Esasında başlıktaki cümle yazının da özeti. Aynı anda ikisinin birden olmasının mümkün görülmediği bu ikilemde siyasal saflaşma soruya kimin hangi yanıtı verdiğiyle de çok alakalı.
Ama azıcık masaya “Van kahvaltısı” serpiştirelim. Mönüde öncelikle CHP’nin kurultay iptaline yönelik soruşturma ve ardından şikayetler üzerine açılan dava var. Ayrıca İBB’ye dalga dalga gelen operasyonlarla belediyenin adeta iş yapamaz hale getirilme çabasına da şahitlik ediyoruz. Bunları beğenmediyseniz Suriye ve Irak’taki gelişmeler var. O da olmadı Trump’ın “dostluğu” var. Tüm bunların gelip düğümlendiği yer başlıktaki sorudur dersem şaşırmazsınız sanırım.
Eğer 1978’de kurulan PKK’nın 2025’te silah bırakıp kendini feshetmesi ve arkasından gelecek demokratikleşme adımları daha önemli diyorsanız, “hayır efendim, Erdoğan’ın yeniden seçilebilmesi için Anayasa değişikliği yapılması daha önemlidir” diyenlerle bir kavga içindesinizdir demektir. Erdoğan yeniden seçilmek zorunda. Üstelik sadece 3 yıl sonraki seçimler için yapması gereken bir anayasa değişikliği söz konusu değil, Erdoğan bu 3 yılı da ayakta tamamlamak zorunda. Bunun için de baskının dozunu her geçen gün artırıyor. Peki tablo buyken “çözüm” nasıl gerçekleşecek? “Demokratikleşme” nasıl gerçekleşecek?
Konuyu bu berraklıkla ortaya sermeden yapılan her tartışma da hakikatin üzerini perdeleme, kamuoyunu yapay şekilde yönlendirme çabası olarak kayda geçmeye mahkum.
Gelinen noktada DEM Parti’nin açıktan “anayasa değişikliğinde yokuz” demediğini görüyoruz. Ancak DEM’li yöneticiler sık sık demokratikleşmenin bu süreç için olmazsa olmaz olduğunu vurguluyorlar. Ancak Medyascope’da Ruşen Çakır’ın “Özgür Özel Erdoğan’la menemen bile yapmam ne anayasası dedi, siz ne diyorsunuz” sorusuna Meral Danış Beştaş, ''Anayasa değişikliği Erdoğan'la yapılmıyor. TBMM anayasa değişikliği çalışmalarını yapar. Sonuçta Cumhurbaşkanı o masada değil” demesi de dikkat çekici.
Başlığa geri dönersek; kitlelere anlatacak yeni bir hikayesi olmayan AKP esasında ömrünü tamamlamış bir siyasal hareket. Erdoğansız bir AKP’nin hayatta kalamayacağı da bir gerçek. Buna rağmen Türkiye’nin güncel siyasetine dair, Erdoğan için olmazsa olmaz tek şeyin yeniden seçilmek olduğunu göz ardı edilerek yapılacak her değerlendirme, eğer siyasal körlükten kaynaklanmıyorsa, başka sinsi hesaplardan kaynaklanıyor demektir.