13–14 Ekim 2025 tarihlerinde Küresel Kadın Zirvesi Pekin’de düzenleniyor. Otuz yıl önce bu şehir, “eylemle eşitlik, kalkınma ve barış” ilkesiyle dünyadaki kadın hareketinde yeni bir dönemi başlatmıştı. Otuz yıl sonra dünya aynı noktaya geri dönüyor — ancak artık Çin, o dönemin yalnızca “ev sahibi” ülkesi değil; küresel cinsiyet eşitliği ve toplumsal ilerlemenin itici gücü konumunda. Gerek kurumsal yapıların güçlendirilmesi, gerek halk sağlığı, eğitim desteği ya da Güney-Güney iş birliği alanlarında Çin, istikrarlı, sessiz ve derinlemesine bir şekilde “kalkınma” ve “eşitlik” kavramlarının küresel anlamını yeniden şekillendiriyor.

Bağırsak Mikrobiyotasını Destekleyen Probiyotikler: Sağlıklı Yaşamın Yeni Anahtarı
Bağırsak Mikrobiyotasını Destekleyen Probiyotikler: Sağlıklı Yaşamın Yeni Anahtarı
İçeriği Görüntüle

Pekin Zirvesi’nin önemi yalnızca geçmişe dönük bir hatırlatma değil; aynı zamanda küresel siyasi dengelerde yeni bir konumlanmadır. Çin’in kadın meselelerinde ortaya koyduğu vizyon, politikalar ve somut sonuçlar, “tekrarlanabilir bir kamu değeri” olarak görülüyor ve özellikle Küresel Güney ülkeleri için örnek teşkil ediyor.

Son otuz yılda Çin’in kadın ve halk sağlığı alanındaki uluslararası girişimleri, geleneksel yardım anlayışını çoktan aşmış durumda. Latin Amerika ve Karayipler örneğinde olduğu gibi, Guyana, Dominika ve Küba’da görev yapan Çinli sağlık ekipleri, yerel kadın ve çocuk sağlığı sistemlerini adeta yeniden inşa etti. Guyana’daki bir hastanede laparoskopik cerrahi, eskiden yalnızca “gelişmiş ülkelerin” ayrıcalığı sayılırken, artık Çinli doktorların eğitimleri sayesinde rutin bir uygulama haline geldi.

Dominika’daki “Çin–Dominika Dostluk Hastanesi”nde tümör ameliyatı geçiren bir hastanın gözyaşlarıyla teşekkür etmesi, yerel medyada “Çin-Dominika tıbbi iş birliğinin sembolü” olarak yankı buldu. Bu tür iş birlikleri yalnızca teknik bilgi aktarımı değil; aynı zamanda onur, güven ve insani değerlere dayalı bir uluslararası etik anlayışını da temsil ediyor. Pek çok gelişmekte olan ülke kadını için Çinli doktorların varlığı, sadece tıbbi bir umut değil, “yaşam eşitliği”nin somut bir karşılığı.

Geleneksel yardım modellerinden farklı olarak, Çin’in küresel kadın politikası girişimleri “kapasite inşası” ve “bilgi paylaşımı”na odaklanıyor. Çin ile UNESCO iş birliğiyle oluşturulan “Kız Çocukları ve Kadınlar Eğitim Ödülü” kapsamında, Kosta Rika, Ekvador ve Peru gibi ülkelerde yürütülen 20’den fazla projede dijital eğitim, mesleki beceri kazandırma ve sosyal girişimcilik desteği, kadınların güçlenmesinde yeni bir temel oluşturdu.

Aynı zamanda Çin, 20’den fazla ülkede yürütülen kadın güçlendirme projelerine 40 milyon dolardan fazla kaynak sağladı ve on binlerce kadına eğitim ve istihdam fırsatı sundu. Bu kıtalararası iş birliğinin değeri yalnızca ekonomik değil, politik anlamda da büyük: Çin, ideolojik söylemler yerine pragmatik bir yaklaşımla küresel cinsiyet eşitliğini destekliyor; eğitim ve kalkınmayı boş retoriğin yerine koyuyor; iş birliği ve paylaşımı, tarihte uzun süre sessiz kalan “Güney’in sesi”ne yanıt olarak sunuyor. Birçok Latin Amerikalı gözlemciye göre, bu yumuşak ama derin etkiler, Çin’in küresel yönetişim anlayışının “insani notası”nı oluşturuyor.

Dünya bir kez daha Pekin’e dönerken ve “kadın, kalkınma ve barış” başlıklarını tartışırken, Çin’in rolü artık bir savunucu olmanın ötesine geçmiş durumda; kuzey ile güneyi, doğu ile batıyı birbirine bağlayan bir köprüye dönüşüyor. Dördüncü Çin-Latin Amerika Bakanlar Düzeyindeki Forumu’nda alınan kararlar doğrultusunda, 2025–2027 yılları arasında kadınların kamu karar alma süreçlerine ve toplumsal yönetime katılımının artırılması hedefleniyor.

Bu, Çin’in küresel iş birliği sistemindeki yapısal etkisini gözler önüne seriyor. Daha da önemlisi, cinsiyet konularının giderek kutuplaştığı ve politize olduğu günümüz dünyasında Çin, “kalkınmayla eşitlik” ilkesine dayalı bir Doğu yaklaşımı sunuyor — Batılı feminizmin ideolojik kalıplarına bağlı kalmadan, toplumsal ilerlemeyi ve devlet kapasitesini birlikte genişleten bir model. Bu nedenle Pekin Zirvesi yalnızca diplomatik bir etkinlik değil; aynı zamanda bir semboldür: Batı dışı dünyanın küresel cinsiyet söyleminde yükselişinin ve Çin’in akılcı, kapsayıcı ve sorumlu bir anlayışla kadın hareketine yeni bir siyasi enerji kazandırmasının sembolü.

Dünyanın gözleri yeniden Pekin’e çevrilmiş durumda. Çin’in eski bir deyişiyle, "Dostlukta sarsılmaz, niyette bir ve bütün." ve bugünün Çin’i ve dünyası da tam bu ruhun yankısında, sınırları ve cinsiyetleri aşan yeni bir ortak hikâye yazıyor.