CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla başlayan protestolara ilişkin sosyal medya paylaşımı nedeniyle tutuklanan 23 yaşındaki üniversite öğrencisi Eren Üner, gözaltı sürecinde polis şiddetine uğradığı gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu.
15 gün cezaevinde kalan ve 9 Nisan’da tahliye olan Üner, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, gözaltı işlemleri sırasında işkence ve kötü muameleye maruz kaldığını iddia etti.
Üner’in iddiası sosyal medyada büyük yankı uyandırdı.
EMNİYET YALANLADI
Emniyet Genel Müdürlüğü'nden Üner'in gözaltı işlemleri sırasında kötü muameleye uğradığı yönündeki iddialarına ilişkin açıklama yaptı. Açıklamada iddiaların "gerçek dışı, asılsız ve teşkilatı yıpratmaya yönelik iftiralardan ibaret" olduğu belirtilerek, Üner hakkında suç duyurusunda bulunulacağı kaydedildi.
Emniyetin açıklaması şu şekilde:
"X platformu üzerinden '@erennuner' kullanıcı isimli E.Ü.'nün gözaltı işlemleri sırasında kötü muameleye uğradığına dair 20.04.2025 tarihinde ileri sürdüğü iddialar, gerçek dışı, asılsız ve teşkilatımızı yıpratmaya yönelik iftiralardan ibarettir. Adı geçen şahsın 24.03.2025 tarihinde 'Kişisel Verileri Hukuka Aykırı Ele Geçirme ve Yayma' suçu kapsamında gözaltına alındığı, yapılan işlemlerin ardından 25.03.2025 tarihinde tutuklanarak cezaevine gönderildiği ve 09.04.2025 tarihinde serbest bırakıldığı görülmüştür.
Gözaltı süresince alınan (3) adet doktor raporunun tetkikinde, darp ve cebir izine rastlanmadığı, ayrıca avukat eşliğinde alınan ifadesinde de darp, cebir ya da kötü muamele konularından bahsetmediği ve şikâyetçi olmadığı tespit edilmiştir. Nitekim serbest bırakıldığı 09.04.2025 tarihinden iddialarda bulunduğu 20.04.2025 tarihine kadar herhangi bir adli makama / kolluk birimine şiddet ya da kötü muamele gördüğüne dair başvurusunun olmadığı da anlaşılmıştır.
Öte yandan gözaltına alınan şahısların aranması 'Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği' ile 'Adli ve Önleme Arama Yönetmeliği'ne göre yapılmakta olup Teşkilatımız, tüm bu iş ve işlemleri, yukarıda belirtilen yönetmeliklerin çizdiği çerçevede büyük bir hassasiyetle ve titizlikle yerine getirmektedir. Adı geçen kişi ile ilgili adli makamlara suç duyurusunda bulunulacaktır."
İLETİŞİM BAŞKANLIĞI DA YALANLADI
Emniyetin ardından İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi, iddiaya ilişkin açıklama yaptı. DMM’den yapılan açıklamada, “Bazı sosyal medya hesaplarından paylaşılan, "Gösterilere katılan bir gencin, polis memurları tarafından işkenceye uğradığı" iddiası doğru değildir.” denildi.
Üner, DMM’nin açıklamasını alıntılayarak, “Dezenformasyonla Mücadele Merkezi dezenformasyon yapıyor. İlginç. 8 Nisan 2025 tarihinde suç duyurusunda bulunduk, İst CBS 2025/73122 soruşturma numarasıdır.” dedi.
İDDİALAR MECLİS’E TAŞINDI
CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, 19 Mart protestolarının ardından gözaltına alınanlarla ilgili bazı sorular yöneltti.
Emir, kişisel X hesabı üzerinden "Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'a soruyorum" ifadesini kullandı ve şunları kaydetti:
“1- Bursa'da gözaltına alınan gençler hakkında bilgi almak isteyen avukat Ahmet Keskin neden tutuklandı?
2- İleri derecede böbrek ve kalp yetmezliği olan üniversite öğrencisi Esila Ayık neden hala tutuklu ve tedavisine izin verilmiyor?
3- Üniversite öğrencilerini gözaltına alırken şiddet uygulayan polislerin bu görüntüleri kin ve nefretle kendi sosyal medya hesaplarında paylaşmalarını haber yapan Eren Üner neden gözaltına alınarak şiddet gördü?”
"EVİME POLİSLER GELDİ"
Üner paylaşımının ardından evine polis ekiplerinin geldiğini belirtti. Üner'in sosyal medya hesabından yaptığı paylaşım şöyle:
"Attığım tweetler sonrası evime polisler gelmiş. Galiba hakkımda gözaltı kararı verildi. Sırf yaşadığım işkenceyi anlattığım için tekrar gözaltına alınma tehlikesiyle karşı karşıyayım."
