Ekonomist Turgay Bozoğlu, TELE1 ekranlarından Bilge Yurtdagülen'in sunduğu Gerçek Haber Gerçek Ekonomi programında 19 Mart'ta Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınmasıyla başlayan süreçteki ekonomi bilançosunu değerlendirdi.
"19 Mart'tan sonra 62 milyar dolar gitti" diyen Bozoğlu bilançonun vatandaşı daha fazla etkilediğini belirterek "Merkez Bankası rezervlerinde 62 milyar dolarlık bir eğim oldu ama bu Merkez Bankası rezervleri dışında enflasyona yani bizim hayatımızı daha pahalı hale getirdi." dedi.
Bozoğlu'nun açıklaması şöyle:
"Maalesef bir Türkiye Cumhuriyeti'nin 2025 yılında bunu yaşıyor olması bence çok acı verici bir şey. Sadece Sayın Ekrem İmamoğlu değil, hiçbir siyasi parti liderleri bugün tutuklu olarak ve Türkiye'de tutuklama adeta bir cezalandırma yöntemine dönmüş durumda. Tabii bunun ekonomiye de çok büyük etkisi oluyor. Ben birçok şeyle konuştum, uluslararası uygulamalara baktığımızda ne olur diye. Gelişmiş demokrasilerde bunu görmüyoruz. Tutuksuz bir yargılamanın, herkes yargılanabilir, herkes hakkında soruşturma açabilirsiniz. Eğer elinizde yeterli şeyler varsa sonucunda aklanırsınız veya suçlanırsınız. Ama suçlu gibi tutuklanıp ve önemli bir siyasetçi Sayın Ekrem İmamoğlu, onun etkisi daha fazla oldu.
19 Mart'tan sonra 62 milyar dolar. Bakın bu 62 milyar doların sadece 62 milyar doları olarak geçip gitmemek lazım. Merkez Bankası rezervlerinde 62 milyar dolarlık bir eğim oldu ama bu Merkez Bankası rezervleri dışında enflasyona yani bizim hayatımızı daha pahalı hale getirdi. Ona etkisi oldu. Başka neye etkisi oldu? Merkez Bankası'nın hedeflediği para politikasının patikasının bozulmasına yol açtı. Bir takım şeyleri erte ediyorsunuz. Faizleri yükseltiyorsunuz. Bu KOBİ'ler, orta ve küçük ölçekli işletmeler, sanayiciler için daha yüksek kredi maliyetleri, daha zor öngörüler gelecek demek. Bu istihdam ve işsizlik demek. Bunların toplamı aslında biz sadece 62 milyar dolar dediğimizde yanılmış oluruz. Bu 62 milyar doların bir de bizim tarafımızdan ödenen bir faturası var biliyorsunuz. Bu 65 milyar dolar sayın Mehmet Şimşek geldikten sonra biriken Merkez Bankası rezervi net olarak.
"HER ŞEY BOŞA GİTTİ"
Bunun hemen hemen bütününü biz 19 Mart sonrası yakmış olduk. Peki biz bunu biriktirmek için ne yaptık? Bunu biriktirmek için dünyadaki en yüksek faizlerden birisini verdik. Yüksek faiz verdik. Bu arada bütçemizin açığını kapatabilmek için de dolaylı vergilerle Türk halkı olarak, ücretliler olarak, çalışanlar olarak büyük bir fatura önümüze konuldu. Yani ziyafete oturan biz değildik ama faturayı biz ödedik. Bütün bunların sonucu bu katlandığınız fedakarlıklar ödedikleriniz hepsi boşa gitti. Ve bir korkunç bir tablo ile karşılaştınız. Bugün biraz daha sakinleşmiş olsa bir de iki yılı geriye silmiş oldunuz. Böyle bir tablo ile karşı karşıya. Bundan sonra bunu engellemek için Merkez Bankası'nın aldığı önlemler de Türk halkının önüne bir fatura olarak gelmeye devam edecek. Nedir bu? Merkez Bankası döviz kurundaki yani yabancıların çıkışı, Türk vatandaşlarının hemen o panik anında dövize dönmesini engellemek için rezervleri sattılar. Yeterli olmadı. Ne yaptılar? Onun üzerine faizi yükselttiler. Ki bugün fiili faiz yüzde 46 değil yüzde 49. Onu da bilmekte fayda var. Çünkü Merkez Bankası politika faizi olan yüzde 46'yı uygulamıyor. Haftalık repo faizidir bu. Gecelik faizi olan yani faiz koridorunun üst bantı olan yüzde 49'u uyguluyor. Yani bankalara likitte sağladığı zaman yüzde 49'dan veriyor TL'yi. O da tabii bankaların maliyetini de yükselten bir işlem. Ve bütün hepsini zincirleme olarak yansıyor.
"ÜÇ KİŞİDEN BİRİ İŞSİZ"
Bu ne oluyor? Artık kredi neredeyse kullanılamaz hale geliyor. Kredi kullanılamaz hale geldiği için Türkiye'de birçok işletme, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmeler, işletme sermayesinden dahi yoksundur. Krediyle çevirdiler işlerini. Bunların hayatlarının zorlaşması demek. Bu bizim yakın gelecekte şunu göreceğiz. Hani durgunluk dediğimiz zaman belki çok anlaşılmıyor ama iflaslar, kongre ortamlarının arttığını, bunun sonucunun istihdama yaradığını göreceğiz. Hani belki şunu diyebilirsiniz, aklınıza şu gelebilir. Ya öyle diyorsunuz da işsizlik rakamları da bayağı iyi geliyor diyebilirsiniz. Bu maaşı da işsizlik rakamının kötü geldiğinde göreceğiz ama gerçek de o değil, aslında bizim konuşmamız gereken Türkiye'de maalesef altın iş gücüdür. Yani geniş tanımlı işsizliktir ki hem uluslararası çalışma örgütü kabul eder, hem de bütün dünyada gelişmiş ülkeler bunları açıklarlar. Ve Türkiye'de aslında işsizlik rakamının çalışan insanlarımızı, çalışma çağına gelmiş insanlarımızı 3'te 1'inin işsiz olduğunu gösteriyor. Yani 3 kişiden biri işsiz."