Haber

Özgür Özel: Gürsel Tekin'i partiden ihraç ettik!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, CHP İstanbul İl yönetimine kayyım olarak atanan Gürsel Tekin'i partiden ihraç ettiklerini açıkladı. Özel, kayyım heyetinde yer alan diğer isimlerinde kararı kabul ettikleri taktirde partiden ihraç edileceklerini söyledi.

İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi, CHP'nin İstanbul İl Kongresini iptal etti. Mahkeme, CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, İl Yönetim Kurulu asıl ve yedek üyeleri, İl Disiplin Kurulu asıl ve yedek üyelerinin tedbiren görevden uzaklaştırılmasına karar verdi. Gürsel Teki̇n, Zeki̇ Şen, Hasan Babacan, Müjdat Gürbüz ve Erkan Narsap'tan oluşan geçici kurul, kayyım olarak atandı.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel HalkTV'de katıldığı canlı yayında CHP İstanbul İl Başkanlığına kayyım olarak atanan Gürsel Tekin'i partiden ihraç ettiklerini açıkladı.

Özel'in açıklamaları şöyle:

"Bu 10. denemeydi. 10. denemede tutturdular diye özetleyeyim. Ankara'da altı, İstanbul'da dört tane dava var. Bu dava, dört davanın bir bileşimi. Ankara'da da altı davanın bir bileşimi bir dava yürüyor. Asliye Hukuk Mahkemelerine başvuruyorlar ve diyorlar ki, işte "İstanbul İl Kongresi'ni iptal edin." ya da "CHP'nin kurultayını iptal edin." ve "Tedbir kararı verin." Yani mahkemeyi daha görmeden, görevdekileri uzaklaştırın. Bunu bugüne kadar dokuz ayrı Asliye Hukuk Mahkemesi'nin başkanı reddetti. Sebebi de şu, hatta bunu böyle bu konunun uzmanı hukukçular, hukukçu arkadaşlarım şöyle anlatıyorlar. "Bu davada tedbir kararı verilemez çünkü doğrudan sonuç doğurur. Şimdi, yönetimin uzaklaştırılmasını talep ediyorsun bir gerekçeyle, daha doğrusu yapılan kongrenin iptalini talep ediyorsun. İptal olursa yönetim uzaklaşacak. Sen bunu yapmadan ilk günden iptal et." diyorsun. Bunu dokuz mahkeme reddetti. 10'uncuda tutturdular. 11'incisini de bugün bir Akın Gürlek, bir birleştirme kararıyla yapmaya çalışıyor.
Yani o da diyor ki, "Nihayet tutturdunuz. Sürece ben de vaziyet ediyorum." deyip kendince, kendince baş kötü olarak bu kötülükten de benim haberim var. Dolayısıyla en baştakinin haberi var. Sayın Erdoğan'ın talimat ve direktifleriyle biz sizinle uğraşıyorduk. Nihayet bu kadar hukuksuzluğu kabul edebilecek bir asliye hukuk mahkemesi bulduk." deyip zil takıp oynuyor bugün."

"KARARI TANIMIYORUZ"

"Ankara'da böyle bir hakim bulamadıkları için İstanbul'daki bir hakime bu kararı aldırmışlar. Bu durum, hukuk sistemi açısından tamamen bir kanunsuzluk hali olduğu için Anayasa Mahkemesi'ne de bu durum açısından tedbir talebiyle başvuracağız. Bunların hepsini teker teker yaparız." Ne sonuç doğuracak? Siyaseten Adalet ve Kalkınma Partisi'nin, eğer bu kararı onlarla birlikte savunacak olurlarsa, Milliyetçi Hareket Partisi'nin siyasete zarar göreceği, muhalefetin ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin birbirine daha sıkı sarılacağı bir siyasi sonuç doğurur bu. Bugüne kadar seçim sonuçlarını yargı yoluyla değiştirmeye çalışmak ne sonuç verdiyse, örneğin İstanbul'da Ekrem İmamoğlu'nun kazandığı ilk seçim iptal olduğu gece, fark 13 bindi. 60 gün sonra yapılan seçimlerde fark 806 bine çıktı. Millet sevmiyor böyle şeyleri. O yüzden siyaseten son derece güçlü olan ve güçlenmekte olan pozisyonumuzu tahkim eder bu. Ama hukuken neler olacak, o tartışmanın detaylarını hukukçulara bırakmayı tercih ederim. Ama biz ne yapacağız derseniz, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak hukuken yapılması gereken her adımı atacağız. Hukukçu arkadaşlar bakıyorlar. Örneğin, mahkemeye itiraz edilecek elbette. Mahkemenin kararına istinafta itiraz edilecek elbette. Ama bir yandan bu mahkemenin yaptığı bu iş Türkiye'de seçim hukukunu askıya alıyor.

