Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) rezervleri son haftalarda adeta eriyor. 28 Mart haftasında brüt rezervler 163,1 milyar dolardan 156,5 milyar dolara gerilerken, net rezervler de 62,1 milyar dolardan 56,1 milyar dolara düştü. Rakamlar tek başına bile düşündürücü, fakat asıl çarpıcı olan swap hariç net rezervlerdeki tablo.
28 Mart haftasında swap hariç net rezervler 14,5 milyar dolarlık düşüşle 37,7 milyar dolara indi. Önceki haftadaki gerileme de eklendiğinde, sadece iki haftada 27,7 milyar dolar buhar oldu. Bu, Ekim 2024’ten bu yana görülen en düşük seviyeye işaret ediyor.
Peki bu ne anlama geliyor?
Birincisi, Merkez Bankası’nın rezerv hareketleri Türkiye ekonomisinin dış şoklara karşı kırılganlığını gösteriyor. Rezervlerin bu hızla erimesi, döviz kurunu dengelemek için yapılan müdahalelerin yoğunluğunu ortaya koyuyor. İkincisi, rezerv kaybı piyasaların güven algısını doğrudan etkiliyor. Yatırımcı, “Türkiye dövizi korumak için ne kadar rezerv harcıyor?” sorusunu sormaya başlıyor.
Kısa vadede bu müdahaleler döviz kurunu sakinleştirebilir. Ancak orta ve uzun vadede rezervlerin hızla tükenmesi, “kur istikrarı pahasına güven kaybı” riskini büyütüyor. Unutmayalım, rezervler sadece rakam değil; ülkenin uluslararası finans sistemindeki kalkanı.
Türkiye ekonomisinin en büyük ihtiyacı hâlâ aynı: öngörülebilirlik ve güven. Rezervlerdeki bu sert erime, ekonomi yönetiminin elindeki manevra alanını daraltıyor. Piyasalar bunu görüyor, yabancı yatırımcılar not ediyor, vatandaş cebinde hissediyor.
Özetle, döviz cephesinde sakin görünen yüzeyin altında ciddi bir hareketlilik var. Ve bu tablo bize şunu söylüyor: Kurun istikrarı ne kadar önemliyse, rezervlerin korunması da en az o kadar hayati.