Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, İBB Saraçhane Başkanlık Binası Fuaye Salonu'nda açıklamalarda bulundu.
Sözlerine Kartalkaya'daki yangın nedeniyle toplantının ertelendiğini söyleyerek başlayan İmamoğlu şu ifadeleri kullandı:
"İnsanlar ailelerine ulaşma kaygısı yaşarken ve acıları derinden hissederken tüm Türkiye yastayken yine ne yazık ki ilk anlarda bir kısım nifakçılar ortaya çıktı. Yetkilerin sahibi olmak için yanıp tutuşanların iş sorumluluk almaya geldiğinde adeta adam asmaca oynamasını kınıyorum. Bolu Belediye Başkanımız Tanju Özcan'a medya üzerinden hakaret edenleri, suçlu ilan edenleri ve yine bildik oyunlarla sorumluluklardan kaçma girişimlerini en üst perdeden kınıyorum."
ERDOĞAN'A ÖZDAĞ VE DEMİRTAŞ ÇAĞRISI
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ve eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın cezaevinde olmasına tepki gösteren İmamoğlu şu ifadeleri kullandı:
"Bu basın toplantısını yapacağımız günlerde bir yandan yangın faciasının acılarını yaşarken öte yandan siyasallaştırılmış yargı eliyle tüm günlerimizin bu tramvayla geçtiği sıkıntılı günlerde Türk siyasetine şekil verme çabasını da gördük. Ne yazık ki Zafer Partisi Genel Başkanı Sayın Ümit Özdağ, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı talimatıyla gözaltına alındı. Gözaltına alınma gerekçesinin dışında bir iddiayla da tutuklanarak cezaevine gönderildi. Siyasi parti genel başkanlarının tutuklanmasına Türkiye alışık bir ülke. Ne zaman? Darbe döneminde. Ta 1980 darbesinde bunları yaşadık. Darbeden bu yana Türkiye'de ilk kez iki genel başkan cezaevine konuldu. Sayın Selahattin Demirtaş 7 yılı aşkın bir süredir cezaevinde tutuluyor. Şimdi ise Zafer Partisi Genel Başkanı Sayın Ümit Özdağ tutuklandı. Bunlar ancak askeri darbe döneminde yaşanan olaylardı ve o günleri hiçbirimiz hatırlamak dahi istemiyoruz.
Hem Sayın Ümit Özdağ hem Sayın Demirtaş'a sevgilerimi ve saygılarımı yolluyorum. Başlarına gelen hukuksuzluğun artık sona erdirilmesini de buradan talep ediyorum. Bu talebin adresi iktidardır, sayın cumhurbaşkanıdır. Bu çağrıları ne kadar anlar ondan endişeliyim.
Bolu'daki yangın faciasında AKP kongresinin devam edip 6 saat sonra yangın hakkında eksik bilgilendirilmesi de çok büyük bir skandaldır."
"ÇOK ÇARPICI BİR TEZGAH..."
Anlatacaklarını 'çok çarpıcı bir tezgah' olarak nitelendiren İmamoğlu şöyle dedi:
"Bugün çok çarpıcı bir tezgahı gözler önüne sermek için sizi çağırdık. Çok değerli, çok önemli, çok hassas, gerçekten utanç verici bir durum. 31 Mart seçimlerinden milletimizin birinci partisi olarak çıkan Cumhuriyet Halk Partisi ve belediyelerine yönelik haksız hukuksuz operasyonlar hız kesmeden devam ediyor. Siz bakmayın ki her gün bir şey olduğunda, bir tepki gösterdiğimizde ilk çıkıp yetkililerin ağzından duyduğunuz cümle 'yargı bağımsızdır' cümlesi. İnanmayın. Türkiye'de bağımsız özerk kurum kaldı diye vatandaşlarımıza sorun, büyük bir kısmı 'kalmadı' diyecektir. Başkanı ve yardımcısı cumhurbaşkanı tarafından atanan kurum hakimlerin savcıların geleceğine karar vermiyor mu? Hal böyle olunca belli amaçlar için atananlar yüzünden kanundan gelen güç ne yazık ki kişiselleştiriliyor, hedef gözetiliyor. Yani siyaset bugün hepimizin yaşadığı gündelik haberler üzerinden ortaya çıkan atmosferden görüyoruz ki; siyaset köküne kadar yargıya karışıyor.
