığı hukuksuzluğu içine sindirebilen biri ile siz diyorsunuz ki demokratik bir anayasa yapar mısınız? Biz sivil bir anayasa istiyoruz. Ben geride Cumhurbaşkanı adayını geride bırakıp Erdoğan ile ne konuşucam. Önce bir anayasaya uysunlar. O gün söylediklerimizi yapsalar bugün bunlar yaşanmayacaktı. Ama onlar kavgayı tercih ettiler. Mücadele edeceğiz. Bunlarla müzakere edilmez." dedi.
Özel'in açıklaması şöyle:
"Silivri Cezaevi'nde ziyaret ettik. Bugün sabahleyin de İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik operasyonlarda yeni bir dalga gerçekleşti. Onu da yakından takip ediyoruz. Öncelikle şunu söylemek isterim. Ekrem Başkanımızın Özel Kalem Müdürü değerli arkadaşımız Kadriye Hanım'ı bir kez daha sabahın köründe oğluyla birlikte yaşadığı konutundan gelip gözaltına yapıyorlar. Kadriye Hanım daha önce gözaltına alındı ve 4 gün kaldı. Artık, artık emniyette verecek bir ifadesi yok. Usul böyle, kural böyle. Bu davadan artık savcıya ifade verebilir, yeni ifadeler verebilir. Onun için de savcılığa çağrıldığında gidecek zaten. Bakın bırakmışsınız kaçmamış. İşinin başında. Çağırsa savcı, "Şunu da soracağım." dese sorar, öyle olması lazım. Bütün Türkiye'de hukuk fakültelerinden aldıkları diplomalarıyla mesleklerini yapan birçok sayın savcı daha önce gözaltına alınmış, emniyet sorgusu yapılmış, savcılığa gelmiş, şu anda serbest olan kişilere yeni bir şey soracaksa çağırıp soruyor. Bu nedir ya düşman hukuku? Sabahın köründe küçücük oğluyla yaşadığı evden yalnız bir kadını gidip polisle almak. Kardeşinin şehir dışından yetişmesine bile imkan yok. Evladı başkalarının yanında kalıyor şimdi teyzesi yetişecek. Bu kadar vicdansızlık olmaz. Daha önce de 4 gün tutulmuş olan Genel Sekreterimiz Akın Bey'i bu yöntemle bir daha alıp 4 gün daha tutup sonra yine savcılıktan serbest bıraktılar. Bu zulme ne diyorsunuz şimdi? Ne bekliyorsunuz? Ne yapıyorsunuz yani ne, bunu yapmanın size faydası ne? İçiniz mi soğuyor? İntikam mı alıyorsunuz? Bu hırs kime? Bu kin kime? Kadriye Hanım gibi görevi Ekrem Başkan'ın özel kalemi olmak birisine zulmedince ne oluyor? Ne oluyor evladını üzünce, ailesini ağlatınca? Sana ne faydası var? Hukuka ne faydası var? Erdoğan'a ne faydası var? Ne faydası var o çocuğun gözyaşlarının Erdoğan'ın siyasi kariyerine?
İMAMOĞLU'NUN BULUNAN TELEFONU
Neden almış? Telefon bulundu ya, dün hatta söyledim, Ekrem Başkan da çok gülmüş ona. Graham Bell bile bir telefonu bulduğuna bu kadar sevinmedi. Telefonun mucidi, AKP'li troller seviniyor. Her şey sil baştan, her şey sil baştan. Şimdi yeniden başlıyoruz. O sevinen troller, AKP'li, sözde yazar çizer tayfası "Şu ana kadar bir şey bulunamadı, moralmen çökmüştük. Ekrem İmamoğlu'nun gizli telefonunu bulduk. Şimdi aradığımızı bulacağız." ona seviniyor. Aha da buldu ne biliyor musunuz? O telefon numarasını daha önce söyledim, tekrar edebilirim. O telefon numarasını girince ben de Beylikdüzü BBA Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu yazıyor. Aday adayı iken, belediye başkanlığına adayken tanımışım Ekrem Bey'i. 2013'te kaydettiğim ilk numara. Üzüntüyle ifade ediyorum ki arama hiç yok. Çok üzülecek troller ama WhatsApp yok. Varsa 5 yıl önce, 6 yıl önce WhatsApp'a ne yazıldıysa en son o yazılmış. Kuvvetli ihtimal Dilek Hanım'a yazdığı mesaj var. "Hakkımızda hayırlısı, seçimi aldık falan." diye yani. İyi gidiyor ya sabaha karşı. O iptal edilen seçim de o. Benim Ekrem Başkan'ı 6 yıl önce aradığım numara o. Avucunuzu yaladınız, boşuna sevindiniz. Hopladınız, zıpladınız ama bir şeyi itiraf ettiniz. O telefondan bir şey çıkması dışında bir umudunuz yok. Hiçbir şey bulamadınız bugüne kadar. İtiraf ediyor ki o AKP'li telefonun bulunduğuna hoplayan, zıplayan arkadaşlar "Bugüne kadar güvendiğimiz dağlara kar yağdı. Akın Bey deplasmandan puan çıkaramadı. Rezil oldunuz rezil, rezil. Hiçbir şey yok işte. Arkadaşlardan raylı sistemleri alıyor. "Orda da yolsuzluk yapmışlar." algısı yaratacak. Aldıkları ihale iptal edilmiş. İptal edilmesine, iptal edilen firma dava açmış. İdare Mahkemesi'nde reddedilmiş, Danıştay'da onaylanmış.