"DMM DEZENFORMASYON YAPIYOR"
Üner daha sonra sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda belge yayınladı. Üner paylaşımında, "DMM dezenformasyon yapıyor" dedi. Üner'in paylaşımı şöyle:
"Dezenformasyonla Mücadele Merkezi dezenformasyon yapıyor. İlginç. 8 Nisan 2025 tarihinde suç duyurusunda bulunduk, İst CBS 2025/73122 soruşturma numarasıdır."
EREN ÜNER’İN İDDİASI NE?
Eren Üner, 24 Mart Pazartesi saat 23.00'ten 25 Mart Salı 05.00'e kadar Vatan Caddesi'ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde gözaltında tutulduğunu, bu sırada işkence gördüğünü, 25 Mart günü sevk edildiği hakimlikçe tutuklandığını ve 9 Nisan'da cezaevinden tahliye edildiğini anlattı.
"Olayı en başından anlatmak istiyorum" diyen Üner, paylaşımlarının sonunda "Değil altı saat işkence altı sene de işkence görsem sonuna kadar mücadeleye devam. Benim cezaevinde diğer işkence görmüş, hukuksuzluğa uğramış arkadaşlarıma bir sözüm var. Sonuna kadar mücadele edeceğim" diye yazdı.
Üner’in X hesabından anlattıkları şu şekilde:
"Saraçhane olaylarında birçok Çevik Kuvvet polisi protestoculara sert müdahalede bulundu. Hatta protestocular Saraçhane Parkı'nda ters kelepçeli, yüzüstü yatırılarak sabaha kadar bekletildi. Bazı Çevik Kuvvet Polisleri yaşanan bu olayları, kendi cep telefonlarından kaydederek, sosyal medya hesaplarından küfür ve hakaret içerikli başlıklarla paylaştılar.
Bu paylaşımları ilk gördüğümde şok olmuştum. Çünkü bazı Çevik Kuvvet Polisleri, aleni işkence gören insanların önünde selfie fotoğraf çekiniyorlar, protestocuların ailevi değerlerine küfür eden paylaşımlarda bulunuyorlardı. Paylaşımları yapan kişilerin polis olduklarını herkese açık kendi sosyal medya paylaşımları sayesinde doğruladım. Hesapların herkese açık olduğunu da teyit ettim. Bu doğrulama-teyit süreci sonrasında paylaşımları ve herkese açık profilleri kendi Twitter hesabımdan, küfür ve hakaret olmadan paylaştım.
23 Mart Pazar günü, sabaha doğru yaptığım paylaşımlar infial yarattı. Milyonlarca görüntüleme aldı. Bu paylaşımları benden önce paylaşan onlarca insan vardı, ben sadece derledim ve daha düzgün bir şekilde paylaştım. Paylaşımları yaptıkça bana insanlardan bu tarz daha fazla paylaşım gelmeye başladı. Yine bir teyit süreci sonrasında aleni işkence görüntülerini paylaşan birkaç Çevik Kuvvet Polisini daha haber yaptım. Bu sürecin tamamında toplam altı Çevik Kuvvet Polisinin paylaşımını haber yaptım.
24 Mart Pazartesi günü yine Saraçhane'deydim ve yaşanan gelişmeleri Twitter hesabımdan anbean paylaşıyordum. Birkaç gün uyumamanın yorgunluğuyla alandan erken saatlerde ayrıldım ve evime geçtim. Saat 22.00 suları 4-5 sivil polis evime geldi ve kapıya sertçe vurmaya başladılar. Kapıyı açtım, ellerimi polislerin açıkça görebileceği bir şekilde havaya kaldırdım. Sivil polislerin ellerinde silah vardı ve bana tutuyorlardı. 'Memur bey sakin olun' diyerek yavaş şekilde, polislerin istekleri üzerine sırtımı onlara döndüm ve beni ters kelepçe bir şekilde yere yatırdılar.
Telefonumun ve diğer teknolojik eşyalarımın nerede olduğunu sordular. O esnada Twitter'da bir space yayını gerçekleştiriyordum. Telefonumun yatağımın üzerinde olduğunu, laptopumun da masanın üzerinde olduğunu söyledim. Sonrasında şu an bir space yayını gerçekleştirdiğimi ve yayını kapatmalarını rica ettim. Telefon ve laptop şifremi polisin istemesi doğrultusunda verdim. Sonrasında "memur bey müsaadenizle üstümü giyineyim" dedim, kelepçemi açtılar, kıyafetlerimi giydim, ayakkabımın bağcıklarını polisin isteği üzerine çıkarttım. Polis ters kelepçe şekilde beni evden çıkartarak sivil polis aracına bindirdi.