ERDOĞAN'A 'TURP' YANITI
Hukuksuz operasyonlarına devam edecekler. Ben söylemiyorum, Cumhurbaşkanı Erdoğan söylüyor. 'Turbun büyüğü heybede' diyor. Dosyalar gizli denilerek şüphelilerin avukatlarına bilgi verilmiyor ama cumhurbaşkanı ne olacak, ne bitecek her detaya vakıf. Neredeyse sabahından akşamına bu işin içinde olan insanlarla irtibat kuracak kadar bu işin içinde mi diye insan düşünmeden edemiyor. Ama lafa gelince hemen 'yargı bağımsız'."
"BUGÜN HEYBEDEN TURP NİYETİNE ENTERESAN BİR KİŞİLİK ÇIKACAK"
İmamoğlu konuşmasına şöyle devam etti:
"Buradan bunu söyleyen kişiye seslenmek istiyorum. Yargı bağımsız öyle mi sayın Adalet Bakanı? İşte bugün biz de sayın cumhurbaşkanımızdan esinlenerek basın toplantımıza bu ismi koyduk. Basın toplantımızın ismi 'turpun büyüğü' Bugün heybeden turp niyetine çok enteresan bir kişilik çıkacak. Bu kişinin adeta bir infazcıya dönüştürüldüğünü, hukuksuzlukların perdesi yapılmaya çalışıldığını, olmayan raporların nasıl iddianameye girdiğini, raporların nasıl değişime uğradığını, imzasız raporla insanların nasıl suçlandığını hatta tutuklandığını sizlere ve kamuoyuna paylaşacağım. Öyle lafla, dedikoduyla da değil, belgeleriyle paylaşacağım.
Beylikdüzü Belediye Başkanlığım sırasında yapılan bir ihale nedeniyle hakkımda dava açıldı. Halen devam ediyor. 7 yıl hapis ve siyasi yasak ile yargılanıyorum. Mahkemenin duruşma başlarken hedef koyduğu bitirme süresi 409 gündü. 11 Nisan'a ertelenen duruşma 826. gününde karara bağlanacak mı göreceğiz. Yargılandığım ihale dosyası hakkında 2020 yılında Danıştay karar verdi. Burada belediye başkanına ceza sorumluluğu yüklenemeyeceğini karara vardı. Buna rağmen dava açıldı. Mahkeme konuyu bir bilirkişiye emanet etti. 3 Temmuz 2022 günü bu bilirkişi raporunu sundu. Bu sıra dışı bilirkişi Danıştay'ın 5 yüksek yargıcının kararı doğru bulmamıştı. Yeni yazdığı raporla bu ihalede sorumluluğum olduğunu iddia etti. Bu ifadeler iddianameye girdi. Savcı iddianamenin 7. sayfasında ne diyor? 'Bu bakımdan soruşturmaya konu teşkil eden eylemler olduğu tespit edilen ihaleyle ilgili iç denetçi tarafından hazırlanan üst yönetici olan şüpheli Ekrem İmamoğlu'na sunulmasına rağmen ihalenin iptali ve ilgililer hakkında suç duyurusu vs. herhangi bir işlem yapmadığı...' Yani ben herhangi bir işlem yapmadım. 'Teslim edilen şüphelinin cezai sorumluluğu doğacağı açıktır.' Savcılığa göre Beylikdüzü Belediyesi'nin iç denetçisi rapor hazırlamış, bana sunmuş ama ben gereğini yapmamışım. Yalnız ortada bir sorun var, böyle bir rapor yok. Olmayan bir rapor bana sunulamayacağı için de sorumluluk ihmali yapmam söz konusu değil. Peki olmayan rapor iddianameye nasıl giriyor? Bilirkişi de mülkiye müfettişi gibi iç denetçi raporu olduğunu belirtti. Avukatlarımız böyle bir rapor olmadığını mahkemede ispat etti, buna rağmen mahkeme iddianameyi kabul etti.
"BU İSMİ AKLINIZDA TUTUN"
Bu bilirkişi olmayan şeyleri yazacak kadar rahat bir profesyonel Başına bir şey gelmeyeceğinden emin. Belli ki arkasında çok güvendiği kişiler var. Şimdi bu kişi takdim ediyorum. Bu sıra dışı kişinin adı S. B. Bu ismi aklınızda tutun.
