DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin grup toplantısında konuştu.
"Komisyonun son bir dinleme daha yapması gerekiyor. Öcalan'ı dinlemesi gerekiyor diyen Bakırhan, "Yüz yıllık bir meselenin çözümünü konuşurken ürkek olunmaz. Bu yılın Meclis'i ilk Meclis kadar önemlidir" ifadelerini kullandı. Bakırhan süreçten partisinin taleplerini tek tek sıralayarak, MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin "Maksimalist taleplerin gündeme gelmesinden kaçınmalıyız'" ifadelerine yanıt verdi.
Suriye'de imzalanan 10 Mart mutabakatına da konuşmasında yer veren Bakırhan 'SDG mutabakata uymuyor' ifadelerine tepki gösterdi.
Bakırhan'ın açıklamasından öne çıkanlar şöyle:
"Son bir yılda çözüm ve barış adına önemli anlara tanıklık ettik. Yeni bir dönemin kapısını araladık. Komisyon bu sürecin en önemli zeminlerinden biridir. Dinlediğimiz tüm perspektiflerin ortak tarafı barış ve çözüm istenmesiydi. Tüm taleplerin en yakıcısı ailelerden geldi. Artık yeter dediler. İnsanlar artık barış istiyor, anneler artık evlatlarına kavuşmak istiyor. Umarım bir an önce aileleri evlatlarıyla kavuşturacağımız günlere Meclis katkılar sunar.
"KOMİSYON ÖCALAN'I DİNLEMELİ"
Komisyonun son bir dinleme daha yapması gerekiyor. Öcalan'ı dinlemesi gerekiyor. Son kırk yılda Öcalan ne zaman konuştuysa hep barış gündeme geldi. Yüz yıllık bir meselenin çözümünü konuşurken ürkek olunmaz. Önyargılarımızı bir kenara bırakmak lazım. Komisyonun Sayın Öcalan'la görüşmesini tabuya çevirmemeliyiz. Halk Meclis'ten milletin iradesini yansıtan bekliyor. Demirtaş için adım atılması gereken bir dönemdir. Bu yılın Meclis'i ilk Meclis kadar önemlidir. Gelin bu yasama yılını Türkiye tarihinin çözüm yılı yapalım.
BAHÇELİ'YE MAKSİMALİST TALEPLER YANITI
Gelin yasama yılını Türkiye tarihinin çözüm yılı yapalım diyoruz.
DEM Parti'nin somut talepleri şunlardır:
-Herkese aynı nazardan bakan ve herkesi kapsayan anayasal bir yurttaşlık istiyoruz.
-Keyfilik rejimi değil hukukun üstünlüğünü talep ediyoruz.
-Kayyımların değil iradenin esas alınması gerektiğini istiyoruz.
-Sözün, basının ve örgütlenmenin özgürce nefes alabildiği kamusal bir alan olsun istiyoruz.
-Ana dilde eğitim hakkını istiyoruz.
-Yerelin sözünün duyulduğu, kararının yerelden filizlendiği bir demokrasi istiyoruz.
-Terörle Mücadele Kanunu, Türk Ceza Kanunu ve infaz yasası başta olmak üzere temel yasalarda acilen düzenlemeler yapılsın istiyoruz.
-Hakikat, adalet ve onarım eksenli bir geçiş dönemi yasasıyla yola revan olalım istiyoruz.
-Hasta ve siyasi tutsakların bırakılmasını, cezaevlerinin rahatlatılmasını istiyoruz.
-Siyasi sebeplerle sürgünde bulunan yol arkadaşlarımızın bir an önce kendi topraklarına dönmesini istiyoruz.
Şimdi sizlere soruyorum. Şu ana kadar saymış olduğumuz taleplerin hangisi abartılı? Hangisi uçuk? Hangisi maksimalisttir? Emin olun hiçbirisi değildir. Çünkü biraz önce saydığım taleplerin tamamı, çoğu asgari demokrasinin olduğu bütün ülkelerde aslında zorun olacak meseleler değildir. Peki DEM Parti bu düzenlemeleri kim için istiyor? Bütün Türkiye için, 86 milyon için istiyor.
