Tarihsel Deneyim

Tarihsel Deneyim

Emperyalist Dil

Sömürgeci… Savaşçı emperyalizm, kendini gizlemek için özel bir dil uydurur. Emperyalist ABD, bir ülkeye saldırırken, su saldırısı için dünya barışı… Demokratik kavramları kullanır. ABD, bu saldırı sırasında özgürlükleri için “şu kadar insan öldürdük” demez. “Ölü insan ele geçirildi” der. Emperyalistler insan öldürmez, dağda bayırda dolaşırken ölenleri ele geçirir.

Heyet Tahrir

Adonis Qabbani bu konuda şöyle diyor, “özet olarak Heyet Tahrir el-şam gibi cihatçı grupları, terörist grupları geçmişinden sorumluluk tutmadan, normalleştirmek OrtaDoğu'nun geleceği sından büyük sevgi oluşturuyor. Ahmd el şara’nın El-Kaide komutanından siyasi liderliğe dönüşümü, şiddetin iktidar yolunu açtığına yönelik bir mesaj veriyor adaleti sararak, bölgesel karışıklığı tetikliyor.”(1)

Ya Türkiye

Abdullah Öcalan düne kadar, “bebek katili” idi, şimdi “kurucu önder” oldu. Dem, düne kadar dışlanan, eli sıkılmayan bir partiydi, şimdi yol arkadaşı oldu.

Dilin Özelliği

Dil, nesnel gerçekliği değiştiremez. Ama nesnel gerçekliği, öznel gerçekliğe dönüştürebilir. Kapitalizm milyarlarca insanı sömürüyor, bu nesnel gerçekliği halktan gizliyor. Peki ne yapmalı, kapitalizmin bu dil oyunu nasıl bozabiliriz. Gele gele geldik aydınlanmaya.

Üçüncü Aydınlanma

İslam toplumunda üçüncü aydınlanmayı, Türkiye’de Mustafa Kemal Atatürk başlattı. Bu yazıda Mustafa Kemal Atatürk’ün aydınlanma devrimini ele alacağım.

İlk elde soru şu. Aydınlanma nedir… Aydınlanmanın tanımını Mustafa Günay şöyle yapar, “Aydınlanmış insan ve yurttaş, düşünen, soru soran, sorgulayan, insan olarak haklarının bilincinde olan ve bunları koruyup geliştirmeye çalışan insan ve yurttaş demektir.” (2)

Aydın İnsan Olmanın Ön Koşulları

Aydın insan olmanın ön koşulları şunlardır. Önce kul olmaktan… Mümin olmaktan kurtulmak gerekir. Kul ya da mümin olan kişi, soru soramaz… Sorgulayamaz. Kullukta ya da mümin olmakta insan hakları… Düşünce ve özgürlüğü yoktur. Bu bir yana İslam toplumları tarihte hiçbir zaman mümin olmamışlardır. İslam toplumları koyu bir bilgisizlik içinde erk kavgalarıyla yıkılıp tarihten silindiler.

Yurttaş

Mustafa Kemal, Türkiye Cumhuriyeti’ni kulluk ya da müminlik üstüne kuramaz da. Bu iki kavram feodal dönemin kavramlarıdır. Yurttaşlık, cumhuriyetle ilgili kavramdır. Mustafa Kemal, amasya genelgesi’nde şöyle der, “Ulusun bağımsızlığını yine ulusun kesin kararı ve direnişi kurtaracaktır.”(2) Türkiye’nin temelinde cumhuriyet cumhuriyetin temelinde aydınlanmış yurttaş vardır.

Bilim

Mustafa Kemal Cumhuriyet yurttaşı için temel ilkeyi şöyle koydu, “Yaşamdan gerçek yol bilimdir.“ Sara Çelik bu konuda şöyle der, “Akılcılık ve bilimsellik birbirini bütünleyen iki kavramdır. Akla dayanmadan, aklın eleştirel süzgecinden geçmeden hiçbir bilgiyi bilim adına kabul etmek olanaklı değildir. Duygular, imgeler ya da inançlar üzerinde temellendirilmiş bir bilimsel bilgiden söz etmek olanaklı değildir(…) bu nedenle Atatürk akıl, bilim ve fenne her şeyden çok önem verdiğini sık sık vurgulamıştır.“(3)

Laiklik

İonna Kuçuradi, bu konuda şöyle der, “Atatürk devrimi Türkiye’de Kant’ın anladığı anlamda bir aydınlanma motto’su ‘super Aude’ (bilmeye cesaret et) olan aydınlanmayı amaçlamıştır./Bunun çok temel koşulu laiklikti; yani kamu işlerinin düzenlenmesinde ve bu arada eğitimin düzenlenmesinde dinsel normların belirleyici olmaması gerektiği düşüncesi. Çünkü ancak o takdirde insanlarımızın insansal olanaklarını gerçekleştirebilmelerini mümkün kılan ilkelerle bugün insan hakları dediğimiz türden ilke ilkeler toplumsal düzenlemeler yapılabilir, insanlar bilmeye cesaret edebilir. Böylece aydın insan-aydın yurttaş yetişebilir.”(4)

Felsefe

H. Haluk Erdem şöyle der, “Cumhuriyetin eğitim ve kültürde başardığı önemli noktalardan birisi felsefenin gelişimidir. Kuramsal anlamda bir felsefe eğitim üniversite reformuyla birlikte ülkemizde yerleşmeye başlamıştır. Programlarda bağımsız olarak okutulma, bölümler oluşturma ve kurumsallaşma adımlarında önemli mesafeler alınmıştır. Özellikle Almanya’dan gelen alman hocaların felsefenin gelişimindeki önemi yatsı namaz/Türkçenin felsefe dili olarak gelişip felsefe yapıtlarındaki artış aynı zamanda yayın çeşitliliğini beraberinde getirmiştir. Felsefe dilinin türkçenin zengin olanaklarıyla gelişmesi noktasında önemli çabalar gösterilmiştir. Felsefe alanında uluslararası çalışmaların artması ve felsefeye duyulan ihtiyaç cumhuriyetin sağlamış olduğu olanaklar olarak belirlenebilir.” (5)