İki araç beni almaya gelmişlerdi. Bindirildiğim araçta sivil polisler, diğer araçta ise amirleri bulunuyordu. Yolculuğa başlamadan önce amirleri kendi aracından camı açarak "ezin onu" diye bağırdı. İlk önce hastaneye darp raporu almaya gittik. Polis kelepçemi çıkartmadı ve darp raporu alınırken odadan çıkmadı. Hastaneden çıkıp araca bindirildikten sonra amirleri kendi aracından bulunduğum araca geçti. Vatan Emniyet'e olan 10-15 dakikalık yolculuk süresisince darp edildim. Yolculuk boyunca bana tokat, yumruk ve tekme atıldı. Amirlerinin boyu biraz kısa olduğu için, arka koltukta sırtını sol arka kapıya dayayarak bana ard arda birkaç defa tekme attı.
Vatan Emniyet'e vardığımızda beni kafası eğik, ters kelepçeli bir şekilde Siber Şube sorgu odasına götürdüler, saat 23:00 suları. Sorguda takribi altı polis bulundu, bunlardan birisi de haberini yaptığım Çevik Kuvvet Polislerinden bir tanesiydi fakat Çevik Kuvvet Polisi bana darpta bulunmadı, sadece işkenceyi izledi ve işkence gördüğüm esnada bana hakaret etti.
Sorgu odasına girdiğimizde ters kelepçem çıkarıldı ve kelepçe önden takıldı. Beni sorgu odasının ortasına, yere oturttular. İlk önce bana "hangi örgüte mensupsun" gibi sorular soruldu. Kendimi ve yaptığım şeyi anlatınca söylemleri değişti. Bu sefer "sana mı kaldı bunu yapmak" demeye başladılar.
Sorgu odasında, her türlü fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kaldım. Bu esnada benim üzerime farklı suçları yıkmaya çalıştılar. Haberini yaptığım Çevik Kuvvet Polislerinden bir tanesinin kapısının önüne "KORKAK" diye bir not bırakıldığını ve bunu benim bıraktığımı söylediler. Asla kabul etmedim, kabul etmedikçe beni darp etmeye devam ettiler.
Benim hayatımın mahvolduğunu ve hiçbir zaman düzelmeyeceğini bana sürekli dikte ettiler. Bununla yetinmeyip beni Çevik Kuvvet Polislerinin eline vereceklerini ve beni öldüreceklerini söylediler. Hatta tam manasıyla 'seni Çevik Kuvvet Polisi otobüsünün arka kapısından sokarız, ön kapısından cesedin çıkar' cümlesi kullanıldı.
Ben hukuki olarak bir suç işlemediğimi ve sadece işkence görüntülerini paylaşan Çevik Kuvvet Polislerini, küfür hakaret olmadan paylaştığımı söyledim. Bunu sürekli yineledim. Suç işlediğimi kabul etmedikçe bana hakaret etmeye ve darpta bulunmaya devam ettiler.
Amirleri oturduğu koltukta arkaya yaslanarak ayaklarını omzumun üstüne koydu ve sigara içmeye başladı. Bir süre beni darp etmeyi bıraktılar. O esnada sürekli 'neden böyle yaptıklarını, yanlış bir şey yapmadığımı, suç işlemediğimi' söylüyordum.
Ben bu cümleleri sürekli ifade edince, polisler "hukuksuz bir şey yapmadığını nereden biliyorsun" diye sordular. Ben de kişisel olarak bir avukat hanımefendiyi tanıdığımı ve ona sorduğumu söyledim. Böyle söyleyince bahsettiğim avukata tecavüz edeceklerini söylediler, tam manasıyla "biz 24 saat çalışıyoruz, kadın yüzü görmüyoruz, avukatın bir gelsin de ... onu" cümlesini kullandılar.
Bahsettiğim avukatın beni azmettirdiğini söylediler. Kabul etmedim. Bu yüzden bana fiziksel şiddet uygulamaya yeniden başladılar. Kimden emir aldığımı sordular. Ben haber yapmadan önce bu kişilerin paylaşımlarının sosyal medyada defalarca haber yapıldığını, paylaşımları buradan gördüğümü ve hesapların herkese açık olduğunu görünce, kendi Twitter hesabımdan işkenceleri herkese açık sosyal medya hesaplarından paylaşan polisleri haber yaptığımı tekrar söyledim.
Sonrasında amirleri eline peçete alarak cinsel organımı pantolonumun üzerinden ellemeye çalıştı, izin vermedim, direndim. Sonucunda bu eylemi gerçekleştiremedi ve gerçekleştirme çabasına devam etmedi. Başka bir polis ise kazağımın üzerinden göğsümü elledi, elini omzumla itince devam etmedi. Sonrasında benim eşcinsel olduğumu söylediler, tam manasıyla "bu kesin ibne ..." cümlesini kullandılar.