DEM PARTİ KİMİN TARAFINDA?
-Evet, DEM Parti kimin tarafında sorusuna da yanıt vermeye çalışacağım. Çözüm konuşulunca birileri bizi iktidardan taraf göstermeye çalışıyor, işte şimdi olduğu gibi. Seçim dönemlerinde ise tam tersine biz birileri bizi başka bir partinin payandası olarak göstermeye çalışıyor. Sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim değerli arkadaşlar. Biz halktan, emekçiden ve ezilenlerden yanayız.
-Mardin'deki kayyımın İstanbul'a nasıl sıçradığını gördük. Yerel demokrasi güçlendiğinde sadece bir bölge değil tüm demokrasi, ülke rahatlar. Bugün Kürt'e, Süryani'ye, Alevi'ye, Ermeni'ye yapılan ayrımcılık yarın gelir herkese döner.
-İki siyasal kutupa sıkıştırılmak istenen toplumun nefesiyiz, sesiyiz 3. yoluz. Siyaset aklımız hem çözüm masasında imkan arar hem de meydanlarda adalet talep eder. İkisi de gereklidir. İkisi de meşrudur. İkisi de haklıdır.
"BİZ TARAF DEĞİLİZ ÜÇÜNCÜ YOLUZ"
-DEM Parti hangi ittifakın içinde olacak? Cevabımız nettir ve yine samimiyetle söylüyoruz. Demokrasiden, eşitlikten, özgürlükten, adaletten yana olan herkesle konuşuruz. Yönümüz, yönümüzü koltuklar değil ilkeler belirler. İttifakımız demokrasiye ve adalete adanmış herkesledir. Ya onun yolu ya bunun yolu diyenlere karşı biz iki tarafın da düşünmediği 3. yoluz. 3. yol nedir? 3. yol otoriterliğe evet demeden, statükoculuğa teslim olmadan hakların hakkını aramak ve özgürleşmesini sağlamaktır. 3. yol Kürtleri oy deposu olarak görenlere de Kürtleri kol gücü olarak görenlere de aynı mesafede karşı durmaktır.
"NUSAYBİN SINIR KAPISI AÇILMALIDIR"
Son günlerde hem iktidar hem muhalefet hem de kimi medyadan şunları duyuyoruz "Kuzey Doğu Suriye Özerk Yönetimi 10 Mart mutabakatına uymuyormuş." 10 Mart mutabakatı, Suriye'deki demokratik çözüm için attıkları önemli bir adımdır. Ortak güvenlik mekanizmalarının kurulması gerektiği söylenmişti. Anayasal güvenceler isteniyordu. Şimdi size soruyorum, kim gereğini yerine getirmedi? Biraz akıl, biraz vicdan. Mazlum Abdi'nin cuma günü yaptığı açıklama çok önemlidir. SDG'nin askeri heyeti yakında Şam'a gidecek dedi ve Suriye Bakanlığıyla entegrasyon sürecini görüşecek dedi. Gitti mi? Gitti ve görüştüler. Umarım görüşmeler başta Kürtlerin, Alevilerin, Dürzilerin, temel haklarına kavuştuğu zemine de yardımcı olur. Temennimiz, Suriye Geçiş Hükümeti, Kürtlerin bu yapıcı tutumuna denk düşen bir pozisyonda olmalıdır. Şimdi sıra Şam'dadır. Yapıcı yanıtlar vermelidir.
Ayrıca Türkiye, Kuzeydoğu Suriye Yönetimi ile doğrudan siyasi temaslarda bulunmalıdır. Geçici Şam Hükümeti’yle görüşüyorlar. Türkiye yönetimi siyasi olarak Kuzeydoğu Suriye Özerk Yapısı’yla da görüşmelidir. Sadece bununla kalmamalıdır. Nusaybin Sınır Kapısı’nı da açarak tarihsel bir adım atabilir. Bu, Türkiye’ye olan güveni de pekiştirir. Sadece Türkiye değil, komşu ülkeler ve bölgesel aktörler de Kuzeydoğu Suriye Özerk Yönetimi ile Şam arasında müzakerelerde yapıcı bir rol oynamalıdır."