Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, Türkiye’ye yönelik son değerlendirmesinde önemli bir noktaya dikkat çekti: siyasi belirsizlik. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından yaşanan protestolar, sadece siyaset sahnesinde değil, finansal piyasalarda da dalgalanmaya yol açtı.
Fitch, özellikle bankaların bu belirsizlikten en fazla etkilenecek kesim olduğunu belirtiyor. Çünkü Türk bankaları ciddi miktarda kısa vadeli dış borç taşıyor ve bu borçların çevrilmesi, yani yeniden finansmanı, doğrudan yatırımcı güvenine bağlı. Yatırımcı güveni sarsıldığında, risk primi artıyor, borçlanma maliyetleri yükseliyor.
Son aylarda bankaların notlarında bir iyileşme trendi vardı. Fitch de bu tabloyu teyit ediyor. Ancak uyarı net: Eğer siyasi belirsizlikler tekrarlarsa, bu olumlu gidişat hızla bozulabilir. Yani, ekonomide atılan adımlar bir gecede değil ama birkaç siyasi krizle kolayca gölgelenebilir.
Fitch’in altını çizdiği riskler sadece borçlanma maliyetiyle sınırlı değil:
Mevduat dolarizasyonu yeniden artabilir, yani vatandaş TL’ye güvenmek yerine dövize yönelirse bankaların yükü ağırlaşır.
Sermaye oranları TL’deki oynaklık nedeniyle zorlanabilir.
Aktif kalitesi bozulabilir; özellikle dövizle borçlanan şirketler ödemelerde zorlanırsa, bankaların bilançoları hasar görebilir.
Marj toparlanması yüksek faizler nedeniyle gecikebilir.
Buradaki temel mesele şu: Ekonomi yönetimi ne kadar rasyonel adımlar atarsa atsın, siyaset sahnesindeki belirsizlikler tüm bu çabaları zayıflatabiliyor. Sermaye güvenle akar, belirsizlikle kaçar.
Fitch’in mesajı aslında hem ekonomi yönetimine hem de siyasete: Reformların kalıcı olması için sadece faiz ve rezerv politikaları yetmez, istikrar ve öngörülebilirlik gerekir. Aksi halde, her siyasi fırtına piyasaları yeniden sarsar, Türkiye ekonomisinin kırılgan yapısı daha da belirginleşir.
Kısacası, ekonomiyi büyütmek için atılan adımların kalıcılığı, siyasetin gölgesini kısaltmakla mümkün olacak.