Olmayan bir raporu yazmış gibi göstererek adli makamları yanıltmaya yönelik girişimi nedeniyle bilirkişi S. Bey ile ilgili suç duyurusunda bulunmasını mahkemeye ilettik. Mahkeme bu talebe cevap bile vermedi. Diyorum ya arkası sağlam, korunaklı bir yerde. Danıştay'ın 5 yüksek yargıcı yerine bilirkişi S. Bey'e itibar edilince mahkemeye doğal olarak itiraz ettik. Mahkeme yeni bir bilirkişi grubu oluşturdu. Sayıştay denetçisi olarak görev yapmış 3 kişilik uzman bilirkişi heyeti konuyu inceledi. Yeni rapor tümüyle benim ve arkadaşlarımın lehine çıktı. Yani bu kez muhasebe kökenli S. Bey değil 3 emekli Sayıştay denetçisinden oluşan devlet ciddiyetini bilen kişiler raporlar hazırladı. Bu raporun ardından mahkeme dedi ki; 'iki rapor birbiriyle çelişiyor. O zaman bir üçüncü bilirkişi raporu isteyelim.' Mahkeme yine bu kez başka üç emekli Sayıştay denetçisinden bilirkişi raporu istedi.
"MAHKEMEYİ ALDATACAK KADAR CESUR"
Yeni bilirkişi raporu geldi. Rapor yine benim ve arkadaşlarımın lehine çıktı. Raporlarda ne diyor biliyor musunuz? 'Ekrem İmamoğlu'nun ihalede bir sorumluluğu olmadığı gibi ihalede yanlış bir işlem yapılmamış ve kamuyu kara geçiren uygulama yapılmıştır.' Danıştay'ın 5 yüksek yargıcı, Sayıştay'dan emekli 6 denetçi bizi haklı buldu ama bir tek S. Bey haklı bulamadı. Sanırım buraya kadar anlattıklarımla S. B. isimli bilirkişi arkadaşın profili hakkında aklınızda bir şeyler şekillenmiştir. Düşünsenize adam mahkemeyi aldatacak kadar cesur. Olmayan rapordan bahsedecek kadar gözü kara. Normalde böyle bir şeyi bilirkişinin yapması halinde o bilirkişinin ehliyeti iptal edilir. Öyle değil mi? Ama öyle olmadı. S. Bey'e bu cengaverliği nedeniyle yeni vazifeler ve sorumluluklar verildi. Yani ödüllendirildi. Verilen görevler de ne tesadüf. Ne büyük tesadüf ki hep bizimle ilgili. Çok enteresan.
"BİZE KARŞI BARİZ ART NİYETİ AR"
Varan 1'i anlattık. Şimdi varan 2. Görüldüğü gibi bilirkişi S. Bey'in bize karşı bariz bir art niyeti var. Yani bilirkişilik makamını buradan tenzih ediyorum. Tenzih ediyorum. Sadece şahsıyla ilgili bu cümleyi kuruyorum. Kesinlikle art niyeti var. İspatlı belgeli. Peki ne oldu biliyor musunuz? 2 Şubat 2024'te İETT hakkında yürütülen bir soruşturmaya yine bilirkişi olarak S. Bey atandı. İETT avukatları kamu ihalelerinde yetkin olmadığı için S. Büyükcanayakın'ı bilirkişi olarak atanmasına itiraz etti. Savcı yanıt vermeden tam 6 ay bekledi. 6 ay.
Ağustos ayına geldiğimizde hayır bu soruşturmanın bilir kişisi S. Bey olacaktır dedi. Beklendiği ve istediği istendiği gibi bilirkişi S. Bey hiç şaşırtmayacaktır.
İETT aleyhine bir rapor hazırladı. Asılsız tespitlerle dolu bir rapor. Savcı başka bir bilir kişi kabul etmeyince İETT emekli Sayıştay denetçilerinden oluşan bir gruptan bilimsel uzman görüşü talep etti. Sayıştay denetçileri bilirkişi raporunun hukuken doğru olmadığını ispatlayan bir rapor gönderdi.