Şu anda üzülerek söylüyorum ki raylı sistemlerle ilgili iddia ettikleri dosyanın İBB tarafından o ihalenin iptalini Danıştay onaylamış. Mahkeme kararıyla sabit yapılan işlemin doğru olduğu. O yüzden fasarya işlerle uğraşıyorlar. Mustafa Bey'i tutukluyorlar, gözaltına alıyorlar. "İşte koruma müdürünü aldık." Ne yapmış Mustafa Bey? Ne bulursanız bana yazın iki katını, hadi. Bu kadar söylüyorum. Devletin polisinden, devletin memurundan, geçmişin başarılı emniyet müdüründen, yıllardır Ekrem Bey'in bir adım yanından ayrılmayan arkadaşa, Ekrem Bey'e koyduğum kefaleti koyuyorum. Sadece algı yönetimi, başka hiçbir şey yok. Ve bugün Silivri'de neye tanık olduk?
TRT'YE TEPKİ
Silivri'de neye tanık olduk? TRT talebimizi, nerede TRT? Nerede? Anadolu Ajansı'n burada da TRT nerede? Biz TRT'den ne bekliyor, o zona yapıyor. Neredesin TRT de, neredesin? Biz diyoruz ki: "Gel şu davaları canlı ver." Erdoğan'a diyorum ki: "Ben başkanlarıma güveniyorum. Gel, yargılamaları canlı verelim." diyorum TRT'den. Anadolu Ajansı canlı versin, ona da razıyım. Cepheden haber versin diye atamın kurduğu ajans bu. Kimin yönettiğine bakma. Bütün çalışanları çok kıymetli. O yönetenlerin neler yaptığına bakmayın. Böyle TRT'nin, Anadolu Ajansı'nın marka değerini Tayyip Erdoğan bile düşüremez. O itibarlı günlerine geri dönecekler. Bakın, Ahmet Özer'in yargılaması keşke, keşke yayınlansaydı da millet artık nelerin olduğunu gözüyle görseydi. 4 ay iddianame bekledi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı yalanlasın beni. İBB'den şu ihale dosyalarını bir yolla diyorsunuz. Yok bu çok 2019 öncesini istemiyor. Niye istemiyorsun? Sen adalet mi istiyorsun? Şu şirketleri getir o şirketleri getirme. Niye? Senin vicdanın nerede yeminin nerede? İmamoğlu'na suç bulabilmek için tane tane bakıyor. Senin işin bulunmuş suçun üstüne gitmek. Ben iki satırlık bir açıklama bekliyorum. Bütün vatandaşlarımızın vicdanlarına suç duyurusunda bulunuyorum. Salıya kadar AKP'li belediyelere operasyon başlatırsa Fatih Belediyesi'nden başlayacağım. Benim tavsiyem çağır gelsin. İfadesini al. Hadi bir gün onları yatır burada. Fatih Belediyesi'nin Sayıştay raporları elimde. Alıyor musun almıyor musun? Yönetenlerde iş yok."
Özel konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını da yanıtladı.