"NİYETLERİ CHP'Yİ ORTADAN KALDIRMAK"

"Bu açıdan Yüksek Seçim Kurulu'na ve yine bu mahkemenin aldığı karar Türkiye'de, bir asliye hukuk mahkemesi, İstanbul'daki bir asliye hukuk mahkemesi. Bundan önceki bütün asliye hukuk mahkemeleri hep ne yaptı? Gelen davayı görevsizlikle dedi, Ankara'ya yolladı. Çünkü siyasi partilerin genel merkezleri Ankara'dadır. İllerin tüzel kişilikleri yoktur. Siyasi partilerin ve onların illerdeki yönetimlerinin aleyhine açılan davalar Ankara'da görülür.
Bugün MYK'da bir değerli genel başkan yardımcım şöyle bir şey dedi. "Genel başkanım, demek ki bunlar ekonomiyi de düzeltemeyeceklerini anlamışlar." dedi. Çünkü ekonomiyi düzeltebilecek olsa, belki seçimi kazanabilir. "Biz ekonomiyi düzeltemeyeceğiz. Biz Cumhuriyet Halk Partisi'ni yenemeyeceğiz. Her şeyi göze alalım ve CHP'yi ortadan kaldıralım." Böyle bir niyetleri var. Şimdi Atatürk'ün kurduğu partiyi ortadan kaldırmak sana nasip olur mu? Bu millet savaş meydanlarında kurulmuş partiyi Asliye Ceza Mahkemelerinde sana kapattırır mı veya işlemez hale getirttirir mi? Yüzün tutuyorsa kapatma davası aç. Bir onu yapmadılar."

"ÖZGÜR ÇELİK İL BAŞKANIMIZDIR"

"Yarın ilk önce çok önemli bir işim var benim. O işimin önüne kimse geçemez. Yarın saat 11'de Nehir'i kazandığı okuluna kaydettireceğiz. Ferdi'nin kızı sevgili nehri Mimarlık Fakültesi kazanmıştı. Onu okuluna kaydettireceğim velisi olarak. O görevimi yapacağım. Ondan sonra da mücadeleye devam edeceğiz. Diğer tarafı, işin şu: Yarın akşam Zeytinburnu'nda zaten bir miting planlanmıştı.
Bu yapılan büyük haksızlığa karşı, buna tepki gösteren herkesi, bütün İstanbulluları, İstanbul'un bütün demokratlarını Zeytinburnu'na davet ediyoruz. Saraçhane İBB'ye kayyım atama girişiminin ve direnişin sembolik mekanıydı. Ancak burada il başkanlığı seçimi iptal edilmeye çalışıldığı için bütün ilçeler bizim açımızdan, 39 ilçemizde mücadele alanı ve yarınki Zeytinburnu'ndaki miting alanı değiştirmiyoruz. Bu meseleye de tepki göstereceğimiz, zaten bu mesele 19 Mart darbe sürecinin son geldiği evredir. Bu mitingimizi yapacağız.