Bitmedi. Sırada varan 3 var. Her raporunda bizi ve kurumlarımızı suçlayan bu art niyetliliği ispatlanmış bilirkişiye bir görev daha verildi. Resmen, özel olarak sürekli bizimle ilgili konulara tanıyordu. Geçtiğimiz eylül ayında asfalt firmamız ile ilgili yürütülen bir soruşturmada da bilirkişi olarak yine S. Bey tercih edildi. Avukatlarımız mahkeme dilekçe verdi. Yine S. Bey'e görevi verdiler. Kısa sürede raporunu hazırlayan S. Bey şirketimiz ve çalışanları aleyhine rapr düzenledi.
Tıpkı İETT'de olduğu gibi İsfalt'ta da arkadaşlarımız emekli Sayıştay denetçilerinden bilimsel uzman görüşü talep etti. Bilimsel rapor S. Bey'in raporunu hukuksuz buluyordu. Belediye operasyonlarını yapan savcılar üç şirketimizin 16 ihale dosyasını polis marifetiyle almıştı. Beşiktaş ve Esenyurt operasyonlarının ardından konunun İBB'ye getirilmek istendiğini belirtmiştim. S. Bey'e de verilen iki dosya da aynı dosyada yer alıyor. Yine tesadüf değil mi?
"VARAN 4 ÇOK ENTERESAN"
Varan 4 çok enteresan. S. Bey bu kez hepiniz şaşıracaksınız İstanbul Büyükşehir Belediyesi lehine karar veriyor. Ama inceliği var. Nasıl? Söyleyeyim. Ha anlatmadan şunu söyleyeyim; bu iktidar ağzını yaya yaya 'yargı bağımsızdır. Yargıyı rahat bırakın. Hele yargının kararını bir görelim' diyor ya gerçekten edeplerini ve utanma duygularını kaybetmişler. Çok net söylüyorum. Edeplerini de utanma duygularını da kaybetmişler. Hikaye gibi anlatıyorum. Sizler de dinliyorsunuz da bunların her birisi aslında çok büyük skandal. Bizim soruşturmalarımız ne tesadüf ki hep S. Bey'e denk geliyor.
"2019'DAN SONRA CENGAVER OLUYOR"
Arkadaşlara sordum. İstanbul'da kaç bilirkişi var diye. Sordum baktılar. 8 bin 806 bilirkişi var. Temel alanı S. Bey gibi muhasebe olan ise 1891 bilirkişi var İstanbul'da. 1891. Ama ne hikmetse o 1891'in sonundaki o 1 eşittir S. Bey bütün dosyalarımızda. Bize hep S. Bey'in düşmesi tesadüf olabilir mi? Dönelim varan 4'e. Dedim ya S. Bey bu kez kurum lehine rapor verdi. Ne kadar şaşırtıcı. Ama nasıl? Göreve geldiğimizde geçmişte yapılan usulsüz iş ve işlemlerin tespiti için inceleme başlatılmasını talimatını vermiştim. 2019'un sonbaharında. Göreve geldim 2 ay sonra. Teftiş Kurulumuz çok sayıda dosya buldu. Çok sayıda suç duyurusunda bulunduk. Hatırlıyorsunuz ki çıkan bu dosyalarımızın tamamına İçişleri Bakanlığı tarafından el konuldu. 'Siz soruşturma, siz teftiş yapamazsınız ben yapacağım' dedi. O günden bugüne buzdolabında İçişleri Bakanlığı'nda. Belgeli, ispatlı konular ama ne yazık ki çoğu yargıdan döndü. Onlardan biri de 2018 yılında İspark şirketimizde yapılan bir ihale ile ilgiliydi. Usulsüzlük tespit ettik mahkemeye verdik. Mahkeme 2023 yılında bu soruşturmada ne tesadüf ki yine ünlü bilirkişi S. Bey'i tercih etti. Sonuç ne oldu? Olumlu. S. Bey 'usulsüzlük var' dediğimiz dosya için 'kusur yok' raporu verdi. Niçin? Çünkü 2019'dan önceydi. 2019 öncesi döneme karşı son derece nazik olan S. Bey maşallah 2019'dan sonra cengaver oluyor o şahin kesiliyor.
Hani siyaset yargıya müdahale etmiyordu? Bunu iddia eden Sayın Bakan'ın bu evraklara tek tek bakmasını dilerim. Ama şuna da bakmak lazım.