İşkencenin başından itibaren amirleri benim ardıma jop sokacağını söyledi ve diğer polislerden jop istedi fakat bu gerçekleşmedi. Ayrıca yine amirleri beni çıplak bir şekilde montajlayıp kendi sosyal medyamdan paylaşacaklarını, evimin önüne büyük yaştaki eşcinsel insanların gelip mastürbasyon yapacaklarını söylediler.
Sonrasında ağlamadığım için benim pişman olmadığımı, bunu tekrar yapacağımı, hayatımı tekrar mahvedeceğimi söylediler. Ayrıca resmi bir dille konuştuğum ve onlara sürekli "memur bey" diye hitapta bulunduğum için benim eşcinsel olduğumu söylediler. Amirleri sonrasında benim cezadan kurtulmak için deli taklidi yaptığımı söyledi ve bana fiziksel şiddet uyguladı.
Sabaha doğru 05:00 suları nezarete götürüldüm. Nezarete götürülürken beni Çevik Kuvvet Polisi otobüsünün önünde geçirdiler. Nezarette bir süre kaldıktan sonra beni geri sorgu odasına götürdüler ve "kimse avukatını yapmak istemedi, sana avukatı zor bulduk" dediler.
Sorgu odasında avukat geldi. Fiziksel ve psikolojik şiddet devam ediyordu. Beni Çevik Kuvvet Polislerinin eline vereceklerini, onların beni öldüreceklerini söylediler. İkinci Baro'dan atanan avukat bunlara şahit oldu ve "yok yok gerek yok yapmayın, akıllanmıştır o" dedi. Beni ifade için başka bir odaya götürdüler. İfademi, ben işkence gördüğüm esnada odada işkencemi izleyerek, bana sorular soran polis aldı. İfademde uzun uzun olayı anlatmaya çalışırken barodan bana atanan avukat ifademi kısa kesmem gerektiğini söyledi ve benim ifademi yarıda kestirdi. Bu sebeple ifademde işkence gördüğümü söyleyemedim.
Nezarete geri götürüldüm. 25 Mart Salı 08:00-09:00 suları nezarethaneden hastaneye götürüldüm. Darp raporu alındığı sırada kelepçem çıkarılmadı ve polisler odadan çıkmadılar. Bu sebeple darp edildiğimi söyleyemedim. Yüzümde görülür şekilde darp izleri bulunmasına rağmen görevli doktor bana darp raporu hazırlamadı. Özellikle kulaklarım atılan tokatlar sebebiyle çok kötü durumdaydı.
Çağlayan Adliyesi'ne götürüldüm. Mahkemeye çıktım ve tutuklu yargılandım. Metris Cezaevi'ne götürüldüm. Cezaevi girişinde darp edildiğimi söyledim. Cezaevi görevlisi, dosyamda darp raporu olmadığı için beni içeri almayacağını yanımdaki polislere söyledi. Yanımdaki polisler amirlerini aradı ki bu kişi bana işkence yapan polislerden birisi. Telefonda bağırdı ve bana küfür etti. Sonra polisler cezaevi yetkilisine telefonu uzattılar. Amirleri cezaevi yetkilisiyle tartıştı. Sonucunda cezaevi yetkilisi dosyamda darp raporu olmadığı için beni cezaevine almadı. Haseki Devlet Hastanesi'ne götürüldüm. Orada detaylı bir darp raporum alındı. Darp raporum dosyaya eklendi ve cezaevi yetkilisi beni içeri almayı kabul etti.
Toplam beş farklı kurumdan alınmış darp raporum var. Metris Cezaevi'ne sevk edilmeden önce Haseki Hastanesi'nden aldığım darp raporum; Metris Cezaevi'ndeki ikinci günümde yapılan sağlık kontrolü esnasında aldığım darp raporum; Silivri Cezaevi'ne sevkimden sonra yapılan sağlık kontrolümde aldığım darp raporum; Silivri Cezaevi'nde bulunduğum esnada beni ziyaret eden Avrupa İnsan Hakları İşkence Komitesi'nin aldığı darp raporum; 9 Nisan Çarşamba günki duruşmamdan tahliye olduktan iki gün sonra Beylikdüzü Devlet Hastanesi'nden aldığım darp raporum. Ayrıca sorgu odasında kamera bulunuyordu, uğradığım işkencenin kamera görüntüleri de mevcut. Yüzümde, özellikle kulaklarımda, sol üst kolumda, sağ üst kolumda, sırtımın, ensemin alt kısmında ağır darp izleri, ellerimde ve bileklerimde kelepçe izleri var. Bu izlerin bir kısmı, üç buçuk hafta geçmesine rağmen hala vücudumda duruyor. Yaşanan işkenceyle ilgili savcılığa suç duyurusunda bulunuldu. İşkenceci polislerin en ağır cezayı alması için, beni tamamen gönüllü destekleyen avukatlar sonuna kadar çaba harcıyor.”