İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu, tutuklu bulunduğu Silivri'deki Marmara Cezaevi'nden dikkat çeken açıklamalar yaptı.
T24'ten Murat Sabuncu'nun sorularını yanıtlayan İmamoğlu, Bahçeli'nin çağrısı, CHP'li belediyelere yapılan operasyonlar ve 19 Mart sürecini şöyle değerlendirdi:
"Siyaseti, siyaset yapmayı iktidara ve iktidar ortaklarına bırakırsak işlerin tarif ettiğiniz biçimde yürüyeceğine şüphem yok. Onlara kalırsa CHP'lileri, gençleri, her kesimden muhalifi zindanlara atacaklar ama bir yandan da barış yaptıklarını söyleyecekler. Onlar bunu yapmak isteyebilir. Ancak unutmayalım ki karşımızda Türkiye’nin temel meselelerini çözmekte başarısız olmuş, ülkeyi tarihinde hiç görmediği ve bir türlü içinden çıkamadığı bir ekonomik krize sokmuş ve ülkemizi demokrasi liginden otoriterlik ligine düşürmüş bir iktidar var. Nitekim, bundan dolayı Cumhur İttifakı’nın siyasi desteği artık yüzde 40 bile değil. İktidar ortağı partilerden AKP artık ülkenin ikinci partisi.
"İKTİDARIN SİYASET MÜHENDİSLİĞİ YAPMAK İSTEYECEĞİ AÇIK"
Durum bu olduğundan iktidarın siyaset mühendisliği yapmak isteyeceği açık. Ancak CHP ve muhalefet olarak, daha doğrusu millet olarak bizim de bunun önüne geçecek güç ve kabiliyetimiz var. Dolayısıyla, iktidarın niyetinin halis olmadığını biliyor ve görüyoruz. Fakat halis niyete dayanmayan bu siyaseti milletimiz gibi biz de kabul etmiyoruz. Türkiye’nin en büyük partisi olmanın ve iktidara yürüyor olmanın sorumluluğuyla bu sürecin nasıl yürütülmesi gerektiğini söylüyor ve uyarılarımızı yapıyoruz. Siyasi aktörlerle diyalogu koparmadan, yeni siyasi imkanları yaratacak yollar arıyoruz. İktidarı eleştirip teşhir etmekten ibaret bir siyasete çekilmeden, millete çıkış yollarını, siyasi aktörlere de yeni siyasi imkanları gösteren bir siyasi hat kurmaya çalışıyoruz. 'Terörsüz Türkiye’ye sonuna kadar varız; siz de demokratik ve müreffeh Türkiye’ye var mısınız' demeye, bu perspektifle siyaset yapmaya devam edeceğiz."
"BU BİR ERDOĞAN ANAYASASI"
İmamoğlu Erdoğan'ın CHP'ye anayasa çağrısına ilişkin şu sorumu yaptı:
Elbette bir darbe anayasasıyla devam etmek Türkiye’ye yakışmıyor. Elbette sivil ve özgürlükçü bir anayasa yapmalıyız. Buna şüphe yok. Ama şunu da unutmayalım: Yürürlükteki anayasa bir darbe anayasası ancak Erdoğan’ın pek çok yerini değiştirdiği bir anayasa bu. Yürürlükteki anayasamız aslında bir Evren-Erdoğan anayasasıdır. Hatta hükümet sistemi gibi Hakimler Savcılar Kurulu’nun (HSK) yapısı gibi kısımları açısından bu bir Erdoğan anayasasıdır. Nitekim, Anayasamızın değiştirilmesi gereken kısımlarının başında da aslında bunlar var. 2017’de Erdoğan’ın isteğiyle yapılan hükümet sistemi ve HSK’yla ilgili değişiklikler yürürlükteki darbe anayasasını demokratikleştirmek bir tarafa daha da anti-demokratik kıldı, bunu görmek gerekiyor. Meclisimiz 150 senelik tarihindeki en güçsüz, en etkisiz dönemini yaşıyorsa, bu değişiklikler yüzünden. Siyasetin gündemine de işleyişine de seçilmişler değil de Beştepe danışmanları yön veriyorsa, bu değişiklikler yüzünden. Yargı Erdoğan’ın kontrolüne girmiş, hukukun üstünlüğü ilkesinden eser kalmamış, yerel mahkemeler Anayasa mahkemesini ve AİHM kararlarını dinlemez olmuşsa, hepsi bu değişiklikler yüzünden. Demek istediğim Anayasamızı demokratik olmaktan alıkoyan hususların başında bunlar geliyor. Buna karşın sivil bir anayasa yapalım diyen iktidar bu konularda ne düşünüyor, yürütmeyle yasama, yürütmeyle yargı arasındaki ilişkilere dair ne öngörüyor bunları bilmiyor, bu konuları duymuyoruz.
