Küresel piyasalar yeni haftaya sert düşüşlerle başladı. Bu dalga gelişmekte olan ülke piyasalarını da sürüklerken, Türkiye finansal kırılganlığını bir kez daha hissettirdi. Borsa İstanbul’da yaşanan sert satışlarla birlikte Türkiye’nin 5 yıllık kredi risk primi (CDS) de 372 baz puan seviyesine çıkarak son 1,5 yılın zirvesini gördü.

CDS nedir? Basitçe ifade edersek, yatırımcıların bir ülkeye borç verirken karşılaştıkları riskin sigorta primi. Yani CDS ne kadar yüksekse, ülkenin dışarıdan borçlanma maliyeti de o kadar artıyor. 372 puan, Türkiye açısından kritik bir seviye. Çünkü Kasım 2023’ten bu yana bu kadar yüksek bir rakam görmemiştik.

Sadece üç haftalık süreçte tabloya bakalım: 18 Mart’ta 255 baz puan olan CDS, siyasi gelişmelerin ve Trump’ın açıkladığı gümrük vergisi kararlarının da etkisiyle 7 Nisan itibarıyla 372’ye ulaştı. Yani yaklaşık %46’lık bir sıçrama.

Bu yükselişin iki kaynağı var. Birincisi, içeride siyasi belirsizlikler. Yurt içinde yaşanan siyasi olaylar, yatırımcının gözünde Türkiye’nin risk algısını artırıyor. İkincisi, dışarıda küresel rüzgârlar. ABD’nin korumacı ticaret adımları ve küresel risk iştahındaki azalma, kırılgan ülkeleri daha fazla baskı altında bırakıyor.

CDS’in yükselişi, sadece finansal bir gösterge değil. Bunun doğrudan sonuçları var:

Türkiye’nin dış borçlanma maliyetleri artıyor.

Şirketlerin ve bankaların yurtdışı finansmana erişimi zorlaşıyor.

Döviz kurundaki oynaklık riski büyüyor.

Sonuçta tablo açık: Türkiye’nin risk primi yükseldikçe, ekonomiye duyulan güven sorgulanıyor. Bu da hem içeride yatırım iştahını hem de dışarıda sermaye girişlerini baskılıyor.

372 baz puanlık seviye bize şunu hatırlatıyor: Ekonomi sadece rakamlarla değil, güvenle yönetiliyor. Güven azaldığında, en sağlam rakamlar bile bir anda anlamını yitiriyor.