Özel, Sözcü gazetesinin Diyarbakır Silvan'da 3 polisin şehit olmasına, 21 askerin yaralanmasına sebep olan teröristin cezasının kaldırılmasına ilişkin haberinin sorulduğu soruya, "Bir yandan belediye başkanları yolsuzluk soruşturmasıyla böyle bir muameleyle karşı karşıyayken diğer yandan teröristler, bombada parmak izi bulunan teröristin böyle bir serbest kalış tarzı... Bombada parmak izi bulunan terörist bu şekilde serbest kalıyorsa bu çok vahim bir durumdur. Bu konuyu en yakından Sayın Bahçeli'nin takip ediyor olması lazım. Cenazeye katılmış, biz o zaman katılamamıştık cenazeye. Aileye verdiği taziye vardır. O, ben diyorum ki o aile bu süreçte kurulacak komisyonda sözü olsun diyorum. "O ailenin gözünün içine bakamayacağımız işler yapmayalım." diyor. İşte mesela bu anlattığınız olay böyleyse yani ben de sabah gazetede böyle bir okudum haberi sadece. Devlet Bey'in cenazeye katıldığını okudum. 300 yıl ceza almış, bozulmuş. Sürecin bir şeyi eğer buysa anladıkları işte bu, bu yapmaya çalıştıkları işler bunlar olmasın diye biz yıllardır diyoruz ki mecliste bir komisyon kuralım, oturalım, bütün boyutlarıyla konuşalım. Bir sürü kategori var. Suç işlemişler, işlememişler, örgüt üyeleri, üye gibi sayılanlar, bilmem ne. Bunların hepsinin eline boyuna konuşulması lazım. Ondan sonra da sağlıklı adımlar atılması lazım. Biz terörsüz Türkiye istiyoruz. Biz terörsüz ve demokratik Türkiye istiyoruz. Biz terörsüz Türkiye'nin en önemli yolunun demokratikleşme olduğunu biliyoruz. Bunun için en önemli katkıları vermeye hazırız ama bu dediğiniz gibi şehitlerin kemiklerini sızlatacak, gazilerin yüzüne bakamayacağımız, analara, çocuklara ne diyemeyeceğimiz... Hadi Devlet Bey şimdi gitsin o aileye bir şey söylesin. Bir süreci böylesine yönetirseniz böyle zor durumda kalırsınız. Onu iterek, bunu kakarak, kendince plan yaparak, Tayyip Bey'i yeniden seçtirmek üzerinden hesap kitap yaparak değil, demokratikleşerek, sorunları çözerek ve her adımı doğru planlayarak, kimsenin de sinirine, yarasına, sinir ucuna basmadan, yarasını yeniden kanatmadan yapılması lazım. Yoksa öyle bu olacak şey mi? Bu mu yani yapacağınız? Bizim belediye başkanlarımızın suçu çok ağır. Bizim belediye başkanlarımız belediye kazanmakla suçlanıyorlar, Tayyip Bey'i yenmekle. Asker şehit etmekle değil. Asker şehit etmekle suçlandığında ona sürecin bir çözümü varmış, bak bugün siz anlatıyorsunuz ama AKP'yi yenmenin affı yok. O yüzden tutuklulukları devam ediyor." cevabını verdi.
Özel'in sorulara yanıtları şöyle:
ERDOĞAN'A ANAYASA YANITI