Nedir bu S. Bey sevdası? Hayatımıza S. Bey isimli kişi bu kadar nüfuz ettirilince tabii ki durmadık araştırmaya başladık. Kimdir bu diye araştırmaya başladık. Bir baktık ki bu arkadaşa nedense hep Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin dosyaları düşüyor. Çok tesadüf. Hayri İnönü zamanında Şişli, Şükrü Genç döneminde Sarıyer, Ali Kılıç döneminde Maltepe, Küçükçekmece, Cumhuriyet Halk Partisi döneminde liste uzayıp gidiyor.
Peki az önce dediğim gibi 8.000'den fazla bilirkişisi olan İstanbul'da neden hep S. Bey tercih ediliyor? Bu S. Bey bilirkişisinin marifeti ne? S. Bey'i kim anlatalım. Kendisi emekli bir vatandaş.
Nereden emekli? Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'ndan. Bakanlıktaki görevi ne? Ayniyat saymanı. Sonra bilirkişiliğe başlamış. Kooperatif davalarına bakıyor. Daha sonra Çorlu Tekirdağ Çerkezköy'deki davalarda da bilirkişilik yapıyor. Çerkezköy ismi bir kısım arkadaşların dikkatini çekmiş. İsmini vermeyelim. Çünkü verince hemen soruşturma başlıyor benim hakkımda. 2014-16 yıllar arasında şu anda çok ünlü bir yargı mensubumuz Çerkezköy'de de hakim. Acaba insan hiç karşılaştılar mı? Tanışırlar mı? Yoksa sadece tesadüf mü diye merak etmeden duramıyor.
'SAHTE BİLİRKİŞİ RAPORU' İDDİASINI SORDU
Bir soru daha sorayım. İstanbul'un bu çok ünlü bilirkişisi S. Bey'in Çorlu Ağır Ceza Mahkemesi'nde sahte bilirkişi raporu yazmak iddiasıyla yargılandığı bir dava oldu mu? S. Bey sevdalısı savcılar herhalde bu sorunun cevabını biliyordur.
Değerli kıymetli vatandaşlarımız, dinlediniz, gördünüz. Gerçekten ortada büyük bir garabet var. Ama şimdi ortaya koyacaklarımız gerçekten başka bir boyutta. Çünkü insanların hayatını, haysiyetini, özgürlüğünü perişan edecek boyutta. Dananın kuyruğu çoktan koptu da şimdi bu varan 5'te buradaki kopuş başka bir boyutta. Bu maharetli kişi, bilirkişi, S. Bey, son olarak nerede karşımıza çıktı biliyor musunuz? Geçtiğimiz haftalarda yapılan Beşiktaş ve Esenyurt operasyonlarında. Eğer bir konu İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni ve Ekrem İmamoğlu'nu ilgilendiriyorsa, savcıların konuyu bize bağlama arzusu varsa Ekrem İmamoğlu'na, bilin ki maharetli bilirkişi S. Bey de o dosyaya hemen eklemleniyor. Adeta, alo, S. Bey hemen imdada yetişiyor. Şak diyorlar, tak diye rapor çıkıyor. Beşiktaş ve Esenyurt operasyonları ile İBB şirketlerinin bağı şöyle.
Savcılığın son Beşiktaş ve Esenyurt operasyonları 236 tire 201 numaralı dosya üzerinden yürüyor. Bildiğiniz gibi bu dosya bu arada gizli dosya, gizli bir dosya. Ama bu dosya aynı zamanda İETT, İSFALT ve İKTAŞ'ı da ilgilendiriyor. Çünkü bu dosya aslında bu 3 kurumumuzdan savcılıkça alınan 16 ihale dosyası ile ilgili. Düşünün, savcı yeni bir soruşturma numarası bile almadı. Bize ait olan bu savcı bu numaralı dosyaya Beşiktaş'ı ve Esenyurt'u dahil ederek o gizli dosya içerisinden yürüttü.
Bizim dosyadan hareket etti. İlinti kuruyor yani. İlinti kuruyor. Öğrendik ki bu dosya içinde bir bilirkişi ekibi kurulmuş. Burası çok önemli. Bu kez iyi bir yanı var. Heyet üç kişilik. Şaşırmayacaksınız, üç kişiden birisi tanıdık. Tabii ki S. Bey. Diğer iki bilirkişinin adını etik olması adına vermiyoruz. En azından S. Bey bu kez tek değil.
