Bakmayın Komiser Şekspir repliğiyle başlık attığıma. Durum ciddi sayın seyirciler. Dünya bize nicedir iki kuruşluk aklım vardı o da kalmadı dedirtiyor dedirtmesine ancak görünen o ki biz yeni dünya düzeninin gerçekten fragmanını izliyoruz.

Trump’ın ticari zekası dünyada satışa sunulamayacak hiçbir şeyin olmadığını ispatlarcasına çalışıyor. Dünyada her şey ama her şey ister sanal olsun ister gerçek bu zihniyete göre ‘satılıktır.’ Bizler yani insanlar satılık birer nesne olduğumuzu ya da kelle başı para ettiğimizi ilk sosyal medyanın kuruluşuyla anladık. Takipçi sayısı, like sayısı, izlenme sayısı vb. Hepimiz datayız. Üzerinde çalışılacak, işlenecek ve daha fazla kelleyi satılık hale getirecek yeni fikirlere gebe birer veriyiz. Ses etmedik. Hoş etsek ne olacak ki razı olduk bu ‘insanlıktan’ çıkarılma haline. Her şey beleşti zira. Elalemin hayalleriyle biz ‘şaşkın sürü*’ (Bu lafın kime ait olduğu aşağıda yazıyor) güdüldük de güdüldük. Yetti mi yetmedi. Hala sosyal medyanın insanlığa hadi daraltalım insan psikolojisine (insan algısına) ne yaptığını araştıran büyük ölçekli çalışmalar halka açıklanmıyor. Biz ABD medyasına haber olan ‘sızdırılan’ raporlardan okuyoruz Facebook, Insta vb platformlar üzerine olan çalışmaları. Kendi işimle ilgili kısmından söz açayım öğrenme güçlükleri, dikkat bozuklukları, anksiyete, yeme bozukluğu, beden algı bozukluğu, depresyon, okul reddi, karşıt gelme bozukluğu hangi birini sayayım… Kumar bağımlılığı… Elimizin altında tuşların gerisinde Star Wars’daki gibi Gücün Karanlık Tarafı kötülerin elinde…

Zaman ve mekanla oynamak ne demek ?

Michael Kratsios. 86 doğumlu genç bir girişimci. Trump’un ilk döneminde Beyaz Saray Bilim ve Teknoloji Politikası Dairesi (OSTP) Direktörü. Yapay zeka, kuantum bilişim, 5G, uzay teknolojileri gibi alanlarda çalışmış. Geçen Nisan ayında bir bomba patlattı. Ve dedi ki: “Teknolojilerimiz, zamanı ve mekanı manipüle etmemize olanak tanıyor. Mesafeyi ortadan kaldırıyor, şeylerin büyümesini sağlıyor ve verimliliği artırıyorlar.”

Zamanın ve mekanın manipüle edilmesi kulağa ne kadar iddialı geliyor değil mi? Hatta tüyler ürpertici. Zira kişinin zaman, mekan ve kendilik algısı kaybolduğunda yaşanan oryantasyon bozukluğu en basit tanımıyla kimlik kaybıdır. O hastanın artık tanımlı bir kimliği ya da varlığı kalmamıştır. Hani benzin istasyonu önünde sallanan şişme balon adamlar gibi… Sanki bir bilim kurgu dizisini çağrıştırıyor gibi. Astrologlar gayet ciddi ‘Uzaylılar gelebilir.’ cümlesini kuruyor. Evrende yalnız değiliz, insan şöyle bir varlık böyle bir varlık, hesapta uzman görüşleri havada uçuşuyor. Gerçek sıkıştıkça sıkışıyor. Teknoloji insanı kendi bilimsel gerçeğinden uzaklaştırıp spiritüel dedikleri manalı manalı alanlara çektikçe ne iştir ki, çeşmenin başını tutanlar daha fazla bilimsel bilgiye yapışıyor. Bizi bilimden uzaklaştırıp kendileri bilime sarılıyor.

Michael Kratsios bu lafları elbette beş çayında etmiyor. Etkinliğin adı Sonsuz Sınırlar Düşünce Kampı. 1945’ten beri toplanıyor amacı da Amerikan bilimsel çalışmalarına katkı sağlamak. Sonsuz sınır dedikleri kavram bilim. Ve geldikleri noktayı anlatıyor. Bu kelimeler tesadüfi seçilmiş olabilir mi sizce? Zamanı hızlandırmak, mekanı etkisizleştirmek daha verimli, daha hızlı daha çalışkan daha daha bilemem ne bir toplum üretmek…

Ey insan, ne oldum deme ne olacağım de!

Nasıl bir duyguymuş sanal laboratuvarda bir minik farecik olmak… İster misiniz kafalar bir milyon, hepimiz kendi alemimizde şu yeni yetmelerin bayıldığı bilim kurgu dizilerindeki hale düşelim. Kimimiz kral kimimiz kraliçe taktık mı gözlüğü, kulaklığı lensi bilmem neyi. Yedek parçamız bozulana kadar, coinlerimiz (eski adıyla para) yettiği kadar tahttayız. Varlık ve yokluk hallerinin bile birer yanılsama olabileceği bir yeni gerçeklik… Peki zihin, bellek, düşünce, duygu, muhakeme, tutarlılık hadi kısaca akıl sağlığı diyelim… Acaba neden kardan adam gibi hızla eriyor sorusunun cevabı artık bizim işlerde saklı.

Algı dedik gerçeklik dedik gerçeklikle bağlantı dedik. Gerçeklik yoksa birey de yok. Birey yoksa zihin de yok. O vakit psikoloji biliminin sonu mu desek. Yoksa tam tersi mi desek? Ömründe sadece bir kez ABD’ye giden Freud o tarihi lafı etmiştir: Amerika koskocaman bir yanılgıdır! O vakit psikoloji biliminin boynunun borcu bu yanılgıdan dönmek olsun… Safsata onların bilim insanlığın olsun. Zaten başka kurtuluşumuz da yok.

Kaynaklar

*Matrix: Matrix (1999), Wachowski kardeşlerin yazıp yönettiği, insanlığın bir simülasyonda yaşadığını konu alan felsefi-bilimkurgu filmidir. İnsanlar, zihinleri bir bilgisayar programına (Matrix'e) bağlıyken, aslında makineler tarafından enerji üretmek için kullanılan biyolojik bataryalardır. Ama zihinsel deneyimleri o kadar gerçekçidir ki, “simülasyonun farkına varmazlar”.

*Şaşkın sürü lafı ABD Başkanı Wilson’un propagandacısı Walter Lippmann’ın (1922) Kamusal Düşünce (Public Opinion) kitabında geçmektedir.