Anayasaya uymayan biriyle, anayasa tanımayan biriyle, kendi iktidarı için anayasayı ayaklar altına almaktan çekinmeyen biriyle, bekar, gencecik, yalnız bir annenin bebeğinin gözünün yaşına bakmayan biriyle, acıması olmayan biriyle, müzakere edilemeyen biriyle, yani oturup da şu arkada yarattığı hukuksuzluğu içine sindirebilen biriyle, Verayı 3 yıldır babasız tutan biriyle, kendisinin annesine edilen küfrü elleriyle silmiş Osman Kavala'yı halen daha "Anneme küfür etti, küfür yazdı." diye Ahmet Hakan'ın köşesinde yalanlandığı halde aylar önce, yıllar önce, yıllar önce şahidi akademisyenler söylediği halde sırf kendi iktidarını sağlamlaştırmak için burada insanları tutan biriyle... Siz diyorsunuz ki: "Demokratik bir anayasa yapar mısın?" Bakın, onu seçenlerle yaparım. Geçmişte bir hata yapmış, Erdoğan'ı seçmiş. Gelecekte o insanlarla Türkiye'nin en demokratik anayasasını, en sivil anayasasını yaparım. Dezavantajlı grupları da kayıran anayasa da yaparım. Hepimiz yaparız bunu. Biz sivil bir anayasa istiyoruz. Biz herkesin tam eşit olduğu bir anayasa istiyoruz. O anayasaya uygun kanunlar olsun, o kanunlar herkese eşit uygulansın istiyoruz. Kimse geride kalmasın istiyoruz. Ben geride İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin 3 kez üst üste Tayyip Erdoğan'ın adaylarını yenmiş cumhurbaşkanı adayımı geride bırakacağım. Sonra gideceğim Tayyip Erdoğan'la. Arkadaşlarım buradayken ne konuşacağım? Bu kadar Can Atalay seçilmiş milletvekili buradayken ne konuşacağım? Anayasa Mahkemesi kararları varken ne konuşacağım? AİHM kararları varken ben bunlarla ne konuşacağım? Önce bir anayasaya uysunlar. Ben 31 Mart'ta seçimi kazandım. Mayıs ayının 6'sı mıydı neydi, Sayın Erdoğan'la görüştük. Dedim ki: "Bu zehirli dilden Türkiye'yi kurtaralım. Birbirimize bağırmakla, çağırmakla emeklinin de karnı doymuyor, asgari ücret de artmıyor, insanların demokratik talepleri de olmuyor, cezaevleri de boşalmıyor. Gelin hukuka ve anayasaya uyalım." Yanımdaydı Namık Bey. Satır satır not tuttu. Tarihin önünde utanacak değil, övünülecek bir görüşme yaptık orada bizim açımızdan. O gün dediklerimizi söyleseler bugün yaşanan bunca olumsuzluğun hiçbirisi yaşanmayacak. Ne bu kadar yoksulluk ne bu kadar haksızlık ne bu kadar adaletsizlik ama neyi tercih ettiler? Kavgayı tercih ettiler, zulmü tercih ettiler. İstanbul İl Başkanlığı'nın önündeydik beraber, ne dedim o gün? Bu yaptıklarını sordunuz. "Savaş ilanı kabul ediyorum." dedim. "Siz ne yapacaksınız?" "Savaş ilan edilmiş bir parti ne yaparsa onu yapacağım, mücadele edeceğim." dedim. Mücadele ediyorum arkadaşlar, mücadele ediyoruz hep beraber. Mücadele edeceğiz. Bunlarla müzakere edilmez. Bu kadar vicdansız, acımasız, hukuk tanımayan adamlarla neyini müzakere edeceğim? Önce bir normal böyle müzakere edilebilir bir zemine getirsinler bakalım Türkiye'yi. Bütün Anayasa Mahkemesi kararlarına uysun, AİHM kararlarına uysun. Desin ki: "Ben tamamım." E ben de tamamım o zaman. Oturup bir bakalım ne yapabiliriz diye. Bir anayasa çiğnemenin müeyyidesini konuşmak lazım ilk önce bu ülkede. Anayasaya ilk onu yazmak lazım böyle anlına. Anayasaya uymayana ne müeyyide yapılacak? Çünkü bu müeyyidesizlik şımarttı bunları bu kadar.