O gibi istediği şekilde at koşturamaz diye insan düşünüyor. Peki öyle oluyor mu? Birlikte görelim. Şu an ekranda S. Bey bilirkişisinin adını da gördüğünüz bilirkişi raporunun bir sayfası var. 3 Ocak 2025 tarihli. Bu raporda tutuklu Esenyurt Belediye Başkanımız Profesör Doktor Ahmet Özer ile ilgili bir bölüm var. Orada aynen şöyle diyor: Ahmet Özer'in belediyeyi sevk ve idare etmek görevini ihlal ve ihmal ettiği ve kötüye kullandığı hükmü kapsamında değerlendirildiği.
Yani baktığınızda 3 Ocak tarihli 3 bilirkişi heyetinin raporunda, 3 bilirkişi heyetinin raporunda belediye başkanımız suçlanıyor. Böyle düşünmekte haklısınız çünkü kurallar belli. Kural diyor ki çoklu bilirkişi belirlendiği hallerde her bilirkişi ayrı ayrı rapor veremez. Ayrı ayrı rapor verebilmek için muhalefette kalan bilirkişi önce karşı oy yazısı yazmalı, sonra bilirkişi raporu vermelidir. Bunu ben demiyorum.
"SAYIN BAKAN İYİ DİNLEYİN"
Adalet Bakanlığı bilirkişilerin uyacağı rehber ilkeler ve bilirkişi raporlarında bulunması gereken standartlar bölümünde Adalet Bakanlığı diyor. Sayın Bakan burayı iyi dinleyin. Çünkü sizden yanıt bekleyeceğim. Bakalım sizin bahsettiğiniz o yargı ne kadar bağımsız. Ne diyor? İşte burada yazılı. Bilirkişilerin kurul halinde görevlendirilmeleri halinde bir araya gelerek toplantılar yapmak suretiyle müzakerelerde bulunmaları ve bilirkişi raporunu birlikte hazırlamalarının kurul halinde görevlendirmenin bir gereği olduğu göz ardı edilmemelidir.
Kurul halinde bilirkişi görevlendirmelerinde muhalefette kalan bilirkişi aralarında yaptıkları müzakere sonrasında bilirkişi raporuna karşı oyunu belirten imzayı attıktan sonra ayrı bir rapor verebilir. Aynı şekilde Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 67/2 maddesine göre de birden çok atanmış bilirkişiler değişik görüşleri yansıtmışlarsa veya bunların ortak sonuçlar üzerinde ayrık görüşleri varsa bu durumu gerekçeleri ile rapora yazarlar.
Şimdi size 3 Ocak tarihli bilirkişi raporunun alamet, bu bütün mucizesini söyleyeyim mi? Esas skandal burada. Bu raporda diğer iki bilirkişinin imzası yok. Bu raporda diğer iki kişinin, yani S. Bey'in dışında bilirkişilerin imzası yok. Sadece S. Bey bilirkişisinin imzası var. Raporu hazırlayan da o. Yani yazılı tüm yasalara ve tüm teamüllere aykırı bir durum var. Kuralları okudum sizlere. Üçünün de imzası olması lazım. Üçünün de imzası olması lazım. Bilirkişi S. Bey bu raporu diğer iki bilirkişiye götürüyor ama onlar imzalamıyor. Burada belediye başkanı suçlanamaz diyorlar.
Heyet olarak bilirkişi atayan savcılık ne yapıyor? Her şeyi bildiği halde bu geçerliliği olmayan raporu baz alıyor, 13 Ocak günü de Beşiktaş ve Esenyurt operasyonu yapılıyor.
