‘Schrödinger'in Kedisi’nden yola çıkarak demek isterim ki hem Türk hem de Türkiyeli.
Türkçe yapım ekleri olan -lı, -li, -lu, -lü ülke ve şehir isimlerinin sonuna eklenir ve nereli olduğunuzu belirtir. İstanbullu, Muşlu, Azerbaycanlı, Bükülü, Almanyalı gibi… Etnik kimliği değil ait olunan yeri bildirir.
Türkiye’de ‘Türk’ dediğimizde ise hem etnik hem de ulus aidiyeti kastediliyor/anlaşılıyor. Ulus devlet demek tam da bu olduğu için Anayasa’nın 66. maddesi “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür” diyor. Açık açık vatandaşlık vurgusu yaparak ‘vatandaşlık kimliği’ belirtildiği halde bu konu tartışılıyor. Tartışanların bir kısmı gerçekten kötü niyetli ancak Türk bir taraftan da etnik kimliği ifade ettiğinden kafaların karışması bana normal geliyor.
Belli bir kesimde “Vatandaşlık aidiyeti için Türk değil Türkiyeli kelimesini kullanalım” talebi var. Bu tartışılabilir; tartışılsın ancak Türk’ün Türk olmasına da itiraz var. burasını anlamak güç…
“İsteyen ben Türkiyeli Laz’ım, desin” derseniz de sorun bazıları için çözülmüyor. Hadi ‘Türk’ kelimesi sorunlu, ‘Türkiyeli’ demekte ne sakınca var, diyeceksiniz. İçinde ‘Türk’ geçtiği için belli bir vadede ‘Türkiyeli’ demek de yeterli gelmeyecek. ‘Türkiyelilik’ paradan sıfır atılırken ‘geçiş sürecinde’ kullanılan ‘YTL’ gibi bir şey… Ne diyecekmişiz? Anadolulu. Öbürleri de zaten Trakyalı… Ağızda hâlâ ıslatılmaya çalışılan o baklanın tam adı da: Anadolu Birleşik Devletleri…
***
Edebiyat örneğin… Bu edebiyatın Alman’ı, İngiliz’i, Fransız’ı olur ama Türk’ü olmaz. Sıkıntıdır. Aslında edebiyatın böyle adlandırılması doğru değildir. Adlandırma dil veya ülke üzerinden yapılmalıdır. Almanca edebiyat, Almanya edebiyatı gibi… Ernest Hemingway hem Amerikan edebiyatının bir temsilcisidir hem de İngilizce edebiyatın. Ama oradaki yanlışlığı olduğu gibi korurlar, bir tek Türk edebiyatı onlara yanlış gelir. ‘Türkçe edebiyat’ derler.
Fransız edebiyatı, Fransız yazar olur ama Türk yazar olmaz; Türkiyeli yazardır o. Aynı yayınevi ‘Fransız Yazarlar’ ve ‘Türkiyeli Yazarlar’ kategorilerini sunar; yan yana görürsünüz Fransız edebiyatını ve Türkiye edebiyatını. Oysa Fransa’da bir ‘Fransa edebiyatı’ vardır, bir de ‘Frankofon edebiyatı.
***
Öte yandan negatif içeriklerde Türk-Türkiyeli hassasiyeti pek oluşmaz. “İsrail'de plaj kabininde çocuk fotoğrafı çektiği iddia edilen Türk gözaltında ”https://www.bbc.com/turkce/articles/cy7y8yred1xo" gibi haberler için kimse “Türk demeyelim, Türkiyeli diyelim” demez,
Haberi yazanlar ve yayınlayanlar dahil. Olumsuzluklarda Türk olunabilir ama kimya dalında Nobel alırsanız hem Batı basını hem de ‘Türkiyeli basın’ etnik kökeninizin peşine düşer.
“Türkler trafikte berbattır” demekte sakınca yoktur ama “Türkler misafirperverdir” derseniz ırkçılık yapmış olursunuz. Türkiyeli Zaza olabilirsiniz ama Türkiyeli Türk olursanız kırk dereden getirdikleri argümanlarla Türklüğünüzü çürütmeye, devşirme olduğunuzu ispata çalışırlar.
Sorun başkasının ne olduğunu tanımlamak ısrarından kaynaklanıyor. Kim kendini nasıl istiyorsa öyle tanımlasın -lütfen- yüksek müsaadenizle!
***
Ben ülkenin eşit yurttaşlık ilkesine sadık bir cumhuriyet; laik, demokratik, hukuk devleti olarak kalmasından yana Türkiyeli bir Türk’üm. Soruların çalınmadığı, sahte diplomaların basılmadığı, Türk Lirası’nın pul olmadığı, emeğin sömürülmediği, gelir adaletinin sağlandığı, çocukların karnının doyduğu, kadınlar ve çocuklar başta tüm yurttaşların güven içinde olduğu bir ülkede herkesin hür yaşadığını hayal ediyorum. Galiba çok eski kafalıyım.