Toplanmamıza yasak getiriyorlar. Biz onların vapurları bağladığı, köprüleri kaldırdığı, metroları durdurduğu gün 1 milyon 150 bin kişi, 1 milyon 200 bin kişi Saraçhane'de olmuşuz. O yüzden onların icazetiyle toplanmadığımız için onların da icazetiyle dağılmıyoruz. İcap ettirdiği gün, dağılmamak üzere toplanırız. Tek meydanda değil, çok meydanda toplanırız. Yüz binler, 1 milyonlar değil, 10 milyonlar toplanırız. Meselenin özü şuna dair: Burada anayasayı askıya alan, sandıktan vazgeçen bir iktidar var.

MYK karar aldı. Özgür Çelik, İstanbul İl Başkanımızdır. Görevinin başındadır, görevine devam ediyor."

"GÜRSEL TEKİN'İ PARTİDEN İHRAÇ ETTİK"

"İsminden bağımsız olarak atanan kayyım heyetinden, görevi kabul edeceğini anladığımız, açıklaması o yönde olan kişiyi partiden ihraç ettik. Kendisini tedbirli şekilde, yani karar alındığı an parti üyeliği sona eriyor. Tedbirli şekilde Yüksek Disiplin Kurulu'na verdik ve partiden ihraç ettik. Kayyımın yasal olarak parti üyesi olması gerekiyor.

Bu, Gürsel Tekin olsa olur, bir başka isim olsa olur. Bu saray düzeninin, bu yargı kumpasına "Ben görev yaparım." diyen diğer dört arkadaşın açıklamalarını bilmediğimiz için onlar çok yakın takibimizde olan partililerimiz, geçmişte ilçe başkanlığı görevleri yapmışlar. Eğer onlar "Biz görevi kabul ediyoruz." derlerse onlar da ihraç edilecek."

"BEKLEDİLER Kİ VAZGEÇECEĞİZ"

"O kayyım atama meselesinin bu ekonomiye vurduğu ağır darbenin, fiyatlardaki yükselişini herkes biliyor. Sokağa çıktığımızda herkes biliyor. Bu iktidar, bu yaptıklarıyla, yani "Ekrem İmamoğlu korkusuyla, bırakırsak bu Cumhurbaşkanlığı'na yürüyor, CHP'ye bunu cumhurbaşkanı adayı yapacak." "Ne gün toplanıyorlar ön seçim için? 23'ü. 19'unda alalım, 4 gün gözaltı süresi verelim." Bizden beklediler ki, "23'ündeki seçimi iptal edelim." Etmeyince, "23'ünde tutuklayalım, koyalım." Beklediler ki vazgeçeceğiz.

"BENİ TEHDİT EDİYOR"

"Bana diyor ki, "Ankara'ya git, partinin başında otur." Bu ne demek? Anadolu'yu gezersen seni partinin başından indiririm. Beni tehdit ediyor. Beni partinin başından indirmekle tehdit ediyorlar. Ben de onlara diyorum ki, 'Partinin başında, sizin dediğiniz gibi, tarif edilmiş bir muhalefet olarak, sınırları çizilmiş bir muhalefet olarak oturacağıma, mücadelemi yaparım, hadi gelin indirin.' İndirirsen millet kimi indiriyor görürüz."

"KOALİSYON OLALIM DEMİYORUM"

"Şimdi, ben Devlet Bey'e, "Bırak AK Parti'yi, birlikte koalisyon olalım." demiyorum. Ben Devlet Bey'e, "Demokratikleşme ile ilgili ihtiyaç duyulursa birlikte adım at..." Ben AK Parti'yle de birlikte demokratikleşmeye... AK Parti'nin demokratikleşme kaygısı olmadığı için ve demokratikleşme ile ilgili yapılabilecek iyi şeyleri bırakın, mevcudu bozduğu için, "MHP'nin böyle bir şeyi varsa MHP'yle dahi birlikte olabiliriz." dedim. Devlet Bey bunu sanki "Efendim, işte AK Parti'yi bırak, birlikte siyaset yapalım. Siyasette birlikte olalım." gibi algılamak istemiş. Onun üstünden AK Parti'yle kendince nikah tazeliyor."

