Durduk yere süzülen bir damla gözyaşı… Kötülüğün verdiği bedensel sızı… Adaletsizlikten ürkme, kaçınma ve mümkünse eve kitlenme hali…

Her an bir vahşi hayvanın saldırısına uğrayacakmışçasına tetikte olma, her an bir ihanet daha yaşayacakmışçasına aşırı uyarılmışlık hali… Tarifsiz bir yorgunluk, çökkünlük, mutsuzluk ve yaşam sevincinin göğsünüzden adeta sökülüp alınması. Robotlar için yapay zekayı beklemeye gerek yok. Etrafınıza bakın onlarcasını göreceksiniz. Yüreği göğsünden çoktan sökülüp çıkartılmış et ve kemik yığınları dolaşıyor etrafta.

Çünkü bu teslimiyet yepyeni bir ‘canlı kalma’ formu yarattı. Yaşam formu diyemiyoruz çünkü insanlığın hatırı sayılır bir kısmı sadece canlı kalabilmek adına hayattan çoktan vazgeçti. Sanki pandemi bu varoluşsal ikilemin bir provasıydı. İnsani ihtiyaçlarımızdan feragat ederek hayatta kalabilir miyiz oyunu oynandı; gerçek bedenler gerçek tabutlara kondu. Sonra da üzerlerine toprak örtüldü. Ve bir söylencenin yarı gerçek yarı sahte kahramanları gibi unutulup gittiler. Yaşamın değersizleştirilmesi hemencik kabul gördü. Yaşanan felaketler bedenler soğumadan unutuldu gitti. Demek ki olabiliyormuş, dedi bu ipleri elinde tutan kudret. Sonra kötülük hikayeleştirildi. Dizileri çıktı, bilgisayar oyunları, cinayetler magazinleştirildi. Çünkü yaşamın ucuzlatılması şarttı. Haysiyet ve merhamet alındığında insanlıktan geriye bir şey kalmadığını dünya savaşları insanlık tarihinde etüt etmişti.
Zira insanın içinden insanlığını çıkardığınızda geride kalan kütle, yeni dünya düzeninin ideal insan formuydu. Çevrenize bir bakın lütfen. Bizi ‘insandan’ çok şaşırtan ne var? Kötülüğüyle, bencilliğiyle, adaletsizliğiyle ve acımasızlığıyla… Bu sebeplerden bir kediye şaşırıyor musunuz, bir kelebeğe bir istavrite ya da bir solucana…?

“İnsan türünün ne kadar korkunç olduğunu gördüm. Devletlerin halkından yiyecek esirgemesini bilmek dehşet verici bir ahlaksızlıktır…”

Bu dünyadan bir Salgado geçti. Ona sadece fotoğrafçı demek haksızlık olur. Bilge bir gezgin. Kötülük ne kadar planlı bir düşünceye muhtaçsa iyilik o kadar kendiliğindendir, dedi ve yola çıktı. 
Dünya Bankası çalışanı orta yaşlı bir adam, mimar karısına aldığı bir fotoğraf makinesinin vizöründen kendi türüne karşı duyduğu onulmaz merakı ölümsüzleştirmek istedi. Ve böylece yollara düştü. Yollarda ne mi gördü? Açlık, susuzluk, savaşlar soykırımlar… Kötülük sıradanlaştıkça büyür ve yayılır ya. Salgado da iyiliği bulabilmek için insanlığın diyetini ödercesine iz sürdü. 
İyiliğin izini yorgun, bitkin ve hastayken Galapagos’ta yaşlı bir kaplumbağanın gözlerinde gördü.  İnsan türünün en büyük günahına tanık oldum, diyen büyük usta kendi türünden aldığı yaralarla delik deşik ruhuyla doğduğu topraklara geri döndü. Darbe mağduru olarak ayrılmak zorunda kaldığı memleketi Brezilya’ya geri geldiğinde yok olan yağmur ormanlarıyla yüzleşmek  Salgado’ya yeniden bir yaşam anlamı verdi. Atlantik Yağmur Ormanlarını yeniden canlandırdı, 1000’den fazla su kaynağını hayata döndürdü. 2 milyon 700 ağaç dikti. Sadece %0,5 i ağaçlarla kaplı 600 hektarlık alanı yeniden canlandırmayı başarmıştı. Öyle ki jaguarlar bile ormana geri döndü. 172 kuş türü, 33 memeli, 15 sürüngen, 293 bitki türü yeniden hayat buldu.

Savaşlardan sağ çıktı İstanbul’da bıçaklandı

Geçtiğimiz günlerde Salgado hayata veda etti. Ardında insanlığa dair umutlarını bırakarak. Zira dünyanın yarısına henüz insan eli dokunmadığını kanıtlarcasına giriştiği Genesis Projesi ile dünyayı gezdi. Kadere bakın ki onca savaşın içine girip çıkan Salgado, İstanbul Galata’da fotoğraf çekerken tezgahının önünü kapattığı gerekçesiyle bir pazarcı tarafından bıçaklandı. 
Ve devam etti. Jaguarların kulağına fısıldadı Darwin’in ahbabı kaplumbağalarla insanın gerçeğini bulmaya çalıştı.

Ruhu delik deşik de olsa yaşadı. Ölü bedenlerin moloz yığını gibi kepçelerle yine bir insan tarafından taşındığı dünyaya yine bir insan olarak kendini miras bıraktı.

Küsmedi, yılmadı sadece yaşadı. Depresyonunda börtüböceğe, ağaçlara, kuşlara, toprağa sarılarak hayatta kaldı. Değil mi ki, yaşamak bir görev yangın yerinde …
Ve değil mi ki bir insanı sevmekle başlayacak her şey… O zaman depresyona yenilmeyin… Şimdilik bu dünyada kanlı canlı bir insanı ola-ma-sa bile bir kaplumbağayı severek sarılın hayata…