"TEPEMİN TASINI ATTIRMASIN"
(Ekrem İmamoğlu'nun pankart ve afişlerinin toplatılmasına ve yasaklanmasına ilişkin) Hayatımda duyduğum en hukuk tanımaz karar bu. Ekrem İmamoğlu'nun unvanı ne? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı. Buna kim karar veriyor? İstanbul'un seçmeni. Suçu ispatlanmış mı? Hayır. En temel hukuk ilkesine, suç ispatlanana kadar suçsuzdur. Hem seçilmiş hem suçsuz. Şu anda da maaşının 2/3'ü yatıyor, kanun öyle. Görevden uzaklaştırsan da unvanı belediye başkanı. Onun fotoğrafını açmaya nasıl yasak getiriyorsun sen? Suçu, suçluyor ve suçlu mu? Daha iddianamen yok ya! İddianame yok! Sadece senin aldığın bir talimat, yaptığın gözaltı, ardından tutuklama tedbiri haksız ve bu kişilere aradığın suç var, kazdıkça batıyorsun. Kazdıkça derine batıyorsun. İddianame yok, olsa ne yazar? Yargılama yok, olsa ne yazar? Karar verilmemiş, verilse ne yazar? Kesinleşmesi lazım. Ancak o zaman diyebilirsin: "Bu kişi suçludur." diye. Suçu ve suçluyu övmeye girermiş Ekrem İmamoğlu'nun pankartını asmak veya metroda sesini duymak. Hani metro duraklarında Ekrem İmamoğlu'nun sesini duymak. Böyle bir şey olabilir mi ya? Yani gerçekten insan utanıyor, utanıyor bu yaptıklarını. Başkanım biz asalım, gelsinler indirsinler. Ben asacağım şimdi gidip o bayrağı. Hadi gelsin indirsin. Hangi suçlu ya? Kendini inkar ediyor adam. Adliyeden vermişin temiz kağıdına, aday olmuş. O günden bugüne bir şey yok. Bir iddian var, iddianamesi yok. Ortada suçlu varmış gibi. "Yapamazsın, asamazsın." Hadi bakalım ben asacağım. Akın Gürlek gelsin indirsin. Zavallı polislere, gariban adamlara verecek kanunsuz emri oradan bir amir. "Hadi bakalım bizim emekçilerle indirirsin, indirmezsin." Ayıp bir şey ya. Sayın, Sayın Özer bir... Tepemin tasını attırmasın, giderim odasının kapısına asarım. Giderim odasının kapısına asarım Ekrem Bey'in resmini yani. Tepemin tasını attırmasın. Arsızlığın da bir limiti var.
İMZA SAYISI 20 MİLYON
Şimdi erken seçim olursa ne olur? Erdoğan kaybeder. Bu nedir? Onun için badirenin. O zaman buna "badirem" deyin. Bu badire değil, bu Türkiye'nin tek çıkış umududur. Bu kadar yoksulluktan, bu kadar haksızlıktan, bu kadar yüksek tansiyondan, bu kadar herkesin mutsuz olduğu bu ülkeden kurtulmanın yolu sandıktır. O yüzden her akşam, her akşam bakın, akşam mitingleri yapıyoruz. Dünya siyaset tarihinde 7 gece üst üste aynı meydanda, aynı saatte, aynı konuşmacı, milyonlarca kişi, böyle bir şey yok. Üstüne her çarşamba aynı saatte bir ilçede. Pendik'i gördünüz, Pendik'in enerjisini. İzmir'i gördünüz, Mersin'i, Konya'yı, Van'ı, Yozgat'ı, Samsun'u. 50'nin üzerinde il sırada. Daha büyüğünü ben yapacağım diye. Bütün ilçeler il başkanımı sıkıştırıyorlar. "Bize ne zaman geliyorsunuz?" diye. Ne diye bağırıyorlar? "Ey Erdoğan, adayımı bırak, sandığı getir. Adayı yanımda, sandığı önümde istiyorum." diye. Bu sese daha ne kadar dayanacaksın? 20 milyona gidiyor imzalar. 20 milyon da noter tespitini yapacağız. Sonra salt çoğunluğa geri sayacağız. Ne yapacaksın? Ya şu anda, şu anda işte 18 bilmem kaç, 15 milyonun üzerinde, 17,5 milyonun üzerinde insan "Adayımı bırak, sandığı getir." demiş ya. İnsan, bir de ondan sonra "Badireymiş de, bilmem neymiş de..." Kaçamaz. O sandık ya gelecek ya gelecek.
ERDOĞAN'A ADAYLIK YANITI
Anayasa masasına çağrı için toplumdaki en büyük çekince bir kez daha aday olabilmek için yapıyor. Bu itirazı durdura bilmek, toplumun bu itirazının önüne geçebilmek için gerçekleri konuşmuyor. Hepimiz biliyoruz ki tek derdi, o derdi yüzünden Ahmet Özer içeride. Tek derdi "Hiç kaybetmiyorum." diyordu, kaybetti. Birinci parti olmakla övünüyordu, ikinci parti. Beşinci parti ile birlikte kör topal, zorla ayakta tuttukları bir iktidar var. O yüzden, o yüzden bundan sonraki süreçte de Erdoğan bu tip taahhütlerde bulunur ama daha önce sözüne güvenilemez olduğunu defalarca ispatladığı için bizim onun sözüne bu anlamda bir itibarımız yok maalesef. Ayrıca da biz AKP'nin adayından değil, kendi adayımızla ilgileniyoruz. Sayın Erdoğan aday olsa da olmasa da bir sonraki cumhurbaşkanı milletimizin takdirleriyle Ekrem İmamoğlu olacak."