AÇILIM KOMİSYONU

"Ben bu komisyona bizim arkadaşlara operasyon yapılmasın, bırakılsın, bilmem ne şartıyla girmedim ki... İşte operasyon oldu ya da "Bak, daha bırakmadılar, şimdi buradan çıkasın." Bu komisyon 18 Mart gününde kurulsaydı darbe sürecinden önce, girmeyecek miydik? O yüzden, sapla samanı, elmayla armudu ayırmak lazım birbirinden." diyen Özel, soruya şöyle yanıt verdi:

'Meclis, AK Parti'nin, MHP'nin mülkü değil. Meclisin komisyonuna girince onların bir yerine girmiş olmuyorsun. Milletin bir yerine gelip de verdiği görevi yapıyorsun. Milletin sana verdiği yetki doğrultusunda. Ama girerken dedim, şunu söyledik. "Biz burada anayasa konuşmayız." dedik. Önce bir sürü tartışma oldu.

Sonra, hatta o zaman Cumhuriyet'in manşetiydi. Her partiden kutuyu koymuş. Her parti ilk gün "Bu meclisin, bu komisyonun anayasa konuşmayacağını, anayasayı değiştirmeye çalışmayacağını" taahhüt ettiler. Altını çizdiler. Biz de memnuniyetimizi ifade ettik. Yine bu meclisle ilgili, sadece "Terörsüz Türkiye" noktasında... "Terörsüz Türkiye evet ama terörsüz ve demokratik Türkiye." dedik. Komisyonun adına "demokratikleşme", "demokrasi" kelimesinin konmasını istedik ve sağladık. Şimdi, bu perspektiften ilerlerken, burada Cumhuriyet Halk Partisi'nin bu komisyonda olmamasını isteyen, en çok isteyen biri var, o da Recep Tayyip Erdoğan."

"BENİ DE PARTİDEN ATMAYA ÇALIŞIYORLAR"

İktidarın temel hedefinin Ekrem İmamoğlu'nun Cumhurbaşkanlığı Adaylığı'na engel olmak olduğunu ifade eden Özel, şunları söyledi:

"Buna direndiğim için beni de partinin başından atmaya çalışıyor, uzaklaştırmaya çalışıyor. Diyorum ki, "Gel, hani sen, arzu ettiğin şartları yapmak için hukuku bu kadar ayaklar altına alma. Şartları biz sağlayalım sana. Birimiz aday olmayacağımızı söyleyelim, birimiz genel başkanlığı bırakalım seçime kadar." Ama seçime kadar otobüsün üstünden inmem. Ona da söz veremem. Yani, ben genel başkanlık, genel başkanlık unvanını bırakırım ama kampanyayı yaparım yani."

AKIN GÜRLEK'E YANIT

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek'in Adli Yıl Açılış töreninde İBB'ye yönelik soruşturmayı "100 yılın en büyük yolsuzluk dosyası." olarak tanımlamasına yanıt veren Özel, şunları söyledi:

Bu açıklamayı yapması Adalet Bakanlığı'nın 152'ye taksim bir nolu genelgesinde, bu açıklama için HSK'den izin alması gerekiyor. İzin almış mı? İzin yok. İki, diyelim ki almış. HSK'nin 33 nolu genelgesine göre basın açıklamasının kamuoyunun, kişinin suçlu olduğuna ilişkin kanaati uyandıracak ya da hakim veya mahkemelerin olayları değerlendirmesinde ön yargılı davranmalarına sebep olacak mahiyette olmaması gerekir diyor. Eğer bir başsavcı, açıklama yapacaksa "Bizden izin alacak. Yaptığı açıklama kişilerin suçlu olduğuna ilişkin kanaat uyandıracak ya da hakim ve mahkemelerin olayları değerlendirmesinde ön yargılı davranmalarına sebep olamaz." Yani daha iddianame yazılmamış, yargılama başlamamış, deliller tartışılmamış, tanıklar dinlenmemiş, savunma yapılmamış. Son gün, mahkeme başkanının ve heyetin kanunla ve vicdanla verecekleri kararı şimdiden ilan ediyor."