Altını çizelim. Salt bilirkişi raporu ile operasyon yapılmasa da tek kelime ile hiçbir hükmü olmayan rapor Ahmet Özer'i şüpheli yazıyor, şüpheli yapıyor. Operasyon haberlerini gören diğer iki bilirkişi hemen adliyeye gidiyor ve giderek kendi hazırladıkları ve imzaları bulunan bilirkişi raporunu savcıya sunuyor. Bu rapor iki imzalı. Bu sorumluluk sahibi iki bilirkişi hemen koşarak gidiyor ve raporu veriyor. İşte o raporun ilk sayfası burada. Gördüğünüz gibi şüpheliler arasında Ahmet Özer yok. Ahmet Özer yok. O yüzden kapattık isimleri. Savcının yanıtı ilginç. Burada sorun yok. Herkes ayrı ayrı rapor vermiş sayılır. İşte iki farklı bilirkişi raporunun ilk sayfaları. Koyu renkli olan, koyu renkli olan S. Bey bilirkişisinin raporunda belediye başkanımız Ahmet Özer şüpheli, diğer iki bilirkişinin hazırladığı raporda Ahmet Özer şüpheli değil, listede adı yok.
Savcılık ne yaptı? Savcılık teamüle ve CMK'ya aykırı şekilde malum bilirkişinin raporuyla belediye başkanını itham etti ve bir kez daha tutuklama kararı verdi. Olacak iş değil yani. Olacak iş değil. Sorun yok. Herkes ayrı rapor vermiş sayılır diyen savcı gördüğünüz gibi gerçeklerle hareket etmiyor. Kurallar yasalar herkes ayrı ayrı rapor verebilir demiyor. Başka şeyler söylüyor. Az önce kuralları yazdım size. Burada yapılan bütün bu usulsüzlüklere, bütün bu hedef odaklı ne yazık ki kötü niyetli bilirkişi raporu üzerinden çoklu bilirkişi kararı ya ortak çıkar ayrılık varsa aynı rapora gerekçeli gerekçeleriyle yazarlar diyor.
65 YAŞINDAKİ PROFESÖRÜ BİR GECEDE CEZAEVİNE ATTILAR
Bunu görmüyor. Görmüyor. Bilirkişi heyetse tek imzayla gelen raporu kabul edemezsin diyor. Az önce okudum. Demek ki savcılara 100 gün önce cezaevine attıkları belediye başkanımızı suçlamak için bir gerekçe lazımdı ve adına sahte diyebileceğimiz bir bilirkişi raporuyla bu sağlandı. 65 yaşındaki profesörü bir gecede terörist ilan edip cezaevine attılar ya.
ERDOĞAN'A SESLENDİ: SİZİN TURP ZANNETTİKLERİNİZ...
Sayın Cumhurbaşkanı. Sizde böyle maharetli bilirkişi S. Bey'ler oldukça siz de binlerce bilirkişi arasından nokta atış S. Bey bilirkişisini bulan yargı mensupları oldukça bir davanın öncesinde ya da yürüyen sürecin öncesinde heybenizde büyük turplar taşıdığınızı düşünebilirsiniz. Ne var ki sizin turp zannettikleriniz bu milletin gönlünde zerre yer etmez. Bağımsız yargıyı ve adalet sistemimizi ters düz etmek kumpaslarla siyasi istikballer için kullanmak sizden öncekilerin nasıl hatta sizin döneminizde bile bunu yapanların nasıl ayağına dolaştıysa yarın da emin olunuz ki sizin ayağınıza dolaşacak.
Milletin verdiği yetkiyi yargı kumpaslarıyla iç edemezsiniz. Haramdır, haramdır. Böyle yaparsanız millet size hakkım haram olsun der. Kul hakkı yemeyin, günahtır. Kul hakkı yiyen bunun bedelini bu dünyada da öbür dünyada da ödeyemez.
"TURPUN BÜYÜĞÜ SENİN HEYBENDEN ÇIKTI"
Sayın Cumhurbaşkanı, turpun büyüğü senin heybenden çıktı. Senin heybenden çıktı. Aslında işin çok kolay. Bu kadar heybe sırtında taşımana gerek yok. Bu kadar yük taşıyacağına, bu kadar yük taşıyacağına kendini sadece milletin sandıktaki vicdanına emanet ettiğin an rahatlayacaksın. Yastığa başınızı koyduğunuzda huzurla uyumak kadar güzeli yoktur. Ben geceleri Allah'ıma bin şükür huzurla uyuyorum.
Rüyamda beni korkutacak bir kişi bile yok. Bunu huzurla uyuyamayan düşünsün. Allah size de nasip etsin. Bunu buradan özellikle temenni ediyor ve duayla diliyorum."