HABER: MAHİR BAŞ
Uzmanlar, büyük İstanbul depreminin her an olabileceğini vurgularken depremde meydana gelebilecek hasarlara karşı alınan önlemler merak ediliyor. TELE1, 1999 yılında yaşanan Gölcük depreminin ardından altyapı ve imar sorunu, toplanma alanları, ulaşım ve geçici barınma çözümlerine yönelik neler yapıldığını ortaya koydu.
Türkiye'nin yakın tarihinin en büyük felaketlerinden biri olan Gölcük depreminin üzerinden 23 yıl geçti. Acı hatıraların bir kez daha yaşanmaması için yapılan çalışmaları TELE1'den Mahir Baş, farklı boyutlarıyla ele aldığı bir deprem dosyası hazırladı.
On beş milyonu aşkın nüfusuyla İstanbul’da olası bir büyük ölçekli deprem öncesinde yapılan hazırlıklar, yapılması gerekenler ve mevcut durum nedir sorusunun cevabını aradık. Bilim insanlarının 1999 depremi sonrasında Marmara Bölgesi’ni otuz yıl içerisinde 6.0 ya da üzerinde şiddete sahip büyük ölçekli bir deprem beklediklerini söylemelerinin üzerinden 23 yıl geçti ve zaman zaman İstanbul küçük ve orta şiddetli depremlerle sarsılmaya devam ediyor.
Son yaşanan depremde de yine İstanbul depreminin habercisi mi gibi sorular gündeme geldi. Oysa sorulması gereken asıl soru, ne kadar hazırız? Deprem her an, gerçekleşebilir. Peki binalarından güvenli bir şekilde dışarı çıkmayı başaranlarımız nereye gidecek, ne yapacak?
Deprem atlatıldıktan sonra afetzedelerin tehlikeden uzaklaşmaları ve olayın şokunu atlatabilmeleri için hayati olan toplanma alanları, deprem dosyamızın ilk başlığını oluşturuyor. Yürüyerek en fazla on dakika içerisinde ulaşılması hedeflenen toplanma alanlarının en büyük niteliğini örneğin yangın gibi ikincil tehditlere de uzak olan boş ve açık alanlar oluşturuyor.
Afet ve Acil Durum Başkanlığı (AFAD) 2020 yılı verilerine göre İstanbul’da 3 bin 21 toplanma alanı bulunuyor. Toplanma alanlarının artırılma çalışmalarının sürdüğü belirtilirken bu yerlerin belirlenmesindeki kriterler de şu şekilde sıralanıyor:
• Bölgedeki nüfus yoğunluğu,
• Alanın ulaşılma ve tahliye edilme kolaylığı,
• Alanın mümkün olduğunca engellilerin ve yaşlıların ulaşımına uygun olması,
• İkincil tehlikelerden uzaklığı,
• Mümkün olduğunca engebesiz düz arazilerde yer alması,
• Konut alanlarına yakın ancak yapısal ve yapısal olmayan unsurlardan etkilenmiyor olması,
• Elektrik, su, tuvalet gibi temel ihtiyaçlar ve benzeri unsurların karşılanabileceği yapılara yakın olması
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) de hazırladığı modelde toplanma alanlarını işlev ve ölçeğine göre gruplandırmış durumda: 500-3000 metrekarelik ilk toplanma alanları; park, açık spor alanı, açık otopark, askeri alan, mezarlık, eğitim-dini-resmi kurum-sosyokültürel tesis bahçeleri ve AVM meydanlarından oluşuyor. Öte yandan daha büyük ölçekte 3000 metrekare ve üzerindeki yerler için belirlenen ikinci toplanma alanları ise afetzedelerin yardım ekipleri ile koordinasyonunun sağlanacağı, temel gıda ve sağlık hizmetlerinin verileceği ve geçici barınma alanlarına yönlendirmelerin yapılacağı yerlerdir.
Peki mevcut toplanma alanları ne durumda? Kentsel yeşil alanların birçoğunun deprem sonrasında toplanma alanı olarak seçilmesi, bu yerlerin kent ve toplum sağlığı için öneminin yanı sıra deprem için de ne derece işlevsel olduğunu gözler önüne seriyor. Dünya Sağlık Örgütü, sağlıklı bir çevre ve kent için kişi başına düşen yeşil alanın 9 metrekare olması gerektiğini öne sürüyor. Bizim kanuni düzenlemelerimizde de kişi başına düşen yeşil alanın (2 Eylül 1999 tarihli Resmi Gazetede yer alan İmar Yönetmeliği’ne göre) 10 metrekare olması gerektiği belirtilmektedir. Oysa mevcut durumun, ideal şartlardan çok uzak olduğu da sayılarla kendini ortaya koyuyor. AFAD’ın 2020 verilerine göre Bağcılar’da kişi başına düşen alan 1,68 metrekareye yükseltilmiş olarak gösteriliyor.
1999 depreminin ardından geçen 22 yılda deprem gerekçesiyle kentsel dönüşüm politikaları da hız kazandı. 2001 yılında çıkan 4708 sayılı yapı denetimi yasasına göre yapılan her yeni binanın depreme dayanıklılığının belgelenmesi gerekiyor. Ancak bu denetimi sağlayan özel firmaların hizmet bedelini müteahhitler karşıladığından denetimin güvenirliği soru işaretleri uyandırıyor. İBB’ye bağlı İstanbul Planlama Ajansı Vizyon 2050 Ofisi’nin hazırladığı Kentsel Analiz Raporu’na göre 2019 yılının Ekim ayında gerçekleşen orta ölçekli 5.8 şiddetindeki depremde hasar gören 25 okul ve kamu kuruluşunun 19’u 2001 sonrası yapılmış. Geçtiğimiz günlerde haberlere yansıyan bir haber ise toplanma alanı olarak belirlenmiş Çekmeköy’deki Ord. Prof. Zeki Velidi Togan Parkı’nın akaryakıt istasyonuna dönüştürülmesine dair imar planına karşı çıkan halkın tepkisini yansıtmaktaydı.
Öte yandan büyük çoğunluğunu parkların oluşturduğu toplanma alanlarının ne derece güvenli olduğu da bir başka soru işareti. Örneğin Kadıköy, Acıbadem Mahallesi’nde yer alan ve toplanma alanı olarak tanımlanmış Sokullu Parkı, binalarla çevrili bir park alanı. Dolayısıyla burada binaların oluşturabileceği tehlikelerden kaçmak mümkün değil. Acıbadem Mahallesinde 2020 yılında kayıt altında olan 29.748 kişi yaşıyor ve İstanbul’un diğer ilçelerinde de olduğu gibi nüfus ve toplanma alanlarının sayısı, niteliğiyle ilgili çelişkiler dikkat çekiyor.
https://tele1.com.tr/turkiyeyi-ayaga-kaldiran-6-buyuklugundeki-depremin-yer-altindaki-sesi-kaydedildi-742135/