Yerel seçimlerde halkın oylarıyla CHP'den Esenyurt Belediye Başkanı seçilen Ahmet Özer, 'Terör örgütüne üye olma' suçlamasıyla tutukladı. 15 Yıl hapisle yargılanan Özer, ikinci duruşmada tahliye edildi ancak hakkında yürütülen başka bir soruşturma nedeniyle cezaevinden çıkamadı.
Özer, T24'ten Cansu Çamlıbel'in sorularını yanıtladı. Özer, Esenyurt Belediye Başkanlığı görevinden alınmasını "Sinerjiyi yok ederek Esenyurt Belediyesi’ni hedefe koymaktı. Seçimle alamadıkları ve çok önemsedikleri Esenyurt Belediyesi’ne kayyım atamalarının tek yolu buydu" ifadelerini kullandı. Üzerine atılı örgüt üyeliği suçlaması hakkında da konuşan Özer, "Beni örgütle iltisaklı ve irtibatlı göstererek CHP’nin içini karıştırmaya yeltendiler" dedi.
Kendisine yöneltilen örgüt üyeliği suçu ve yeni açılım sürecine değinen Özer, "İBB’ye bir tünel kazarak güçlü Cumhurbaşkanı adayı İmamoğlu’nu oyun dışına atmak, elimine etmek istediler. Daha tutuklandığım gün bu tespiti yaptım ve zikrettim. Öyle ki henüz tutuklamaya sevk edilmemişken, savcı kararını beklerken avukat da olan kızıma bunu doğrudan söyledim. Dolayısıyla tabiri caizse bir taşla bir kuş vurmak değil bir taşla kuş katliamı yapmaya çalıştılar. Ancak bütün bunların sonucu benim haksız, hukuksuz yere tutuklanmam barış süreci geliştikçe bumerang etkisi yaptı" diye konuştu.
Özer, CHP'ye yönelik düzenlenen operasyonların Cumhur İttifakı'nda da krize neden olduğunu belirterek, "Bahçeli, CHP’ye ve belediyelerine karşı yürütülen siyasi operasyonların barış sürecine zarar verdiğinin farkında ve buna kendi çapında ittifakı bozmayacak ölçüde itiraz ediyor" dedi.
"CHP'Yİ KARIŞTIRMAYA YELTENDİLER"
Özer'in Çamlıbel ile yaptığı röportaj şöyle:
- ‘Silahlı terör örgütü PKK/KCK üyesi olmak’ suçundan 15 yıla kadar hapis istemiyle yargılandınız ve tahliye edildiniz. Bu arada savcılığın üyesi olduğunu iddia ettiği örgüt kendini lağvetme açıklaması yaptı ve hatta sembolik olarak ‘silah yaktı.’ Ve bu sürecin akışı aslında sizin tutukluluk sürecinizle paralel gitti. Devlet ya da hükümet bu süreçte bir ‘CHP’li belediye başkanı’ olarak sizi içerde tutarak tam olarak ne yapmaya çalıştı?
Bana yapılan operasyonun üç önemli hedefi vardı. Birinci hedef benim kısa sürede Esenyurt’ta hem hizmet yönünden hem de siyasi açıdan yarattığım yüksek sinerjiyi yok ederek Esenyurt Belediyesi’ni hedefe koymaktı. Seçimle alamadıkları ve çok önemsedikleri Esenyurt Belediyesi’ne kayyım atamalarının tek yolu buydu. Ben de kimliğine sahip çıkan bir Kürt siyasetçi olarak hedefleri haline getirildim. Keza halkla aramda kısa sürede yüksek bir sinerji oluştu. Halk ne denli çalıştığımı ve hizmet aşkımı, azmimi gördü ve bir daha Esenyurt’u alamamaktan korktular. İkincisi, benim Esenyurt özelinde Kürt seçmenle kurduğum bağ ve onların CHP’ye oy vermesi hükümeti rahatsız etti. Bir yanda bu bağı koparmak istediler öte taraftan beni örgütle iltisaklı ve irtibatlı göstererek CHP’nin içini karıştırmaya yeltendiler. Niyetleri buydu. Üçüncüsü de 22 Ekim 2024 tarihinde Bahçeli’nin çıkışına verilen cevap niteliğindeydi.