"SİVİL VE ÖZGÜRLÜKÇÜ ANAYASA YAPMAYA VARIZ"
Biz sivil ve özgürlükçü bir anayasa yapmaya tabii ki varız. Hükümet sistemi, HSK’nın yapısı, kuvvetler ayrılığı vb. konuların hepsini birden ele alacak özgürlükçü ve sivil bir yeni anayasaya elbette ihtiyaç var. İktidarın gücünü sınırlandıran, karar alma süreçlerini şeffaflaştıran bir anayasaya tabii ki ihtiyaç var. Ancak iktidardakilerin ne böyle bir anayasa yapmaya ne de böyle bir anayasaya uymaya niyetleri var. Özgürlükçü ve sivil bir anayasa isteyen önce yürürlükteki anayasaya uyar, önce yeni anayasa konuşacak bir siyasi iklime razı olur. Önce seçimde kendisini yeneceğini bildiği rakibini hapse atmaz. Anayasayı değiştirelim diyeceksiniz ama ağzını açanı hapse tıkacaksınız. Anayasayı değiştirelim diyeceksiniz ama Anayasa Mahkemesinin kararlarını uygulamayacaksınız. Anayasayı değiştirelim diyeceksiniz ama uluslararası sözleşmelerin gereğini yerine getirmeyeceksiniz. Anayasayı değiştirelim diyeceksiniz ama protesto hakkını kullandılar diye öğrencileri, muhalefet etme hakkını kullandılar diye siyasetçileri, seçimde sizi yendiler diye rakiplerinizi, CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayını hapse tıkacaksınız. Bunu yapanlarla nasıl, nerede, hangi zeminde sivil ve özgürlükçü bir anayasa konuşup yapacaksınız?"
"ERDOĞAN BENİMLE YARIŞMAK İSTEMEDİĞİ İÇİN HAPİSTEYİM"
İmamoğlu, yeni anayasa ve AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yeniden adaylığına ilişkin Erdoğan ile yarışmak isteyip istemediğine ilişkin soruya şöyle yanıt verdi:
"Erdoğan benimle yarışmak istemediği için hapisteyim, Erdoğan benimle yarışmaktan korktuğu için sorularınızı yüz yüze değil Silivri zindanından yazılı olarak cevaplıyorum. Uzatmayayım: Erdoğan’la yarışmayı tabii ki isterim, hatta Erdoğan’ı bir daha aday olamadığı için değil seçimlerde yenerek emekli etmeyi isterim. Ancak Erdoğan’ın kendim için anayasa değişikliği istemiyorum açıklamasının şunlarla ilgili olduğunu düşünüyorum. Evvela Erdoğan’ın çevresindekiler 2027’de yapılacak bir seçimde Erdoğan’ı aday yapmak istediklerini zaten belirttiler. Dolayısıyla Erdoğan zamanını kendisinin tayin edeceği, aslında erken olmayan bir erken seçimle aday olmaktan vazgeçmiş değil. Artık bırakıyorum demiyor, erken seçim yoluyla aday olacağım diyor. İkincisi, bunu söyleyerek CHP’yi yeni anayasa tartışmasını yapacak bir iklim oluşturmadan yeni anayasa tartışmasına çekmeye çalışıyor.
"ERDOĞAN KOMİSYON ÖNERİLERİNİ GEÇİŞTİRMEYE ÇALIŞIYOR"
Üçüncü olarak, Erdoğan sanırım yine kontrol edemediği gündemi değiştirmeye çalışıyor. Malum bir yandan kamuoyunda 'Terörsüz Türkiye sürecinde işler yolunda gitmiyor, Erdoğan’la ortağı arasında ihtilaf var' algısı güçleniyor; bir yandan da kamuoyunun İBB davasına, bize yapılan hukuksuzluklara olan ilgisi azalmıyor. Milletimiz bizi hiçbir zaman yalnız bırakmaz, o yüzden iftiralarla dolu İBB davası üzerinden bize yaptığı darbeyi unutturma çabası beyhudedir. Ancak dikkatimi çeken husus, Erdoğan’ın TBMM’de kurulması gereken 'Terörsüz ve Demokratik Türkiye' komisyonu çağrısını geçiştirme çabasıdır. Biliyorsunuz ben bu konuda oldukça önemli bir çağrıda bulunmuştum, Sayın Genel Başkanımız Özgür Özel de İzmir mitingimizde yaptığı tarihi çağrıyla 'Terörsüz ve Demokratik Türkiye Komisyonu' hedefimizi milletimizle paylaştı. Sayın Devlet Bahçeli’nin yine bu konuyla ilgili 'Yeni Yüzyılın Terörsüz Türkiye Stratejisi; Milli Birlik ve Dayanışma Komisyonu' şeklinde benim de çok önem verdiğim kıymetli bir komisyon çağrısı oldu. Şimdi görüyoruz ki Erdoğan bizlerin milletimize karşı hassasiyetle ve sorumluluk bilinciyle önerdiğimiz bu komisyon önerilerini görmezden gelmeye ve geçiştirmeye çalışıyor. Böylesine kritik bir süreçte koltuğunu koruma hissiyatıyla değil, devleti yönetme bilinciyle hareket etmesini kendisine öneririm. Milletimiz hatayı affetmez."