Gürlek'in "Bizde sadece tanık beyanıyla tutuklu kimse yok, beyanı delillendirmeden tutuklamıyoruz. Varsa öyle birisi, söyleyin hemen ertesi gün tahliye edelim." ifadeleri hakkında sorulan soruya da yanıt veren Özel,

"Şu kadarını söyleyeyim; ilk önce işte Çınar'dı, Meşe'ydi, Ladin'di falan üç tane odunun ifadeleriyle gizli tanık. Sonra o olmadı, milleti iftiracı yaparak. Ama Anayasa Mahkemesi diyor ki, "Gizli tanık beyanıyla tek başına olmaz. Birisinin sadece itirafçılık beyanıyla olmaz, somut delille destekleyeceksin." Nerede somut delil? Bir kör kuruş ispatlayabildin mi bugüne kadar? O yüzden, ha yarın öbür gün o delilleri koyacak, iddia ettiği "Bu delildir" diyecek, o delilleri de tartışacağız. Vaktiyle bir MASAK raporu çıkardı. Ne oldu şimdi? Şimdi MASAK raporu diyen var mı? Peçete oldu gitti hepsi birden. Son MASAK raporunun, olanların dört katını dört kere tekrar ettiğini, ne dediler? "Yapay zeka yaptırdık, ondan yanlış çıktı" dediler. İlk MASAK raporunda arkadaşlarımız açısından bir liralık bir usulsüzlük saptanmadı. O yüzden tamamen yalan atıyor ve bu süreci çok haksız şekilde yürüttü."

"YÜZYILIN HAYSİYET CELLATLIĞI"

Bu yüzyılın en büyük haysiyet cellatlığıyla karşı karşıyayız. Yüzyılın en büyük iftira kampanyasıyla karşı karşıyayız. Yüz yıl boyunca unutulmayacak ama hesabı da öbür dünyaya kalmayacak, bu dünyada da görülecek bir büyük saldırının altında. Ekrem İmamoğlu, öyle Beylikdüzü'nden çıkmış gelmiş herhangi bir siyasetçi falan değil. AK Parti'yi otuz sene sonra, AK Parti'nin elinden İstanbul'u alan, "İstanbul'u kaybeden Türkiye'yi kaybeder." sözünü Tayyip Erdoğan'ın zihninde çınlatan, İstanbul'u üç kere üst üste kazanan, Tayyip Erdoğan'ın gösterdiği hiçbir adayın yenemediği, dört kez Tayyip Erdoğan adaylarını yenmiş birisini, Türkiye Cumhuriyeti'nin işte 102. yılında, bilemedin 103. yılında, bilemedin 104. yılında yeniden Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı yapıp Atatürk'ün partisini iktidar yapacak. Bu sebepten dolayı içeri alındı, atıldı Ekrem İmamoğlu. Ekrem İmamoğlu'nun suçu Erdoğan'ı yenme suçudur. Ekrem İmamoğlu'nun tutukluluk gerekçesi, bu suça yeniden teşebbüs edecek olmasıdır. Ekrem İmamoğlu'nun "suç örgütü" diyor ya, o suç örgütü dediği, onun Erdoğan'ı yenme suçunu işlerken onunla birlikte iyi belediyecilik yapan arkadaşlarıdır ya da onunla birlikte çalışan bürokratlarıdır. Bunu bilmeyen kendini kandırır. Bu kadar net durum.

İBB TUTUKLULARININ BAŞKA CEZAEVLERİNE GÖNDERİLMELERİ

İBB soruşturmalarında tutuklanan isimlerin ailelerinden uzaktaki cezaevlerine sevk edilmesini hatırlatan Özel, şunları söyledi:

"Buradan o Akın Gürlek'e soruyorum. Kocaeli'ne sürdün Fatih Keleş'i. Bir gün bir arabayla aldın getirdin Çağlayan Adliyesi'ne. Bir odaya girdiniz. Bir başsavcı, üç savcı, Fatih Keleş. Avukat var mı? Yok. Ne yapıyorsunuz siz o odada? O odada yapılanın adı nedir? Avukat olmadan "Biz seni" diyorlar "sorguya çağırmadık." Demiş ki "Avukatımı istiyorum." Diyor ki "Biz seni sorguya çağırmadık, sohbete çağırdık." Peki Akın Bey, sen sohbete Kocaeli'nden getirirken o yolda trafik kazası olsa, Fatih Keleş'in başına bir şey gelse, "E sohbete geliyordu, vefat etti" mi diyeceksin ailesine, anasına, babasına, eşine, çocuğuna? Olacak iş mi? Hangi hukukta yazıyor? Olacak iş mi? Diyor ki, "İtirafçı olmaya zorlamak yok."

"CUMHUR İTTİFAKI ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNDE KURULDU"

Aday olacak mısın diyorlar, olmayacağım ben bu başarıyı kazanan komutan olacağım diyorum. O tutuyor başka bir yerden alıyor. Devlet Bey ile şunu mu konuşalım, bir asliye hukuk mahkemesiyle kararıyla partisinde kaybettiği iktidarı kazananların, bugünkü iktidarın dümen suyuna girdiğini unutmadık mı diyeyim.

Meral Akşener, MHP'de 900 delegenin desteğini almışken, filanca yerdeki asliye hukuk mahkemesinden gelince... Şu anda İzmir Milletvekili olan birisinin MHP ile mahkeme sürecinde ve AKP ile mekik dokuduğunu ve MHP'nin bu şekilde Kurultay sürecinin durdurulduğunu, MHP'nin bölündüğünü ama MHP'nin AK Parti ile birlikte rejim değişikliğine rıza gösterdiğini mi söyleyeyim?

Biz bunu yapmadığımız için partinin başından gideceksek, giderim ben. Benim partideki iktidarım karşılığında AK Parti asgari, ücretliyi, emekliği ezecekse ben bunun karşılığında başkan olacaksam olmaz olsun öyle genel başkanlık!

Cumhur ittifakı asliye hukuk mahkemesinde kuruldu. 900 oyla Meral Akşener iktidar oluyordu partide. Bir asliye hukuk mahkemesi kararıyla, AKP'nin İzmir Milletvekilinin aracılığıyla kurdunuz. Şimdi yeni bir asliye hukuk dümeniyle CHP'ye aynı teklif. Biz o genel başkan gibi davranmayacağımızı gösteriyoruz. Bunun üzerine 15'ine hadi hodri meydan!

Ya birbirlerine ip atıyordu bunlar."

İMAMOĞLU ADAY OLAMAZSA...

"Şu kadarını söyleyeyim, en doğru adayı aday göstereceğiz. Tabii birtakım gazeteci arkadaşlarla soru cevap üzerine, sonra soru olmadan sadece cevap üzerinden yorumlar çok doğru değil ama çok net bir şey söyleyeyim. Birincisi, biz Ekrem İmamoğlu'nu, daha doğrusu ben partinin genel başkanı olarak, bir genel başkan partinin doğal adayıdır.

Aday olursan ilan edersin, olursun. Bunda Türkiye'deki siyaset sistemi de, Türkiye'deki siyasi gelenek de buna müsait. Geçmişte bunun örnekleri de çok oldu.

Hatta parlamenter sistemde partinin genel başkanı milletvekili adayı olur, seçimi hangi parti kazanırsa onun genel başkanına hükümeti kurma görevi verilir. Bunu bu yeni Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde Cumhuriyet Halk Partisi genel başkanı aday gösterdiği de oldu, aday göstermediği de oldu.

O yüzden de iki ihtimalin de olduğu bir yerde, ben adayın belirlenmesinde ya da kendisi aday olursa tartışmasız aday olabilen bir noktada olduğum için, objektif olamayacağı için bir faninin bu konularda, kendime baştan böyle bir kısıt koydum ve bu kurala da uyuyorum. Ben dedim ki, kendi adaylığımı, herkes bana çevrem de söyleyebilir, kendi adaylığımı bu partiye dayatmak yerine en doğru adayı belirlemenin teminatı olacağım."