Tam Bağımsızlık

Mustafa Günay, tam bağımsızlık için şöyle der, “Tam bağımsızlık Atatürkçülüğün temel ilkeleri arasında yer almaktadır. Söz konusu bağımsızlık da emperyalist işgalden kurtulmak da mümkün olmuştur. Türk halkının onurlu haysiyetli bir halk olarak yaşamasının ancak tam bağımsızlıkla sağlanabileceğini düşünen Atatürk, şöyle demektedir, “Tam bağımsızlık demek, kuşkusuz siyasal iktisat adalet askerlik kültür… Gibi her alanda tam bağımsızlık demektir. Bu saydıklarım herhangi birinde bağımsızlıktan yoksunluk, ulusun ve ülkenin gerçek anlamda bütün bağımsızlığından yoksunluğu demektir.”(6)

Ulusçuluk

Şahin Filiz, ulusçuluk konusunda şöyle der, “Millî kurtuluşa büyük bir zaferle ulaştıktan sonra, Atatürk’e göre Türk ulusunun varlık olarak ortaya çıkışını ve varoluşsal olarak devamlı olanaklı kılacak ikinci aşamaya hemen ve vakit geçirmeden geçilmesi gerekiyordu. /Ümmet yapısı, tek bir ulusun kendi varoluşu ve bilincini yaratmasını engeldir. Osmanlı’daki Ümmet anlayışı, bu devleti başlangıçta kuran kurucu özne türkleri nesnelleştirilmiş ulus olarak var oluşuna engel teşkil etmişti. Ulus olarak var olmak, ben bilinci ile mümkündür, bu bilinç olmaksızın, eğitim ve öğretim birliğinin sağlanması düşünülemez.”(7)

Dil

Yusuf Çotuksöken, bu konuda şöyle der, “Bugün Türkçe diğer bir deyişle Türkiye Türkçesi, dil devrimi sürecinde zenginleştirdiği söz varlığı, bilimsel ve sanatsal söyleme elverişliliği ve toplumun hemen her türlü gereksinmesini karşılayacak gizil gücü (en önemlisi yeni sözcükler üretmek deki yeterliliği) ile gelişkin bir iletişim, bilim, kültür, sanat, felsefe dil düzeyine geldiyse bunda yeni bir toplum, yeni bir dil yaratmayı amaç edinen, öncülüğünü gazi Mustafa Kemal Atatürk ve çevresindeki aydınların yaptığı Türk aydınlanmalığını birinci derecede etkili olduğu bir gerçektir.”

Devrimcilik

Atatürk, Cumhuriyeti kuracak topluma baktık da ne gördü. Osmanlı’yı, kul Ümmet çizgisi de geri kafalı… Eşek kafalı Türk… Şimdi şunu söylemem gerekiyor. Tarihte üç kişi filozof devlet adamı, Marcus Aurelius, Vladimir İlyiç Lenin, Gazi Kemal Atatürk.

Atatürk, felsefi birikimi ile sorunları gördü. Kendini boş düşlere kaptırmadı.

“İslamcılık ve Turancılık siyasasının başarı kazandığına ve dünyayı uygulama alanı yapabildiği ne tarihte rastlanmamaktadır”(9)


“Bizim aydınlık ve uygulanabilir gördüğümüz siyasal yöntem ulusal siyasadır(…) tarihin dediği budur, bilimin, aklın, mantığın dediği böyledir.”(10)


Gazi Mustafa Kemal, felsefi birikime ülkenin sorunlarını kavradı, bu sorunların evreni, süreç içinde olmayacağını gördü. Yaşamın bütün alanlarında devrim yaptı, bu devrimler, yaşamda kültürde gerçek doğru bir yaşamdır. Bu yaşamda kişi, etken, özgür bir öznedir.


Cumhuriyet Türkiye’nin devrimlerle kuran Kemal Atatürk’ün amacını,… Felsefesini özetledim. Peki bundan sonra ne oldu.


-Sürecek-

1. Adonis Kabbani, Suriye’de Cihatçı Grupları Normalleştirmenin Tehlikeleri çeviren: Yunus Emre Ceren, bir gün, 13 Temmuz 2025, Pazar Y-13

2. ⁠ Mustafa Günay, Cumhuriyetin 100. Yılında Aydınlanma Sorunlu Aydınlanmalar Demokrasi Günümüz Üstüne Düşünceler, Sentez Yayıncılık, Bursa 2023, Y- 269

3. ⁠ Sara Çelik, Atatürkçülüğün Aydınlanmacı Dinamikleri Işığında Türkiye’yi Düşünmek, Sentez Yayıncılık, Bursa 2023, Y-127

4. İonna Kuçuradi, Devrim Kavramı ve Atatürk’ün Kültür Devrimi, Sentez Yayıncılık, Bursa 2023, Y-23

5. ⁠H. Haluk Erdem, Cumhuriyet Döneminde Felsefenin Gelişimi, Cumhuriyet Felsefesi, Çizgi Kitabevi, Konya 2023, Y-191

6. ⁠ Mustafa Günay, Age, Y-130

7. Şahin Filiz, ⁠ Atatürk:Filozof Devlet İnsanı, Age Y-199

8. ⁠ Kemal Atatürk, Söylev II, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1978, Y-323

9. Age, Y-323

10. Age, Y-323