"BEN SUÇLU DA DEĞİLİM, SUÇ ÖRGÜTÜ LİDERİ DE DEĞİLİM"
İmamoğlu, kendisine yöneltilen 'suç örgütü kurmak’, ‘irtikâp’, ‘rüşvet’, kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi de’ gibi suçlamalar hakkında ise şunları söyledi:
"Yalan, iftira, kumpas ve yargı baskısıyla yürüttükleri bu tezgahın borazanlığını yapan milletin helal vergilerini harama çeviren TRT başta olmak üzere, medya kuruluşları bize atılan iftiraları çoğaltmak için bütün gücüyle uğraşıyor. Hiç önemli değil milletimiz bu beyhude çabalarını gördükçe bizim masumiyetimize daha güçlü bir biçimde inanıyor. Bir başka kul hakkı yiyenler de milletin kıt kanaat geçindiği memlekette Merkez Bankası’ndan 60 milyar dolar döviz yakan ve bu rezervlerin bize yapılan darbe girişimi için biriktirildiğini itiraf eden ‘darbenin finansal ayaklarıdır’. Millete çile çektirerek Merkez Bankası’nda rezerv biriktireceksiniz, sonra bu rezervleri İmamoğlu’nu tutsak etmek için biriktirdiğinizi itiraf edeceksiniz. Bu akıl almaz bir suç itirafıdır. Ben suçlu da değilim suç örgütü lideri de değilim, kumpasçıların kullandığı bu ifadeler beni incitemez. Ancak bu darbeyi planlayan ve haram parayı kendilerine hak gören bu zihniyetin iktidarda olması milletimizi ettiği gibi beni de rahatsız ediyor. Bu rahatsızlığımızı ilk seçimde gidereceğimizden milletimizin şüphesi olmasın."
AKP VE MHP'LİLERE MESAJ: SİZİN MÜCADELENİZİ BİZ VERECEĞİZ
İmamoğlu, AKP ve MHP seçmenine ise şu mesajları verdi:
"AKP’ye vaktinde oy vermiş vatandaşlarımıza tanıdık gelecek bir sözü hatırlatayım. ‘Gönüller bir, dualar bir, bir Allah’ın kuluyuz biz; has bahçemiz yurdumuzdur, aynı bağın gülüyüz biz.’ Biz, Türkiye Cumhuriyeti’yiz. Bütün iyi niyetinizle Erdoğan’ı sevmiş, kendisine inanmış ve hatadan dönmesi için dua etmiş olabilirsiniz. Sizin gibi ben de üzülerek görüyorum ki Erdoğan, artık ülkeye fayda değil zarar veriyor. Yeni de değil uzunca bir süredir ülkemizi siyasi, ekonomik ve sosyal krizlere sokuyor. Huzurun, bereketin ve milletçe birlik olmanın tadını unutalı çok oldu. Başka bir ihtimalin de olduğunu, mutlu bir Türkiye’nin imkânsız olmadığını bilin. Belki bazılarınızın eli bize oy vermeye gidemeyecektir. Hiç sorun değil, ancak lütfen artık koltuğunu kaybetmemek için 31 yıllık diplomamı iptal etmeyi, beni ve arkadaşlarımı hapse atmayı dahi göze alarak Türkiye’yi krizlerden krizlere sürükleyen bu kötü akla destek vermeyin. Türkiye yeni bir döneme giriyor. Sizin haklarınızın ve hayallerinizin mücadelesini bizler vereceğiz. Müsterih olun ve bu ülke için beslediğiniz halis niyetinizi, hayallerinizi koruyun ve dualarınızı esirgemeyin."