"BUMERANG ETKİSİ YAPTI"
MHP lideri Bahçeli iktidarın ortağı değil mi? Neden Adalet ve Kalkınma Partisi hükümeti, Bahçeli’nin çağrısı sanki kendilerinden bağımsız bir konuymuş gibi bir tutum içinde olma gereği duysun ki?
Bahçeli’nin Öcalan’a yaptığı çağrı kendi tabanında sarsıntılara yol açacağı için, “Bakın biz terörle mücadele ediyoruz” mesajı vermek istediler bir bakıma. Yani bu girişimin tabanda yaratacağı rahatsızlığı kendilerince böyle gerçek dışı bir algı yaratarak önlemeye çalıştıklarını düşündüler. Bütün bunlarla birlikte Esenyurt’tan İBB’ye bir tünel kazarak güçlü Cumhurbaşkanı adayı İmamoğlu’nu oyun dışına atmak, elimine etmek istediler. Daha tutuklandığım gün bu tespiti yaptım ve zikrettim. Öyle ki henüz tutuklamaya sevk edilmemişken, savcı kararını beklerken avukat da olan kızıma bunu doğrudan söyledim.
Dolayısıyla tabiri caizse bir taşla bir kuş vurmak değil bir taşla kuş katliamı yapmaya çalıştılar. Ancak bütün bunların sonucu benim haksız, hukuksuz yere tutuklanmam barış süreci geliştikçe bumerang etkisi yaptı. Zira bir yandan barış süreci yürütüp öte yandan ömrünü barış ve demokrasiye adamış birini örgüt üyeliği iddiası ile tutuklamak yaman bir çelişki oluşturmakla birlikte akla, mantığa, vicdana aykırıdır. Bundan ötürü bu düzmece dava baştan itibaren halkın vicdanında da mahkum olmuştu.
"BAHÇELİ RAHATSIZ"
Bu arada ilk sorumdaki ‘devlet ya da hükümet’ ifadesini bilinçli olarak kullandım. Size göre bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan devlete tam olarak hâkim midir? Yoksa mesela MHP lideri Devlet Bahçeli birilerinin ileri sürdüğü gibi devletin ‘asıl aklı’nı mı temsil ediyor? Yani size ilişkin davalar süreçlerinde iktidar bloğu içindeki kadrolar arasında herhangi bir makas hissettiniz mi?
AKP bugün için devlete hakim görünüyor. Hatta bu sebeple parti devleti kavramsallaştırılması kullanılıyor. Öte taraftan tersi de mümkün. Çünkü AKP devleti değiştirme iddiası ile iktidara geldi ama güçlendikçe devleti değiştirmek yerine kendi kendisi değişti ve devletçi oldu. Fetö darbe girişiminden sonra sayın Bahçeli’nin sürece dahil olması ile AKP bu krizi atlattı ve MHP’nin yardımıyla krizi fırsata çevirdi sistem değişikliğine giderek, kendine göre tahkim etti. Yani MHP ile birlikte bir devlet bloğu oluşturarak yönetti. Hatta Ergenekon’dan tutuklattıkları bazı kişi ve partilerle müttefik oldular. Fakat gelinen noktada, özellikle barış sürecinin yürütülüş biçimi, Bahçeli ile aralarındaki yaklaşım farkını ortaya çıkardı. Bahçeli barış sürecinin nihayete erdirilmesinde daha istekli, daha samimi ve kararlı davranırken AKP ve sayın Erdoğan işi yavaştan aldılar. Adeta bir ‘bekle gör’ politikası uyguladılar. Ayrıca Bahçeli, CHP’ye ve belediyelerine karşı yürütülen siyasi operasyonların barış sürecine zarar verdiğinin farkında ve buna kendi çapında ittifakı bozmayacak ölçüde itiraz ediyor.
Tamamını okumak için tıklayın.




